Bilinmezliğini koruyan isimler aranırken bilinen isimlerle başlıyor, Urfa'nın tarihi. Bugüne kadar konulmuş isimler arasında apayrı bir gizem, destansı bir kahramanlık, doğal güzellikler gizli. Kaliroe, kaniroe, Orhia, edessa, Ruha, Reha ve Urfa, egzotik bir çevre, akustik bir hava ile bu güne kadar gelmiş.
Yakın tarihte "şanlı" unvanıyla ünlenen şehrin geçmişi, tarihin mahzeninde yıllanmış öykülerle çıkıyor karşımıza. Bu gün kendini medeniyetler şehri olarak kabul ettiren Urfa; ilkler, güzellikler, bozgunlar, yiğitlikler, özlemler ve tüm sırları ile bir geçmiş üzerinde ki ölü toprağının atılmasını bekliyor.
İnsanlar taş, toprak yetmedi, bu kez şehir üzerinde siyaset yapmaya başladılar. Kimi isimleri ihanetle kirletirken kimi isimleri İslam'la süslediler. "Peygamberler Şehri" dediler, "kültür şehri" dediler olmadı. Bir başına bir marka olduğuna kadar söylemlerine kadar götürdüler işi. Oysa marka ne kadar yabancıydı bu topraklara.
Tarihin her döneminde uygarlıkların kendine mekan ettiği gibi medeniyetler çığır açtı burada. Tarihi İpekyolu'nun güzergahında olması ona ayrı bir önem kazandırmıştı. Kim bu şehre uğramamış neler almamış ki. Bu şehir neler alıp neler vermemiş ki. Bedel vermekten yaşamın gerçeklerine öğrenmeye kadar.
El sanatları doruk noktaya çıktığı zamanlar olduğu gibi insanların kıtlık kıranlara uğradığı zamanlar olmuştur. Zaman içinde el becerileri gönül gözü ile işlenen el sanatları Çin u Maçine kadar el işlerini göndermişlerdir. Duygularla işlenen nakışlar dünyanın dört bir yanına yayılmasının mutluluğunu hayal ederek mutlu olmuşlardır.
Giyimden ev işlerine kadar kullanılan eşyalar, yemek kapları itinayla seçilir, görkemiyle sofraları süslerdi. Tarımda, hayvancılıkta, yeni yeni sanayide sesini duyurmakta. Zamanın "ipek böcekçiliğinden " iz yok şimdi. Dut ağacının bıraktığı sevgiden başka…
Keçeye dökülen ter damlacıkları birer altın kıymetinde damladıkça keçeye değer kazandırmış. Keçede nakış bulması gücün kuvvetin karşısında dövülerek şekil bulmasıyla hayıflanmışlardır. Daha dün annem tevn işleyerek kirkitin dişlerinde bir hayat bahşeden kilimlerin oturmanın keyfine varırdık. Dahası Seyyar Satıcıların otantik çarşılarda satılan el işi ahşap oymalar, albenili, oymalı, sedef kakmalı göz alıcı eşyalarla büyüdük.
Der Yakup'la başlayan ilahi sesin dünyada yankılarken bir prestij meselesine dönüşen müziğin bu gün en iyi şekilde yaşatılması insanın ruhundaki derinlikten başka bir şey değildir. Yaşamın derinliğinden gelen kültürlerin sentezleşerek daha otantik bir hal alması bu gün her millet tarafından beğenilmesinden olmaktadır.
Hele mutfağın bu kadar zengin yemek çeşitleri ile nefis kokmasının nedeni hepsi o medeniyetlerin tesiridir. "Komşuda pişer bize de düşer" demişler ve mutfak damak tadına vararak birbirlerinden adeta geçiş yolu bulmuşlardır.
Tarih, dedik; Hz İbrahim gerçeğini vurgulamadan geçmek olmaz. Kale ve çifte sütunun kartal bakışlı duruşunu anlatmak ayrı bir tat veriyor insana.. Kervansaraylar, köprüler hala dimdik duran tarihteki varlığın ispatlayan havralar, kiliseler nasıl inkar edilir Ortaçağ'dan kalma kiliseler, İslami anlatan camiler ve göğe varan minareler tüm ihtişamıyla görkemiyle sevdiriyor yaşamı. Biraz kadercilik, biraz mistizm kokar. İnsanların ruh halinden ziyade şehirlerin duruşu tarihten gelen vakardır. Tavırdır. Kahramanlıktır.
Her şeye rağmen yaşadığımız ömrü en iyi şekilde mutlu olma adına değerlendiriyoruz. Eskiyi bir film şeridi gibi geri çeviremeyeceğimize göre günümüzü en iyi şekilde değerlendirerek tarihin kültürel mirasın kıymetini bilmek gerek.
Eski Urfa'yı arama serzenişlerini bırakıp bu gücünün, insanın sevgisinin erdemine varalım. Tüm mevsimleri eksiksiz desem de sizler yazın kavurucu ve sarı sıcağını anlamışsınızdır. O da bir mecburiyet o sıcaklıklar ki üzüme, fıstığa yaşama olgunluk kazandırandır.
Sokakları dolanırken görürsünüz, derinden bir gri hüzün düşer tarihin yıkılış, engel olamazsınız. Tarih ve kültürel miras anlatılmayınca, tarihi geçmiş günlük çıkarlar uğruna yok olup gittiğini görürsünüz. Onun için sevmek, sahiplenmek erdemini yakalamalıyız.
Yeni jenerasyonlar ondan haz alıyorsa neden biz onların yanlışlığını ve yapılan çirkinlikleri anlatmayalım. Etik değerlerin erozyona uğramasını önlemeyi görev edinmeliyiz.
Her ne kadar Açıkhava müzesi denilse de bir kültür hazinesidir, Urfa. Keşifler kazılar yapıldıkça yeni sürprizlerle karşılamak mümkün. Her yapılan çalışmadan sonra uygarlığın bıraktığı izler görkemli bir tarihin abidesi olarak gün yüzü ile buluşmaktadır.