Bir öğretmenler günü daha kutlandı. Resmi törenler ve söylevlerle dopdolu bir gün. Her yıl olduğu gibi bol bol nutuklar, şehitleri anma, yeni göreve başlayanların yeminleri ve emekli olanlara bir belgeyle sanki hiç öğretmenlik yapmadılar. Yirmi beş ile otuz yıl arasında sınıflarda tüketilen bir ömür, yarı sevinç,biraz hüzün ve ardından idarecilere kocaman nefret..
Nutuklar devam etsin, yürek burkan, gözleri buğulandıran şiirler okunsun. Çünkü başka vereceğiniz bir şey yok, her şey sözde… Öğretmene saygınlık gösteren büyüklerden bolca örnekler verin zaten her yıl aynı sözleri nakaratlıyorsunuz.
Öğretmenin durumunu iyileştirme çabaları uzun uzun anlatınız. Fedakar, cefakar öğretmenler bir yıl daha aynı minval üzere eğitim ordusu saflarında hamleye, özverili olmaya devam. Öğretmenler sıkıntılarını anlata dursunlar. Sendikal hakmış, özlük haklarmış, insanca yaşamakmış bunlarda neyin nesi… Konuşursanız göreve son, sürgün olma ya da peşi sıra cezalar gelir ardından. Meydanlarda olanlardan da hiç bahsetme gereği duymuyorum, onları hali ayan beyan...
Oysa öğretmen demokrasinin gelişmesinin öncüsüdür, Cumhuriyetin, laikliği tohumunu eken yine öğretmenlerdir. Kültürlerin, insan haklarının değerinin bulduğu dile geldiği yer yine öğretmenlerin sesleri ile kendini bulur. Çağdaş eğitim ve öğretime onlar sayesinde edinmekteyiz. Bu gerçeği göz ardı edemeyiz. Gençliğin emanet edildiği öğretmenlerin tüm değerlere sahip çıkmasına rağmen, onlara kimse sahip çıkmıyor. Kocaman bir suskunluk sarmış dört bir yanlarını…
Ekonomik sıkıntılar her gün geçtikçe artıyor. Öğretmenler ikinci bir iş yapma zorunda kalıyorlar. Kimisi taksi şoförlüğüne, kimisi öğrencilerinin olmadığı bir semtte eskici, bakkal, kimisi işportacı, pazarlamacı, kimi bir büroda sekreter ya da kalfa... Öteden beri bu böyledir ve halen devam etmektedir.
Çoğu meslekleri ben öğretmene yakıştırmamakla birlikte mecburiyetten susup kalıyoruz. Halbuki öğretmen kendisini yenilemesi ve öğrencilerine karşı hazırlıklı gelmesi için gereken zamanı gece uykusundan, dinlenecek zamanından ya da çalıştığı ikinci bir işin masasının başında hazırlamak zorunda kalıyor. Ne kadar faydalı olabilirler siz düşünün.
Bir mesleğe ve onu temsil edenlere değer verildikçe o meslek yücelir. Bazı meslekler kendiliğinden hem sosyal, hem dini yönden ulvi bir makama sahiptirler. İşte bu mesleklerden biride öğretmenliktir. Biz gerek millet, gerekse devlete olarak öğretmene layık olduğu değeri vermiyoruz. Öğretmene değer verişimiz onun hayat standardı, yaşam şekli ve verilen sendikal hakla, dahası eğitime getirdiğimiz yenilikler ve yapılan kalite ile belli olur.
Hepinizin bildiği bir söz "bana bir söz öğretinin kırk yıl kölesi olurum" diyen elbette ki bu meslekteki kutsiyeti bildiğindendir. Çağdaş, yaratıcı, aydın öğretmenler artık köle aramıyor. Öğretmenler ellerine verilen hamuru, demokrasi adına, insan hakları ile yoğurmak ve "muassır medeniyetler" seviyesine çıkarmak çabasındadırlar.
Napolyon Paris'ten geçerken kalabalığı yarıp ona ulaşmaya çalışan, ancak asker ve polis kordonundan geçmeyen öğretmenini görür ve bırakmasını söyledikten sonra; kendisine yaklaşan öğretmenine saygı ve sevgiyle bakarken Askerlere; "dikkat ...! hazır ol ...! Fransa geçiyor" komutunu çekiyor. Oysa nice öğretmen suçsuz sebepsiz ya bir iftira ya bir yanlış anlaşma ya asılsız bir ihbar mektubu ile cezalara, sürgünlere, baskılara maruz kalmışlardır.
Yinede sizler "aleve, aydınlığı için teşekkür ediniz, fakat tükenmeyen bir sabırla gölgede duran lambayı tutanı unutmayınız." Bu duygu ve düşüncelerle bu mesleğin emekli olmuş bir üyesi, ancak hiçbir zaman bu meslekten ayrılmadığıma inan biri olarak; öğretmene verilen değeri ve önemi onlara yapılan iyleştirmelerle kendini göstermelidir. Mağduriyetleri de göz önüne alınarak onlara sahip çıkılmalıdır. Onların sesini yansıtmak için gösterdiğim çaba bu mesleğin kutsiyetinden ileri gelmektedir.
Ünlülerden birkaç sözle bitireyim. Atatürk diyor ki "Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en özverili ve en saygıdeğer öğeleridir."
Bakın Diyojen ne diyor; "Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum." Socrates ise öğretmenin ve öğretmenliğin önemini şöyle izah etmektedir. "Dünyada her şeye değer biçilebilir, ama öğretmenin eserine değer biçilemez. Çünkü onun eseri hem her şeydir, hem de hiçbir şeydir."