Dünyanın kuruluşundan bu güne aile düzenin kurulması, sosyal yaşamın gereği, dinin vecibelerinin yerine getirilmesi, aile hukukunun şekillenmesi adına evlilikler mecburi kılınmıştır. Konunun önemine binaen anlaşılır olabilmesi için dünün ve bu günün evlilikleri başlığı altında yakın çağımızda, çevremizde yapılan evliliklerin, aile düzenini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu biraz da nostaljik bir çalışmanın bu güne yansıması olacak...
Bir zamanlar 'görücü usulü' denilen evlilikler vardı. Bu kızlar tabiri yerinde ise bir nevi pazarlık usulü alınırdı. Buna görücü usulü denilse de evlenecek çift bir şekilde birbirleri ile konuşmasalar da görme fırsatları olanlar olduğu gibi gerdek gecesi birbirini görenler çok olmuştur. Çiftler birbirini tanımadan evlenirlerdi. Hatta bir gün evli eşinin çok nakış ve dantel işlediği için gözleri bozuk diye doktora götürür.
Doktora eşinin çok gözlerinin yorduğunu onu tedavi etmek istediğini söyleyen doktor kocasına; 'bu kadının gözleri eskiden bozuk, çocukluktan gelen bir hastalık' deyince kocası 'vay be bana kör kızı kakalamışlar' deyip çıkıp gitmiş. Hattı bazı yerlerde başka bir kızı gösterip başkasını gelinledikleri de olmuştur.
Ben evliliklere bu konuda değil daha çok eşya alımı üzerinde durmak istiyorum. Evlenecek genç için kız aranır, bulunur. Edebinde, terbiyesinde olduğu sorulur öğrenilir. Dayısı, amcası nineleri, dedeleri kimler olduğu sorulur. Hatta onları tanımak için istenilen kızın başlığının yüzde onu 'hilat' olarak verilir.
Erkek soruşturulur. Yakın akrabalarından sorulduğu gibi onun günlük işi nasıl çalıştığı takip edilir. 'Kesim kağıdı' denilen listede ki eşyalar istenir. Oğlanın işinde olması onlar için yeterli olur. İşinde gücünde olması, sokak serseriliği olmadığından emin olunduktan sonra iki tarafın rızalarından sonra Fatiha okunur. İki tarafın birbirinin denginde olması yeterli… Ev eşyası sorulmaz bile. 'Gençtirler, çalışırlar, kendi kendilerine eşya alırlar.' Her ne kadar bazı eşya alımında bahaneler uydurulsa da temelde birbirini beğendikten sonra gerisi tartışılmaz. Bu olmazsa da olur, şunu alsanız da olur.
Eşya mutluluğun göstergesi değildir. Çalışıp kazanarak eşya almak aile saadeti için etkili olduğuna tanık olmuşuz. Eve ne zaman bir eşya alınsa o gün evde büyük mutluluk yaşanırdı. Komşularda gördüğü eşyayı isteyip sahip olunca onun yuvasına daha fazla bağlanmasına vesile olurdu.
Söylenen söz karı kocanın hayatta başarılı olmasına yeterlidir. Borç yiğidin kamçısıdır, maşallah aslan gibi çalışıp evine erkeklik yaparken, 'yuvayı dişi kuş yapar' söylemiyle kadının evine bakımı ve bağlığı, fedakarlığı her gün fazlasıyla katlanır.
Tabi yüzeysel ve bir kısmını yazarak eski evlilikleri anlatmak istedim. Mutlaka yazımın eksiği çoktur. Çünkü bu konu 'ince elenip sık dokunulması' gereken bir konu. Oradan bugünkü evliliklere gelelim. Ben bu evliliklere 'ekonomik evlilik' diyorum. Bir de bir televizyon kanalında bazı yaşanmış evlilikleri görünce aile demek utanılacak durumların yaşandığını görüyoruz. Ya evliliklerde yapılan dolandırıcılıklar, aile mefhumunu ne kadar basitleştirdikleri onu da ticarete çevirmeleri aile yapısı adına üzüntü vericidir.
Davul dengi dengine deyip tahsiline göre kız, oğlan babasının mal varlığına göre kız bakılır. Bağları, bahçeleri, kızın taksisi, oğlanın cipi, kızın dairesi, oğlanın yazlığı hep konuşulur. Onların ruhunu okşayan bu mal varlıklarıdır. Hani katı, atı, yatı derler ya işte bu evlilikler de böyle bir şey! Kimse bu kimin nesidir, kimin fesidir soran yok. Hani o ceddini atasına babasını soran, o nesil kalmadı.
Kız elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyecek bir kaç günde bir hizmetçi gelecek. Yemekler dışarıdan. Ne oğlan bir ev yemeği isteme şansı var, ne kızın bir yemek bildiği var.
Cicim ayları biter sonra gözaltından birbirini süzmeler. Boşlukta yuvarlanan sözler. Dokunmatik göndermeler, nakışlı, süslü eşyalarla avutmaların yerini dokunmatik göndermeler, cafcaflı sözler çoğaldıkça çoğalır. Hani o mezara kadar dedikleri söz sanki hiç söylenmemiş. Daha nikah kıyılırken bile birbirinin ayağına basarak tahakküm kurmak aranılan bir meziyet.
Endişeli bakışlar, şikayetler, pişmanlıklar ve beklenmeyen sonuç o şatafatlı, hayalinde süslediği ve gerçekleştirdiği düğün bir de bakarlar ki sonuna geldiler. Her evlilikte mutlaka yanlışlıklar olur. Bunun telafisi elbette mümkündür. Karşılıklı iyi niyet diyalogu, itidalli olmak her şeyin başında gelir. Ben bunu beş 'S' ye sığdırdım.
Sabır, saygı, sevgi, sadakat, hepsi 'saadete' toplanır.