Önceki gün çocuklarla birlikte ikamet ettiğimiz binanın bahçesinde hava almaya çıktık. Bina etrafında bir turu tamamlanmadan şok edici bir manzarayla karşılaştık. 20 küsur yaşlarında bir genç ayağa kalkmaya çalışıyor, yalpalayıp yere düşüyordu. Üstü başı perişan haldeydi.

**
Ne yapacağımı bilemeden kalakaldım. Şoku atlattıktan sonra yardıma gidecekken elinde bir şırınga olduğunu fark ettim! Çocukları etrafıma toparlayarak biraz uzaklaştım. Gencin madde bağımlısı olduğunu şırıngayı gördükten sonra anladım.

**
Çocukları eve bıraktıktan sonra polise haber verdim ve yeniden bahçeye indim. Vücudu kasılan ani hareketlerle çırpınma benzeri hareketler sergileyen bu genci üzüntüyle izledim. Daha sonra cesaretimi toplayarak kendisine seslendim.

**
Seslenmelerimin hiçbirini duymadı. Elinde bulunan şırıngadaki maddeyi kendine enjekte etmişti. Bu kez de bir yandan çakmak gazı kokluyor diğer yandan da elinde bulunan sigarayı yakmaya çalışıyordu. Ayakta duramayacak kadar kendinden geçmesinden cesaret alarak beni görebileceği bir mesafeye yaklaştım.

**
Beni fark etmesi için de bir yandan kendisine sesleniyordum. Yanına geldiğimi ancak beni görünce fark etti. Her iki kolunda da derin kesici alet yaraları vardı. Ağzı yüzü salya içinde kalmıştı. Perişan haline rağmen beni görünce toparlanma ihtiyacı duydu.

**
'Abisi sen nerden girdin bahçeye, hadi çık buradan' diye sakin bir ses tonuyla ilk diyaloğu ben kurdum. Mahcup bir şekilde anlamlı - anlamsız konuşmalar eşliğinde 'Abla özür dilerim. Hemen gidiyorum. Kusura bakma. Hemen çıkıyorum. Abla duvardan atladım. Abla beni dövmesinler. Hep dövüyorlar' gibi şeyler söyledi.

**
Sonra atladığını gösterdiği duvara doğru yürümeye çalıştı. Ama maddenin etkisinden dolayı olsa gerek sürekli düşüyordu. Sürüne sürüne duvara tutunup tırmanmaya çalışıyordu. Ama ayağı kalkamıyordu. Ona, 'Gel duvarlara tutuna tutuna kapıya doğru ilerle' dedim.

**
Üstünde kendine verdiği zararı gösteren kolları açık bir yelek vardı. Yelekteki boya izlerine bakarak 'Sen çalışıyor musun' dedim. 'Evet, ustama söyleme abla bak gidiyorum' dedi. Duvarlara tutuna tutuna kapıya doğru ilerledi. Bir yandan da sürekli konuşmaya, bir şeyler anlatmaya devam ediyordu.

**
Sonra dönüm, 'Kimse nezaketli değil' dedi. 'Herkes küfür edip dövüyor, kimse nezaketli konuşmuyor. Sen iyi davrandın abla, nezaketli söyledin' diye ekledi. Bunu üstü başı, vücudu perişan haldeki bu madde bağımlısı genç söyledi.

**
Kapıdan çıkıp yan binanın bahçesine doğru ilerledi. Sonra camdan gören komşular da 'Nerden gelmiş, nasıl gelmiş, burada artık oturulmaz vs. ' konuşmaya başladılar. Yan binanın sakinleri ise ellerinde sopalarla aşağı inmiş gencin başına toplanmıştı. Neyse ki polis yetişti ve yirmili yaşlardaki bu genci alıp götürdü.

**
Bu olayda kimseyi kınamadım, sadece bir utanma hissiyatına kapıldım. Komşular korkmakta haklıydı. O çocuk madde etkisinde ne yaptığını bilmiyordu. Belki bahçede ben çocukların yanında olmasaydım farklı bir tablo da ortaya çıkabilirdi. Belki çocuklara zarar verebilirdi.

**
Sonra bu durumda olan diğer gençleri düşündüm. Açıklanan verilere göre, ülkemizdeki genç nüfusun en yoğun olduğu ve en hızlı arttığı il Şanlıurfa. Yine verilere göre yaşam standardı düşük nüfusun en yoğun olduğu il de Şanlıurfa.

**
Verileri incelemeden de şunu söyleyebilirim. Gençler, hatta çocuklar arasında madde bağımlılığının en yoğun olduğu il de Şanlıurfa'dır. Peki, kurumlarımız bu konuda neler yapıyor? Düzenlenen onca konferans, panel, etkinlik vs. ne gibi somut adıma dönüşüyor?

**
Yıllardan beri tüm vatandaşların haykıra haykıra talep ettiği AMATEM, ancak geçtiğimiz sene faaliyete geçebildi. O da 50 yatak kapasiteli. Yılda 70 bin çocuğun doğduğu Şanlıurfa'da, çocuklarımız ve gençlerimiz için daha çok çaba göstermeliyiz. Yoksa geleceğimiz bu şekilde heba olmaya devam eder. Bu haliyle bizler 'Gençlerimizi Kaybediyoruz'
**
Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…