Dünya menfaati için insanların kendini heder ettiğini gördükçe nasıl bir aldatılmış içinde olduklarını bilmezler. Anlatsan bile hata olarak görmez tam tersi karşısındakini bir hasetle bir kıskançlık içinde bulurlar. Dünya nimetlerinden faydalanmanın elbette güzel olumlu ve sağlıklı faydalı yanı var. Ancak bunları elde etmek için beynini yüreğini sıkıntıya sokmanın bir anlamı yok. Çünkü ihtirasın sonu felakettir.

Ben dünya yaşamın sağlık koşularına benzetim. He yaşta insanın boy gösterdiği bu koşuda çok koşup başta koşana yetişmek istersen çatlar ölürsün. Temponu kullanırsan geriden gelenlerin ayakları altında kalırsın demek ki ne çok koşacak dünya malı için çatlayacak, ne çok yorulup geriden gelenlerin ayakları altında kalacaksın. Temponu aynı tutacaksın. Kanaat, mutluluk, çevreye yardım, sevgi ve barışçıl olmak.

Dünyayı bir cazibe merkezi kılıp tüm değerlerden, insan haklarından vazgeçip, özgürlükleri hiçleyip, hukuku, hakkı umursamayıp demokrasinin işlerliğine karşı çıkmak hepsi servet hırsının insanın beynini yüreğini vicdanını kemirmesi sonucudur.

Kıssadan hisse; Bir gün dağ başında koyunlarını güden bir çoban taşın üstüne oturmuş beslenen koyunları seyre dalmış. O sıra bir el çobanın omzuna değer. Çoban umursamasa da kollar onu sarınca, tüller etrafında uçuşuna çoban geri dönüp bakar. Bir de ne görsün, sürme gözlü, al yanaklı dünyalar güzeli bir kız. Çoban şaşırır bu dağ başında bir genç kız. "Ben senin kısmetinim sana geldim" der. Çoban ilkönce "ben sırtında elbisesi olmayan bir çobanım kir pas içinde keçeyle yatıp keçeyle kalkıyorum. Sen beni ne yapacaksın" dese de çoban bekardır evlenecek durumda değildir. Böyle fırsatı tepememeli.

"Hadi çoban, o zaman bu koyunları evlerine bırak gidip seninle bir yuva kuralım" der. Çoban kızı yanına alıp köye doğru gelir. Koyunların kıraçlarda yaylada yayılması gereken bir zaman çobanın koyunları köye getirmesi ağayı kuşkulandırır. Çardakta keyif çatan ağanın keyfi bozulur. Olanları görünce hemen çobanın yanına gelir.

Kızar bağırır çağırır; "sen niçin bu koyunları köye getiriyorsun şimdi zamanımı" deyip değeni kaldırır çobanı vurmaya çoban hemen karşılık verir. "Ben artık çobanlık yapmıyorum. Arkasına sakladığı kızı gösterip "onunla evleneceğim" der. Bundan böyle çobanlığa ihtiyacı olmayacağını söyler. Ancak ağa bu güzel kızı görünce beyninde şeytani fikirler çakar.

"Bu kız bu çobana layık olamaz. Olsa olsa bir ağaya layıktır" deyip kızı çobanın elinden almak ister. Kız olaya müdahale eder "bu olayı zorla yapmayın gelin kadıya gidelim bu olayı adil bir şekilde çözelim" der

Ağa hemen bu kadı işini kabul eder. Birkaç kuzu, biraz altın yağ peynir yoğurt gönderir ve kadının gönlünü alır. Olacakları da kendisine haber gönderir.

Kız, çoban, ağa beraberce kalkıp kadının yanına giderler. Kadı bir çobana bakar sonra ağaya bakar kendi kendine derki; "bu çobandır bundan bir hayır gelmez. Bu ağada zalimdir zaten üç tane eşi var. Bu kız bana layıktır" deyip kızı kendine aldığını söyler. Kadı çoban ve ağa arasında tartışma çıkınca kız hemen devreye girer ve der ki "kavga edip didişmeye gerek yok." Kız onlara yapacağını anlatır.
"Bir çizgi çiziyorum ve ileride gidip duracağım kim o çizgiden koşup bana yetişirse ben onun olurum" der. Çoban hemen kabul eder. Der ki "ben zaten dağ bayır hep koşuyorum. Kurt kovalıyor çakalları kuyruğundan yakalayıp yere çalıyorum. Tilkiler elimden kurtulmuyor. Ne ağa ne kadı benim gibi koşamaz" deyip Hemen olayı kabul ediyor.
Bu kez ağa kendi kendine "Benim yiyeceğim, kuzu eti sade yağ, yürek böbrek, kim bana ulaşabilir. Bu kadar güçlüyüm ben onlardan daha çok koşarım, kadı çoban benim gibi koşamaz" deyip o da kabul eder.

Bu kez kadı iç geçirir. "Ben yıllarca dağ bayır gezip fekelik yaptım. Köylerde bizi kovalayan köpeklerden rahatlıkla canımı kurtardım. Geceler boyu yol yürüğüm oldu. Oyunlarda daima baştaydım. Ne ağa benim kadar koşa bilir ne çoban" deyip kabul eder.

Çizilen yarış çizgisinin yanında dururlar uzaktan kız el eder koşun der. Herkes en süratli var gücüyle koşmaya başlar. Öyle bir koşarlar ki kimsenin kimseden haberi yok geri dönüp geriye bakacak zamanları yoktur.

Ağanın düştüğünden kimsenin haberi yok. Bira kaç metre sonra bu kez kadı düşer. Çoban ha bire koşmaktadır. Ancak kıza ulaşamaz ama kıpırdayacak halde de değildir. Kız gelip bakar ağanın yüreği çatlamış ölmüş. Kadı aynı minval üzere ve gelir çobanın yanına.

Çoban ın yüreği atmakta son nefesini alıp vermekte. Çoban kızı görür ama el uzatacak bir halde değildir. Kız derki "çoban bak ağayı, kadıyı çatlattım, sende son nefesini veriyorsun. Ben dünyayım benim peşimden koşanların sonu hüsrandır…