Ne hasetliği demeyin? Bu memleketin kalkınmasını engelleyen en büyük nedenlerinden başında 'hasetlik' gelmektedir. Hatta kıskançlık da diyebilirsiniz. Biri başarılı olur, bir diğeri bunu kıskanır, kendisi beceremez en kolay yolu hasetlik yapar. Hani çekememezlik deriz ya! İşte öyle bir şey… Hani arkadaşların arasında bir söz var; 'Bizi çekemediler halatları kırıldı.'
Şehirlerarası trafikte seyir-ü seferde bulunan kamyonların arkasında bu tür sözlere rastlarsınız. Her kamyoncu, her şoför yazdığı sahiplenir. Lakin bu sözler hep anonimdir. Halka mal edilmiş. 'Çatla emi!' Gül gibi geçinip gitmek varken bu hasetlik niye. Çoğu zaman gülüp geçtiğimiz ama çoğu zaman hep düşündürmüştür, bizleri. 'Kıskanma ne olur çalış senin de olur' çok şey söylemeye gerek yok, anlayana bu yeter.
Tabi ben sizleri kamyoncuların kasalarının arkasına yazdığı yazılarla buluşturmak gibi niyetim yok. Siz de arabaların arkasına takılmayın, çünkü mevzu hayli derin… Uzun bir süredir bazı kelimeler, bazı kavramlar hunharca kullanıldığı yetmez çarçur edilmektedir. Bazı siyasi hesaplar ve ideolojik nedenler öne çıkarılıp toplumun kültürel ve siyasi hafızasını itibarsızlaştıran özdeğerin düşük olması hasetliğin, kıskançlığın sağlıksız düşünmeden yoksunluğun başlı başına oluşmasıdır.
Hasetliğin, bilgisizliğin, cehaletin ürünü olduğu gerçeği saklanamaz. Hasetliğin, ahmaklığın, müfsitliğin ilacı olmadığı gibi içinde alaycılığı, lakayıtliği, kötümserliği içinde taşır. O tür duyguları taşıyanların özgüvenleri eksik; iyimserlik ve itidalli davranmaktan yoksundurlar. Hakkı bilme ve tanıma adaletle yaşama anlamında insanın yüreğine, beynine sindirmek için tüm bu güzel meziyetlere ihtiyaç vardır.
Her meslekte, her alanda soyut bir kavram olan hasetlik ve kıskançlıktan dem vuranlar çoktur. Keşke insanlar onları kıskanacağına onların başarısına imrense ve kendisi de bunu başarmak için gıpta etse ne güzel olurdu. 'Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanana, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hal, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır.'
Hasetliğin nasıl insanın beynini kemiren bir hastalıksa bilgelik o derece kıskanılacak, gıpta edilecek güzel meziyetler içerir. Hasetlik ne kadar karanlık bir güçse bilgi onun ortasına düşen bir ışık huzmesidir. Onun için hasetliğin, kıskançlığın kine ve öfkeye dönmeden başarılı olmayı teşvik etmesi sevindiricidir.
Buhari'den rivayet olunan bu hadisin ifadesi hepimizi mutlu etmeye yeter;
'İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, düşmanlık ve haset etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.' Lütfen bu nezaket, letafet ve görgünün temelini teşkil edin ifadeleri yüreğine sindirmiş kaç kişi bulabilirsiniz?
Aslında hasetliğin iyi yanı başkasında olan güzel meziyetleri kıskanmak ve onu haset ederek o güzellikleri yakalamak önemli… Yoksa hasetliği, kıskançlığı birilerinin güzel yaşamını, meziyetli yanlarını kıskanarak onun yok olmasını, çile çekmesini istemek insanı erdemlerle buluşmayacak kadar çirkin meziyetlerdir. Çünkü hasetliğin içinde öfke vardır.
Hasetliğin içinde güvensizlik vardır. Lev Tolstoy'un bu konuda çok güzel bir sözü var. 'Haset insanı alçaltan, küçülten bir duygudur.' Bu hasetlik duygusunu taşımamak insanın huzurlu olmasına neden olduğunu bilmeliyiz.
Günün birinde bir sarmaşık, bir ağaç bir de güneş varmış... Ağaç güneşi severmiş, Güneş de ağacı. Sarmaşık kıskanıp dururmuş bunları, hep ağaç bana baksın istermiş. Her gün ağacı biraz daha çok sıkarmış bana baksın diye. Ama ağaç bakmazmış güneşi izlemeyi ve onu gerçekten sevdiği için...
En sonunda bir gün uyandığında ağacın onu seyrettiğini görmüş. Önce sevinmiş ama neden sonra üzülmüş. Neden biliyor musunuz? Hani sarmaşık ağacı her gün sıkıyordu ya… En sonunda ağacı öldürmüş. İş işten geçtikten sonra anlamış. Ağaç kururken o da beraberinde kuruyup gitmiş. Kıskançlık onu da kendisini de öldürmüş.