Aşk; yeni bugünün başlangıcı değil; Adem ile Havva'nın varlığıyla başlamış bu güne dek. Men edilen bitkinin yenilmesi bilmezlikten değil, neslinin yer yüzünde devam etmesi için ilahi bir takdirdir. Yılan kisvesine bürünen şeytanın sebep olduğu söylenir. Efsane denilse de yaşamın gerçeğidir, özünde insanın dünyada yapacaklarının sorumluluğunu vermektir. İlk aşkın günahının sebep olduğunu kimse bilmez.
Düşünüyorum da, iyi ki yemiş ve birilerine kanmışlar, yoksa bu gün insan nesli dünya da olmazdı. Aşkın sancılı bir yaşam, kara bir dert olduğu söylense de çoğalmanın gereği umudun hasretin gönül teline vurmasıdır. Sevgiyi, olgunluğu, hüznü, mutluluğu içinde taşıyan, bazen yanı başımızda kimi zaman ulaşılmayan bir erektir aşk.
Hangi medeniyetin hangi uygarlığın küllenmiş sayfaları arasına inersen, hangi sayfayı çevirirsen çevir kadın vardır, dolaysıyla kadına aşık olmak vardır. Aşkın olduğu her yerde ihanetler yaşanmış, acıdan dağlar çökmüş insanlar üstüne.
Gurbet yaşanmış, hasretler yaşanmış, sürgünler, ölümler yaşanmış kahredercesine… Neydi bu aşk. İnsanların uğruna ölümlere gittiği... Karalara bürünüp bir maraz olmuş girmiş insanların yüreğine... Dünyaya bir umursamazlık, şiirlere imge, gözlere yaş, hasretlere gönül dolusu umut…
Karşılık bulmadan görmeden sevmek miydi? Sevda karasından sürünmek miydi? Yoksa vefasızlılık mıydı ömrü damla damla eriten. Aşkın tadını almak, tutkuların, zevkine varmak yüreğini bir isyan bayrağı gibi dalgalandırırken, bir de bakarsın aşkın elemi, kederi en ince yerinde oyuklar açmış... Gözyaşları sicim sicim bir sır olur, bir rüya olur kimi zaman.
Sevgiliye duyulan derin aşklardır sevdalarını günümüze taşıyan. Aşkın sarayların görkemini hiçe sayıp yaşamı ağuya banmak olduğunu görüyoruz. Hele şu Balıklık Göl efsanesinde Nemrut'un kızı Zeliha İbrahim'e aşık olur. İbrahim'e kavuşmayan Zeliha gözyaşlarından 'Aynzelha' adında bir göl oluştuğu hala anlatılır…
Aşkın bu kadar derin yaralar açması, belalar getirmesi neticesinde neler olmuyor ki. Çünkü dokunmadan, ışık ışık gözlere bakmadan, tutkuyla sarılmadan, bulutları dolaşmadan olmuyor.
Tarih boyunca günah gibi bakılan aşk, aile bağlarının kurulmasıyla onaylanması, yasalar, toplumsal değerlerle toplumdaki olgunluğuna eriştiği gibi, dini değerlerin onaylamasıyla toplumdaki güzelliği bulması… Tüm aşık olunan güzellikler için söylenen sözlerin, bu kadar güzel ve hala en güzel şekilde ifade edilmesinin sebebinin aşk olmadığını kim söyleyebilir.
'Dikeni için güle katlanır' sözünü söyleten, yine güle aşık bülbülün derdini kim bilebilir. Yoksa bizim yakıştırmamız mı? Her şeyden en önemlisi bedeni diri tutan onu dünyada fani kılmaya yarayan yine aşktır kim bunu yapabiliyor.
Yoluma devam ederken sağa sola bakınıyorum. Biri cep telefonuyla çılgınca kabına sığamayan sözler söylüyor. Karşıdan olumsuz cevap almış olacak ki; yalvarışlar, tehditler... 'Kimseye yar etmem' derken kızgınlığından telefonunu duvara çarpıyor. Bir müzik stüdyosu önünden geçiyorum. 'Allah, Muhammet aşkına' diyen ağıtlı bir ses... İlahi bir aşk ve sevginin erdemi… Hangi aşkın hangi nesnenin önünde ve arkasında olduğunu bir düşünün...
Aşk bir başkadır yaşamda insan mutlu olunca. Dört mevsim bahardır. Şiirleri şenlendirir… Türküler dilde, mısralar gönülden seslenir. Her kelimesinde aşk var sözlerin… Kırlar bir başka gün batımları ayrı bir haz verir insana. Geceler ah geceler bazen bitmek bilmeyen derin kuyular gibi insanın içini düştüğü, kabuslu, korkulu, insanı kahreden geceler.
Her yüreğe düşeni aşkın iz düşümümü diyelim? Aşkın acılığı bir yangından geriye kalan bir enkazdır kimi zaman depremdir bazen afet üstüne afet gelir çaresiz. Ne kadar yaşansa herkes için bir başkadır aşk. Ne pazarlanır ne satılır. Bazen güzel bir dünya, her yer gül u gülistan, bazen bir zindandır, cehennem azabı yaşatır dayanılmaz kahrına…
Eşrefoğlu Rumi'nin 1350 ler de yazdığı 'cihanı hiçe satmaktır aşk/ döküp varlığı gitmektir adı aşk ' akan bir zehri içmek olduğu gibi kendini ateşten bir denize atmak olduğunu aşık olmayan bir vücudunun fani olmayacağını anlatan aşk duruyorsa da boğulduğumu görüyorsunuz.
Günümüzde hep konuşulur aşıklar görüyoruz. Öykülerde olduğu gibi günümüzde de yaşayan sevdalılara, sevgililere, aşklara rastlıyoruz. Peki, aşk nedir, sevda nedir hiç düşündünüz mü? Açıp bir sözlüğe baktınız mı sevgi nedir sevgili nedir diye…
'İnsan kalbindeki gerçek aşk, dörtnala giden bir attır, ne dizginden anlar ne ses dinler.'