Her gün gazetelerden eksilmeyen haberlerden örnekleyerek bu yazıma başladım. Kimi zaman önemsiz sıradan şeyler olarak da görülse, bunlar hayatın realitesini belgelerler. Köşede duran bir haberi okumayanınız çoktur. Lakin içeriğine baktığınızda bu tür olayların aldatmalara neden olduğu ve ardı sıra felaketlerin geldiğini görürsünüz.

Gelinlik bir kız kına gecesi birisiyle kaçmış. Bu yöremiz de çokça yaşanmış olaylardan biri sevdiği ile kaçmak. Mutlaka istemişler vermeyince o da kaybettiği değerlerin o gece anlaşılacağını öğrenince bırakıp kaçmış. Diğer bir olay; evlenecek kız haftası kala intihar etmiş. Yanlış mı, doğru mu o yaptığıyla gitti. Bu olaya objektif olarak baktığımız da, bazı yaşanmışlar var ki kendisi yetmez aileleri de kendisiyle beraber rezil eder. Doğabilecek büyük tehlikelerin önüne kendi varlığına son vermek adına geçmiş!

Düşünün o kız zifaf gecesi aranılanı vermezse iki ailenin hayatı nice olurdu. Böyle olaylara zaman zaman rastlanılıyor. Dolaysıyla herkes tercihini kendi bildiğine göre kullanır. Kimisi kara lekesinin görünmesini istemez. Kimisi hiç umurunda olmaz, çıkar toplumun içinde dolaşır, özrüyle, ayıbıyla, edepsizliğiyle, rezilliğiyle. Kötü örnek!

Bunu kendi dağarcığımız, düşünceler ve hayatin realitesi içinde gördüklerimiz ve yaşadıklarımızla değerlendirdiğimizde toplumsal yaşam bunun üzerinde önemle durduğunu görüyoruz. Siz nasıl yorumlarsanız takdir sizin. Eğer farklı düşüncelerinizle ufkumuzu açmaya yönelik yorumlar, düşündürürseniz gerçeği bulmaya yardımcı olur ve sevindirirsiniz.

Zaman zaman dile getiririm. Çocukluk insanın sitayişle andığı hayıflandığı güzel günlerdir. Gençlik insanın çöplüğüdür. İnsan kendini bu çöplükten kurtarırsa hayatta başarılı olur. Olgunlaşır, saygınlığı artar. O çöplükten kendini kurtaramayanlar ne iyi bir baba, ne saygın bir kişilik elde ederler. Yaşlılıklarında mutlu olacağı bir şey bulamazlar.

Erkekler içinde, kızlar içinde gençlik öyle bir şey ki hatalarınla baş başasın. Kimi hatalar var ki ömür boyu peşini bırakmaz. Geçmişe daldığın zaman utanıp sıkılırsın.

Onun için diyorum; siz, siz olun sizleri utandıracak, başınızı eğecek hatalara düşmeyin. Halkımızın önemli tavsiye ve öğütleri vardır. "El alemin diline düşmeyesiniz." Yoksa ne ailenizin ne de sizin anlınızdaki kara lekeyi hiçbir leke çıkarıcı çıkaramaz.

Sen ne kadar umursamasan da ufak bir yan bakış iki gülüşme seni iç dünyanda ki çirkinliğine götürmeye yeter. Gençlikte yapılan hatalar zamanı gelecek o ayıbınızın sizi bir gölge gibi takip ettiğini göreceksiniz. O hata yüzünden intihar eden çok gururlu nefisli insanlar var. Ama umursamayıp sokaklarda gezinenlerin yüzlerine tükürülseydi keşke…

Şimdi konuyu açalım. Her delikanlı mutlaka bir sevgili bulmak zorunda ve mecburiyetin de değil. O zaman şöyle denilir "kaç delikanlının sevgilisi yok, neden onlar bir sıkıntı duymuyorlar." Demek ki sevgili peşinde koşanların bir yerlerinde boşluk var.

Kızların da aynı minvalle değerlendirilmelidir. Sevgililerin olma gibi bir zorunluluğu yoktur. Hele ona verilmiş bir emaneti korumak, kollamak düşmüşse; ailesine eşine mutlu ve güler yüzüyle bakmanın şerefine erişmek kadar güzel bir şey olabilir mi? Kimi şeyler var, insanla yalnız yaşar, ama kimi şeyler var ki örf, adet ve aile yapısından gelen güzelliklerdir ki bu da birileri ile bölüşüldüğünde farklı bir mutluluk oluşturur.

Geleceğin annesinin iffet ve namusuyla büyümesi ve yavrularını büyütmesi herkesin arzusu. İşin kolayı bunu kızların peşine düşen gençler içlerinde ki boşluğu doldurma uğraşı veriyorlar. Kızlar da aileden gördüğü yetersiz namus ve edebi hiçleyerek iffetini ayaklar altına almalarının yarattığı derin yaraların farkında değildirler. Onun içindir sokaklara, apartman duvarlarına yazılan isimleri görünce iffetin tükendiğinin ifadesidir. Eskiden böyleymidi. Hiç mi bunlar tarihin derinliğinden gelen yaşanmış aşkları okumuyorlar…

Bin yılın tespitidir. Kimileri kabul etmese de toplumun aşması mümkün olmadığı, erkeğin hiç suçlanmadığı, ama töre deyip nice genç kızın canına mal olduğunu görüyoruz. Namus öyle bir lekedir ki alında belli değil ama herkesçe bilinir.

Ne mutlu o insana ki çocuklarını edep terbiye, iffet ve namus çerçevesinde büyütsün, eğitimini versin. Ne mutlu o baba ve anaya ki çocukların hata işlememesine dikkat etsin… Ne bahtiyar ebeveynlerdir ki çocuklarını örf ve adetle geri dönmemek üzere gelin etsin. Allı duvaklı bir kızın aynı gün geri dönmesine hiçbir baba razı değildir. Ama bênamus örtüsünü üzerine çekmişse kim ne yapsın.

Tüm ailelerimizin muhtaç olduğu dört "S" ile bitiriyorum. Karşılıklı sevgi, saygı, sadakat ve sabır etmekle saadetin geldiğini bilmek gerekir.