İnsan hatasız olmaz. Lafını her toplumda her sözlü mecliste duyarsınız. Biraz 'af dileme', biraz da 'pişmanlık' belirten bir deyimdir. Her meslekten insanların kendilerine göre hataları vardır. Ancak bunlardan en çok göze çarpanlar imamlardır. İmamlar da netice insandır ve hatadan münezzeh değildirler. Ancak peygamberin varisi olmaları hesabiyle çok önemli bir görevi ifa ettiklerinden örnek kişilikler sergilemeleri gerekir. İmam önderdir, önderler yanlış yapamamalıdırlar. 'İmamın hatası, cemaati günahkar eder' sözünü anlamlı bulmak gerekir.
Hep yaygın bir deyim var 'hocanın dediğini tut yaptığını yapma' hocadan kasıt imamdır. İmam 'cemaate namaz kıldırın, devletçe maaşı verilen, bundan başka bir işi olmayan' kimselere denir. İmamın Türkçe karşılığı 'dini önder' olarak algılayabilirsiniz. Genelde camilerde resmi, yani devlet tarafından atananlar imamlık görevlerini ifa ederler. Kimi mescitlerde resmi imam olmadığı için fahri olarak bu görevi üstlenenlerde var. Bunu da yadırgıyorum. Caminin ehil olmayan insanların eline terk edilmesini doğru bulmuyorum.
İmamlar için söylenen kimi mesele ve olaylara gelince; doğru bulmamakla birlikte 'demek ki böyleler de var' zorunda kalıyorsun. O da; imamlar söyledikleri ile yaptıklarının bir birleriyle çeliştiği anlamındadır. Bazı imamlar var ki; hal ve davranışları ile görenleri 'pes' dedirten cinstendirler. Bu rastlantılar ya da duyumlar bizleri fazlasıyla üzdüğünü söylemekte yarar var. Hele 'imamın dediğini tut ardından gitme' sözü ne kadar da din adamlarına hakaret edeci bir davranıştır.
Hutbelerin de dinin güzellikleri anlatırlar. İyilik, bolluk, bereket, bağış, af ve mağfiret gibi dinin önemini ve ehemmiyetini belirtirler. Kutsal gecelerin, günlerin faziletinden, bereketinden bahsederler. İnanmanın güzelliklerini, dini değerleri, ilahi rahmetin erdeminden merhametli olmayı, dostluğu ve kardeşliği, kadirşinaslığı, dost ve akraba ziyaretlerini yapmayı, küsülü olmanın yanlışlığını hemen her hutbede dinleriz. Ancak tüm bunlardan yoksun kimi imamları gördükçe elbet ruhi bir sıkıntı sarıyor insanın benliğini. Keşke bu yanlışlıklar olmazsa! İşte bu değerlerden yoksun kimi imamları görünce insanların dini değerlere niçin ilgisiz kalındığını anlarsınız. Her şeyde olduğu gibi, yapılan meslekte de samimiyet çok önemlidir. Bir çocuk okula gitmek istemiyorsa bunun sebebi öğretmenidir.
İmamlar için söylenmiş darbı meseleler söylenildiğine böyle önderlere yapılan yakıştırmalara çok zaman gülüp geçtiğimiz gibi dudak büktüğümüzde oluyor. 'Yarım imam insanı dinden eder' misali. Bazen başımızla onaylıyoruz 'Onun için bunlar konuşuluyor, yazılıyor,' demek zorunda kalıyorsunuz. Bunlardan çoğu halk arasında kimi zaman televizyonlarda ayan beyan rastlıyoruz. Gazete haberlerinde okuyoruz. Esrar eken imam, sarkıntılık eden imam, kadın kaçıran imam vs.
Bana göre imam, nefsini öldüren kişi olmalıdır. Oysa öyle bazı imamlar var ki toplumsal ilişkileri, aile bağları eksik olduğu gibi müfteri durumunda olanlarda çok... İmam olarak bunların nasıl cemaatin karşısına geçip doğruluktan, dürüstlükten, barıştan, küskünlüğün yanlışlığından bahsettiğine şaşarsınız. 'Hani iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır' misali… Demek ki önce imamın örnek kişiliğini kendisi sergilemeli. Bu konuda diyanet kadar müftülüklere büyük görev düşüyor. İmamları hizmet içi eğitimden geçirmeleri anlamında çok önemli çalışmalar yapmalıdırlar.
İmamlar için söylenmiş hayli mesele var. Hani meşhur bir hikaye anlatılır. Evliyaullahtan biri rüya aleminde ahreti gezerken bir melek elinde tokmak ve davula vurmayı bekliyor. O da ister istemez sorar niçin davulu çalmıyorsun. Melek ona ne zaman bir hoca(kastı imam) bir hayır yaparsa ben bir sefer vurur dünyaya duyururum. Peki şimdiye kadar hiç vurdun mu? Diye sorar. Melek 'elim kırılsın ki bir kez dahi vurmamışım.'
Böyle imamlar vardır veya yoktur, varsa bu güzelliklerden nasibini alma anlamında yazdıklarımız önemlidir. Yoksa; 'zamanında böyleler de varmış veya birileri böylesini de görmüş' deyip geçersiniz. İnsanlıktan yoksun, devletin varlığından rahatsız, cumhuriyetin ilke ve inkılaplarını hiçe sayan, kılık kıyafetleri ile sevimsiz duran, doğruluktan yoksun, sırf maaş alma uğruna imamlık yapan, kimilerinin de o mihrabı, minberi işgal etmelerine müsaade edilmemelidir. Kutsi makamları işgal edenleri değil, yakışanı tarafından doldurulmalıdır.