Dil içinde bulunduğumuz yaşamı seslendiren, sözcüklerle kendimizi ifade etme sanatına yön verendir. Yaşamın, siyasetin, insan ilişkilerinin, kültürel yoğunluğun en önemli unsuru dildir. Dili zenginleştirende kelimelerdir. Kelimeler dilden dile gezici bir görev üstlenmişlerdir. Kullanılması kolay, dile yüreğe oturan kelimeler kendine yeni dillerde yeni yerler edinirken yeni de bir şekil alırlar.

Dile renk katan kelimelerle yazımızı sürdürelim. Her kelimenin kendine has bir anlamı vardır. Ancak bazen farklı anlamlar kazanarak farklılığı yanında yeni anlamlarda kullanılmasına neden olur. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır.

Günlük konuşmalarımızda kullandığımız hiç farkında olmadan söylediğimiz sözcüklerin kullanılmasını ve yaşamını düşünürken, internet ortamında yaptığım gezintide dikkatimi çeken ve yaşamsal alanda ne anlamlara geldiğini paylaşmak için birkaç kelime üzerinde durmak istiyorum. Bunların kökeni ve kullanılmasının faydasına inandığım için sizin de dikkatinizi çekmek istedim. Bu alanda hayli meraklı okuyucular vardır. Onların da en azında ihtiyaçlarını gidermiş olurum.

Bu da iç içe yaşayan toplumda, eğitimde, siyasette, seyri sefer halinde olan insanlar bir ülkeden alıp başka bir ülkeye taşımanın görevini bilerek veya bilmeyerek zevkle yaparlar. Bu kelimeler dilden dile coğrafyadan coğrafyaya gezinir durur.

Dikkatimi 'piran' kelimesi çekti. Pirlerin mıntıkası yeri demektir. Diyarbakır da piran ilçesi bu kelimelerden biridir. Pir yaşlı kimse olduğu gibi bir konuda uzmanlaşmış kendini yetiştirmiş, özellikle din bilgisi ile önderlik yapan kimselere denir. Orada ki 'an' eki Kürtçedeki yer belirleme aynı zaman çoğul ekidir.

Arapçada 'şeyh' yaşlı bilgili lider konumunda olandır. Bunun Kürtçede karşılığı pirdir. Şeyh ve pir aynı zamanda dini otoritedir. 'Reis' Arapçada topluluğun lideri kabile ve aşiret büyüğü akıl danesidir. Ona danışılır, ondan fikir edinilir. İslamiyet de reislik yoktur. Bu İslam öncesi ve sonrası Araplar arasında yaygınlaşan bir sıfat, bir yakıştırmadır.

Bu kelimelere bahse konu olunca 'ağa' söylemini yazmasak olmaz. Bölgemizde genel itibarıyla toprak sahiplerine denir. Ama şimdi saygınlık ifade eden bir kelime olarak kullanılmaktadır. Biri bir başkasına 'ağa' diye hitap ederek konuşurlar. Hatta sanki 'ağa' dediğinde söyleyen de bir eksiklik yaratmış olacak ki 'ağê' ya da 'ağası' şeklinde bir nevi argolaştıran hitap edenlere de rastlanılır.

'Ağa' kelimesi Türkçede kendisinden büyük olan herkes için kullanılır. Ağabey, abi , ede, eke, akê gibi ifadeler erkekler için kullanıldığı gibi büyük ablalar içinde kullanılır. Son dönemlerde 'Hanım ağa' diye bir tabiri çokça duymuşsunuzdur. Kendini saydırma, hükmeden anlamında kullanılmaktadır.

Tarihte böyle isimlere rastlanılmış olacak ki birileri bunun farkına vardıklarından bu ismi kullanmaya başlamışlardır. Timur'un kızının adı 'ağabegi' olması bu gün ağa kelimesi kullananların çoğalmasının nedeni bu olsa gerek. 'Ağa' kelimesi halkın dilinde bir yakıştırma bir sıfat olarak kullanılmıştır. Ayrıca Osmanlı döneminde Yeniçeri ağası, Kızlar ağası, Haznedar ağa, Müftah ağa gibi yakıştırmalar da çokça vardır.

Halk arasında 'beg' kelimesi ile böbürlenenler vardır. Beg sözcüğü 'Avesta (Zend) dilinde baga veya bağa 'bey, tanrı' sözcüğü ile eş kökenlidir. Türkçeye 'bey' olarak geçmiştir. Beg, bey kelimesi özellikle varlıklı kimseler için söylenir. Şimdilerde daha çok bürokraside 'bey' kelimesi kullanılmakta. Her ismin yanında söylenerek ona bir paye biçilir.

Bu kelimenin etimolojisini araştırdıkça köken olarak derinlerde olduğu gibi anlam olarak da Kelime tanımı ve daha fazla tanımı bize bu sözcüğün Hintavrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmasa da 'bhag, bag, beg' ihsan etmek, bahşetmek, yedirmek' fiilinden evrilmesi kelime içerik olarak önemli bir mana kazandırmaktadır. Dolaysıyla 'Beg' varlıklı, kişilikli insanlar için söylenir Eğer onlar, bahşeden, ihsan eyleyen, yediren görevlerini yüklenmeselerdi beg unvanına layık olmazlardı.