1979 yılında Pehlevi hanedanına karşı toplumun her kesiminin katıldığı ve İslami fraksiyonların belirleyici rol oynadığı "sözde" İran İslam Devriminin üzerinden 40 yılı aşkın bir süre geçti. Dedik ya! Toplumun her kesiminin katıldığı kanlı mücadelenin ardından başlayan iç mücadele; şia taassubuna uzak veya yakın, milliyetçi veya solcu, liberal veya devletçi hiçbir önem arz etmeksizin Mollalara mesafeli tüm muhalefetin tasfiyesiyle neticelendi.

**
İran'daki devlet kademelerini bugün FETÖ'den anımsayabileceğimiz taktiklerle birer birer ele geçiren Molla Rejimi, tüm bu kazanımları garantiye almak için de devlet içinde devletçikler, ordu içinde orducuklar kurdu. Örneğin şuan İran'da tek bir hükümetten, tek bir polis teşkilatından, tek bir ordu kurumundan bahsetmek mümkün değil.

**
İran'daki bu parçalı ve bölünmüş yapı, sosyal, etnik ve dini hayatta da kendini göstermeyi sürdürüyor. Zorla Şialaştırma politikasını çevre ülkelere de ihraç eden Molla Rejimi; bu uğurda bölgedeki ülkelerin bölünüp parçalanmasına ön ayak oldu. Yıllardır tabanına haykırdığı "Büyük Şeytan Amerika ve Küçük Şeytan İsrail" ile doğrudan ve dolaylı yolardan işbirliği yapmaktan çekinmedi.

**
Bu acı tabloyu en yalın çıplaklığıyla gösteren ise Irak ve Suriye'deki savaşlar oldu. İran'ın etki sahalarından topladığı Paralı Teröristler; ABD silahları ve araçlarıyla donatılarak Şia olmayan Müslüman nüfus üzerinde tarifsiz vahşetlere imza attı.

**
Bugün gelinen noktada İran harlanan ateşlerle kaynayan bir kazanı andırıyor. ABD ve Batı tarafından ipi olabildiğince gevşetilen İran; Afganistan, Irak, Suriye, Yemen ve Kuzey Afrika'daki etki alanlarında büyük kan kaybediyor. Halkının petrol ve doğalgaz kaynaklarını, yıllarca paramiliter gurupları finanse etmek için harcayan Molla Rejimi, uygulamaya konan yaptırımlarla birlikte vatandaşlarını doyuramıyor.

**
Elbette bu ip gevşetme durumu ABD'nin bir savaş taktiğiydi. Tıpkı Rusya'nın Ukrayna bataklığına çekildiği gibi Molla Rejimi de, 10 yılı aşkın süredir emek verdiği Şia Hilali macerasında böyle bir sonla karşılaştı. ABD, Rusya, Batı ve İsrail ile aleni-gizli ortaklıklarla döktüğü Müslüman kanı, bugün Tahran sokaklarında kendilerini buldu.

**
Mahsa Amani isminde bir kadın, başörtüsü takma kurallarına uymadığı gerekçesiyle İran Ahlak Polisleri tarafından gözaltına alınır ve gözaltında ölür. Halk sokağa iner. Bütün küresel yayın organları bu trajik hikayeyi sabah akşam işler. Hollywood yıldızları çağrılarda bulunur. Elon Musk beleş internetiyle gelir. Bizdeki gezici vatansızlar bile birden bire ağıtçı oluverdi. Akdeniz ve Adalar Denizinde bu satırları okurken bile onlarca kadın, çocuk botları batırılarak canından edilirken kör, sağır ve dilsiz olan bu yaratıkların umurunda mıdır Mahsa Amani?

**
Tabi ki hayır. Tüm bu kılavuz gerektirmeyen gerçeklere rağmen Molla Rejimi akıllanmıyor. Sapkınlık ve nasipsizlik böyle bir şey olsa gerek… Örneğin Şii olmalarına rağmen Güney Azerbaycan olarak adlandırdığımız Tebriz'deki Türkleri hedef gösteriyorlar. Ermeni katilleri tepeleyen Azerbaycan'ı tehdit ediyorlar. Saplantılı bir şekilde kendine rakip ve tehdit gördükleri Türkiye'ye kabadayılık yapıyorlar.

**
Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler! Sapkın ideolojiler uğruna boğazlanan çocukların, tecavüze uğrayan kadınların, yerinden yurdundan olanların, toplu mezarlara atılanların, denizlerde boğulan mazlumların ahı yerde kalmaz.

Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…