Arap Baharıyla İslam Coğrafyasını tekrardan dizayn etme yoluna giden batılı emperyalist güçler, tarihte benzeri az görülmüş bir şekilde her tarafı yakıp yıktılar. Özgürlük havarilerinin! çantasından yine yıllarca devam edecek kaos ve iç çatışma çıkmıştı. Haçlı seferlerini, Moğol saldırılarını bile geride bırakan bu saldırılar sonucu koca bir coğrafyada neredeyse taş üstünde taş baş üstünde baş bırakılmadı.
Müslümanların evlerini ve yurtlarını bir enkaz yığını haline getiren batılı emperyalistler, bu yetmiyormuş gibi bir de Müslümanların zihin dünyalarını tarumar ettiler. Şimdi bizler yakılan, yıkılan beldelerimize mi ağlayalım yoksa Müslümanlara düşmanlık üzerine ayarlanmış zihinlerimize mi?
İslam coğrafyasını yakan bu alev topu, adım adım batının bölgesel politikalarına direnen Türkiye'ye de getirilmeye çalışılıyor. 17-25 Aralık, 6-8 Ekim olayları, çözüm süreci sonrasında devreye giren çukur siyaseti, 15 Temmuz ABD destekli FETÖ darbe girişimi ve sonrasında üç koldan yurdun değişik illerinde patlatılan bombalar… Bir de bazı olaylar sonucunda fikri ve ideolojik olarak birbirinden fersah fersah uzak görünen kesimlerin ortaya attığı provokatif söylemler ve eylemler…
İşin daha ilginç tarafı ise Suriye'de ya da Suriye ile bağlantılı gelişen her olayın hemen ardından; Suriye'de yaşanan iç çatışmaları daha başından beri küresel bir tezgah olarak gören ve bu konuda vasat bir yaklaşım sergileyen HÜDA PAR camiasının hedef alınması.
Tarih 2014 Eylül ayı, yer Suriye… Musul kentini ele geçiren IŞİD'in, Irak'ın başkenti Bağdat'ta saldırması düşünülürken birden Suriye'nin Halep kentine bağlı çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Kobani'ye saldırdı. Bu saldırının ardından PKK ve türevleri, oluş(turul)an duygusal ortamdan istifade yoluna giderek tüm Kürt bölgelerinde HÜDA PAR aleyhinde (özellikle sosyal medya üzerinden) büyük bir 'IŞİD'çi' propagandası başlattı. Derken bu algı operasyonları sonucu bölgede yaşanan Kobani bahaneli 6-8 Ekim olayları, hedefe konularak topyekûn imha edilmek istenen ve üyeleri katledilen İslami bir camia…
Bunun üzerinden yaklaşık 2 yıl geçti. Tarih 2016 Aralık ayı, yer yine Suriye… Esed rejimi ve ona destek veren güçler, uzun zamandır çatışmaların devam ettiği Halep'teki muhalif grupları bahane ederek çoluk-çocuk sivillerin üzerine bomba yağdırdı. Saldırıların ardından Halep'te sivil katliamı yeni oluyormuş gibi yine algı operasyonları devreye girdi. Oluş(turul)an duygusal ortamı fırsat bilen odaklar, bazı İslami kesimleri de etkileyerek hedefe yine HÜDA PAR camiasını koydu. Kobani olaylarında 'IŞİD'çi!' diye katledilen HÜDA PAR birden 'İrancı' oluverdi. Sosyal medyada paylaşımlarla öyle bir algı oluşturuldu ki neredeyse 6-8 Ekim olaylarına benzer bir kaosun yaşanmasından korkuldu.
Ama işin daha ilginç tarafı ise HÜDA PAR'ı 'İrancı' diyerek fitne ateşine odun taşıyan bu kesimlerin, son dönemlerde ekranlardan Suriye'deki sorunun çözümü noktasında HÜDA PAR'ın söylemlerine yakın () açıklamalar yapan, hatta Suriye'de katliamların baş müessibi Rusya ile yakınlaşan hükümete tek laf bile söyle(ye)memeleridir. İran'ı tekfir etmediği için HÜDA PAR'ı linç eden bu kesimlerin, İran'ı tekfir etmeyen hatta bırakın tekfir etmeyi İran'a birlik olma mesajı veren Cumhurbaşkanı ya da Başbakan konusunda 'Dut yemiş bülbüle dönmeleri', kurulan fitne tuzağı hakkında ipucu veriyor gibi. Sormadan edemiyorum; neden acaba aynı şeyi hükümet yapınca helal oluyor da HÜDA PAR yapınca haram oluveriyor? İsteyen Cumhurbaşkanının ya da Başbakanın son günlerde Suriye konusunda İran hakkındaki söylemlerine bakabilir.
Tarih 17 Aralık 2016, yer Türkiye'nin batısı… Kayseri'nin Melikgazi ilçesindeki Erciyes Üniversitesi yakınında bombalı saldırı gerçekleştirildi. Birçok masum insan bu saldırıda katledildi. Bu saldırının ardından yine devreye algı operasyonları girdi. Özellikle sosyal medya üzerinden kendisini 'Şaman Torunu' diye nitelendiren Milliyetçi-Kemalist zihniyet, yaptıkları paylaşımlarla Doğruhaber Gazetesi Genel yayın Yönetmeni ve Kayserili olan Mehmet Göktaş üzerinden yine HÜDA PAR camiasını hedefe koydu. Göktaş Hoca'nın yıllar önce bir panelde yaptığı konuşmayı makaslayarak sosyal medyada paylaşıma veren bu zihniyet, sanki bu saldırıyı yaptıran Mehmet Göktaş ve temsil ettiği camia imiş gibi insanları provoke etmeye çalıştı. Allah'a şükürler olsun ki halkımız derin mahfillerde tezgahlanarak servis edilen bu tür ucuz provokasyonlara prim vermedi, vermeyecek.
Evet, üç farklı tarih, üç farklı olay, üç farklı yer, üç farklı kesim ve her seferinde hedefe konulan aynı camia. Sol tandanslı PKK'yi, Milliyetçi Kemalistleri anladık da bizim İslamcı kardeşlerimize ne olmuştu? Onları bu kesimlerle aynı noktaya taşıyan neydi? Yoksa toplumları yakıp-yıkan; taassup, tarafgirlik ve hased gibi hastalıklar mıydı onları bu duruma getiren? Bu kadar farklılıklara rağmen her seferinde aynı camianın adres gösterilmesi bir tesadüf olamayacağına göre bu durum ne ile açıklanabilir? Bu olaylardan hemen sonra başlatılan algı operasyonlarının aynı olması elbette bu algı operasyonlarının tek merkezden kontrol edildiği şüphesini uyandırıyor.
Peki, neden HÜDA PAR? Çünkü HÜDA PAR; taassup ve tarafgirlikten uzak, ifrat ve tefrite kaymadan vasat bir duruş sergilediği gibi kesinlikle ehli kıbleyi ve ehli tevhidi tekfir etmez. Ehli kıbleye yönelik her türlü eylem ve söylemin ehli küffarın değirmenine su taşımak olduğunu bildiği gibi bunun İslam Coğrafyasını kana bulayan kafirlerin gücüne güç katmaktan başka hiç bir işe yaramayacağını söylüyor. Hatta bu güçlenmenin de yeni Haleplerin, Myanmarların, Fellucelerin, Halepçelerin yaşanması demek olduğuna dikkat çekiyor.
Çünkü HÜDA PAR; bugün küffarın çizmeleri altında namusları peymal olmuş ümmetin kurtarılmasının yolunun Müslümanların tüm farklılıklarını (milliyet, mezhep, ırk, cemaat, meşrep) bir yana bırakıp Ümmet fikriyatı etrafında bir araya gelebilmesi olduğunu öngörüyor. Çünkü HÜDA PAR; hem hal diliyle hem de kal diliyle 'kuklalara' değil 'kuklacılara' dikkat çekiyor. Bundan dolayı da tüm saldırıların asıl hedefi; HÜDA PAR'ın ümmetçi fikriyatı ve vasat duruşudur.
Ve Müslümanlar, karanlık mahfillerde küresel ajandalar adına tezgahlanan algı operasyonlarına dikkat etmeli ve hiçbir Müslüman kardeşine düşmanlık yapmamalıdır.