Önemli olan 'zor zamanda konuşmak '. İşte bugün, o günlerden birindeyiz. Çünkü hayatın gerçekleri ile tasavvurlarımız, birbirine paralel olmayabilir. Bu durumda, hayatın gerçeklerini kendi tasavvurlarımızın ve hatta duygularımızın önüne alarak, kararlarımızı buna göre vermek en mantıklısı. Buradan hareketle; uzun zamandır üzerine yazmak istediğim bir konuda, Akparti'de eksikliğini /kendi açımdan/ gördüğüm bir konuda yazmak istiyorum, benim için zor olsa da:
Ak parti'de düşünen insan sayısı gittikçe azalıyor. Sebebini sormaya gerek var mı? Bilmiyorum… Bunun yerine koşulsuz itaat eden, Lider'in her söylediğine gözü ve beyni kapalı bir şekilde 'amin' diyen siyasetçiler baş gösteriyor/çoğalıyor… en çok da bunlar el üstünde tutuluyor. Bu iyiye doğru bir gidişatı mı gösteriyor yoksa bir tükenişin haberini mi?
Bu oldukça endişe verici bir durum. Yahut şöyle diyelim; düşünmeyen, itiraz etmeyen, kendi fikrini söylemekten çekinen insanların oluşturduğu bir oluşum, ayakta durabilir mi? Bun tartışılması lazım… Naçizane, kendi içinde karşı düşünceye tahammül etmeyen bir organizmanın ömrünün de liderin ömrüyle sonlanacağını / biteceğini düşünenlerdenim.
Dolayısıyla bu bitişin ardından gelecek yeni bir oluşum, Ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi, hür düşünceyi, bilimi, sanatı, adalet ve kalkınmayı getirebilir mi? Buradan hareketle, Ak Parti'nin 'üst beyni' sadece bugünü değil, geleceği de bugünden düşünmek zorunda. Belli ki bir 'akıl yoksunluğu' yaşanıyor Ak Parti'de… Çünkü bu durumun bir tükenişi de beraberinde getirdiğini kimse fark etmiyor yahut bu durumu fehm edecek 'akıl sahipleri' barındırılmıyor parti içinde?
Bu akıl yoksunluğunun başından beri Ak Parti'de mevcut olduğunu, ama kimsenin buna itiraz etme cesaretini kendinde bulmadığını da özellikle belirtelim. Çünkü bugüne kadar Parti içinde aykırı bir sesin çıktığına şahit olmadık. Bu gidişle de şahit olmayacağız gibi görünüyor. Üst makam tarafından söylenen her söz, çıkarılan her ilke kutsal bir metin gibi itiraz edilmeden kabul edildiğine göre, demek ki parti içinde tam bir 'akıl birliği' var. Ama gel gör ki, kurucu kadronun içinde yer alan ve gerçekten önemli işlere imza atanlardan hiç kimse şu an yok. Bu da bir soru işareti olarak ortada duruyor.
Aslında Akparti'de yaşanan bu akıl tutulmasını, sadece parti bazında değil, tüm ülke bazında düşünmek gerek. Çünkü sonuçta Ülke'yi alternatifi olmayan Akparti yönetiyor. Eğer Parti'de düşünen ve itiraz eden insanlar dışlandığı takdirde, Parti'nin geleceği ve iktidar olma yeteneği düşüncesizlikten ve proje üretmekten yoksun kalacak; kendi içinden yeni bir 'lider' çıkaramayacaktır. Lidersiz kalan bir 'oluşum'un yaratacağı kaosun sonuçlarını kimse tahmin etmek istemez sanırım.
Bunun şimdiden sorgulanması gerekiyor. Özellikle Akparti'ye gönül verenler tarafından…