Hocam bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

1964’te Urfa’da doğdum. 1981’de Urfa İHL’ni bitirdim. Ardından S.Ü İlahiyat Fakültesinden mezun oldum. Bilahare Harran Üniversitesinde Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalın Din Sosyolojisinde yüksek lisans yaptım. Halen Köklü Değişim Dergisi'nde yazı yazıyorum.

Galata köprüsündeki mitingden sonra yaşanan Tevhid bayrağı olayı ve tartışması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Malum olduğu üzere Kelime-i Tevhid bayrağının üzerinde “La ilahe illallah Muhammed Resulüllah” yani Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir” yazılmaktadır. Bu ifade İslam akidesinin baş levhasıdır. Müslüman en güzel şekilde kendini bu kelimeyle ifade eder. Nitekim elinde Kelime-i Tevhid bayrağıyla “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” mitinginden dönen İsmail Aydemir adındaki kardeşimize ne idüğü belli olmayan biri "Sen Arap sevicisin" diyerek yumruk atmıştı.  Elinde Kelime-i Tevhid bayrağı taşıyan İsmail Aydemir kanlar içerisinde kalmıştı. Normalde kınanması gereken bu saldırı ırkçı, faşist ve sol kesim tarafından desteklendi. Dahası söz konusu mitinge ait olmayan görüntüler servis edilerek hilafete ve İslam’a saldırıldı. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, hilafeti hedef alan ifadeler sarf ederek İslam’a olan kinini kustu. Kaldı ki servis edilen görüntüler Hizb-ut Tahrir’in 17 Aralık’taki mitinge ait idi. Nitekim Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, bazı çevrelerin seçime yönelik manipülasyon peşinde olduğunu açıkladı. Ayrıca yapılan saldırının üstünü kapatıp konuyu hilafet ve Hizb-ut Tahrir meselesine çevirmeye çalışıyorlar diye açıklama yaptı. Tevhid sancağının mitinglerde taşınmasının hiçbir sakıncasının olamayacağını vurguladı.

Bazı illerde Belediye görevlileri tarafından iş yerlerinin Arapça tabelalarının indirildiğini görüyoruz. Bu uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu kesimin Arap ve Arapça‘ya olan düşmanlığı kesinlikle İslam’a olan düşmanlıklarından geliyor. Bunun başka bir izahı yok.   

 İslam tarihinde herhangi bir bayrak var mıdır?

Bilindiği gibi Resul (s.a.v.)’in söz fiil ve takrirlerine sünnet diyoruz. Bu bağlamda Resul (s.a.v.)’in liva ve raye adında bayraklar kullanmıştır. Bu bayrakların üzerinde Arapça olarak “La ilahe illallah Muhammed Resulüllah” yazılıydı. Yine tarih kaynaklarında Resul (s.a.v.)’in sancağının adının Ukâb olduğunu ve üzerinde “lâ ilahe illallah Muhammedün resûlullah” yazılmış olduğunu görüyoruz.  Buna ayrıca “sancak-ı şerif (livâ-i saadet)” adı verilmiştir.  Sancak-ı şerif Osmanlılara intikal edince gümüş bir sandık içinde Eyüpsultan Külliyesi’ne konuldu. Sancak-ı şerif 1730 yılında Patrona Halil İsyanı sırasında asilerin eline geçmemesi için Topkapı Sarayı’na taşınarak Hırka-i Saadet Dairesi’ne konuldu. Halen burada muhafaza edilmektedir.

Hilafeti savunuyorsunuz, neden hilafet ve hilafet günümüz için uygun bir sistem midir?

Hilafet denince dört halife dönemindeki yönetim nizamını anlamak gerekir. Ondan sonraki süreçte de yine hilafet nizamı uygulanmıştır. Ancak bu tarihi süreç ders çıkarmak için vardır. Bu tarihi süreç kaynak değildir. Nitekim Hz. Muhammed’in devlet başkanı olarak uyguladığı ve vefatından sonra dört halifenin uyguladığı nizam hilafet nizamıdır. Hz. Muhammed’in vefatından sonra gelen devlet başkanlarına Resulüllah’ın halifesi denildiği için İslam nizamının adı hilafet olmuştur. Kaynaklarımızda buna hulafa-i raşidin / raşid halifeler dönemi denilmiştir. Yasama, yürütme ve yargı başta olmak üzere kurumsal olarak bir devletin ihtiyaç duyduğu hiyerarşik tüm yapılar hilafet nizamında mevcuttur. Zira bu nizam Mekke’den İstanbul’a 14 asır boyunca şöyle veya böyle uygulanmıştır. 

Hilafet nizamının günümüz için uygun olup olmadığına gelelim; Bilindiği üzere İslam son hak dindir. Bundan sonra Allah tarafından yeni bir din gönderilmeyecektir. Diğer taraftan İslam cihanşümul bir dindir. Aynı şekilde Allah (c.c.) bu dinin kaynaklarını Müslümanların eliyle korumuştur. Halen elimizde bulunan Kur’an ve Sünnet bir bütün olarak hayatı en güzel bir şekilde yönetecek kudrettedir. Beşeri yasalar siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, bireysel ve ailevi hiçbir sorunumuzu çözmemiştir. Ben kendimi bildim bileli bu rejimde hep kritik bir dönemden geçiyoruz. Çünkü beşeri yasalar insan hayatını yönetmeye elverişli değildir. Bugün etnik terörden neslin yozlaşmasına, işsizlikten geçim sıkıntısına kadar tüm sorunlarımızın kaynağını laik yasalar teşkil etmektedir. Kaldı ki hilafet nizamında İslam hükümleri bir bütün olarak uygulanır. Böylece hem etnik terör ve hem de ekonomik sıkıntılar ortadan kalkar. Siyasal olarak daha güçlü hale geleceğimiz gibi sosyal dokumuz çok daha sağlam olacaktır. Neslimiz Avrupa kültüründen kurtulacak, özüne dönecektir. Evliliklerimiz daha sağlam temeller üzerine kurulacak ve bugün gıpta ettiğimiz bir Gazze nesli ortaya çıkacaktır.

Hilafet kurulduğunda halife seçimle mi yoksa başka bir şekilde mi başa geçecek?

Elbette ki seçimle gelecek. Akil ve baliğ (akıllı ve yetişkin) her Müslüman erkek ve kadın oy kullanma hakkına sahiptir. Halife seçiminde gayri Müslimlerin oy kullanma hakları yoktur. Gayri Müslimlerin temsilcileri muhasebe ve istişare organı olan ümmet meclisinde yer alırlar. İslam’ın kendilerine yönelik hükümlerin doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını denetlerler.

Mustafa hocam hilafet teokratik bir nizam mıdır? Halife masum mudur? Yani “la yüsel” midir? Ne yaparsa doğru kabul edilmek zorunda mıdır?  

Hayır, hilafet nizamı teokratik bir nizam değildir. Halife de masum ve la yüsel değildir. İslami hükümlerle yönetmek üzere kendisine biat edilmiştir. İslam da tamamlanmıştır ve yeni bir vahiy gelmeyecektir. Halife de mevcut İslam ahkâmıyla kayıtlıdır. Bunun dışına çıkarsa hesaba çekilir. Hilafet nizamının kendi içinde halifeyi muhasebe etme, gerekirse görevden alma ve yeni bir halifeyi seçme ile ilgili mekanizmaları vardır. 

Hilafet devletini isteyen bir ülke var mıdır? İslam ülkelerindeki mevcut yöneticiler hilafete nasıl bakıyor?  

Malumunuz 1. Dünya savaşında tüm dünya devletleri hilafetle yönetilen Osmanlı Devleti’nin üzerine saldırdı. Osmanlı coğrafyası işgal edildi. 1789 Fransız ihtilaliyle ırkçılık, ulusçuluk ve vatancılık fikirleri yayıldı. Jön Türkler ve Jön Araplar ortaya çıktı. Cemalettin Afgani ve onun öğrencisi Muhammed Abduh vb. entelektüel kişiler tarafından İslam düşüncesi ile laisizim entegre edilmeye çalışıldı. Bizim Türkiye’de de İttihat ve Terakki hareketi askeri ve sivil bir takım önemli insanlar tarafından kabul gördü. Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Gökalp vb. şair ve yazarların yanı sıra Muhammed Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen, Said Nursi ve hatta Mehmet Akif Ersoy gibi önemli şahsiyetler Abdülhamid’i anlamadılar. Abdülhamid’in Osmanlı Hilafet Devletini ayakta tutmak için içine girdiği çabayı taktir edemediler. O gün Batıdan esen o çok kuvvetli seküler / laik rüzgâra göreceli olsa da kapıldılar. Böylece Osmanlı devleti yıkıldı. Coğrafyası onlarca devletçiğe bölündü. Her birinin başına İngilizler tarafından birer işbirlikçi atandı. Dahası tüm İslam coğrafyasının hakkı olan hilafet cebren ve hile ile ilga edildi. İşte o gün bugündür Müslümanlar olarak İslam’a zıt olan krallık veya demokrasilerle yönetiliyoruz.  Bu rejimler de ayakta kalmak için İslam’a ve hilafet rejimine düşmanlık ediyorlar. Bu yüzden şu anda İslam ülkelerindeki hiçbir siyasi rejim ve onu işletenler hilafeti istemiyorlar. Fakat buna mukabil Müslüman halklar gün geçtikçe hilafet nizamını daha çok arzu eder oldular. Özellikle Gazze katliamı bunu daha çok bize hissettirdi. Halifemiz olmadan aslında hiç bir güç ve kuvvete sahip olmadığımızı bize apaçık gösterdi.

"Hilafet ‘in yeniden kurulması mümkün değildir" diyenler var. Sizce yeniden kurulması mümkün müdür?

“Hilafet nizamının yeniden kurulması mümkün değildir, bu bir hayalden ibarettir.” düşüncesinin iki kaynağı vardır. Bunlardan biri cehalet, diğeri İslam’a düşmanlıktır.

Cehaletinden dolayı hilafetin kurulmasına hayal olarak görenlere diyoruz ki; Şu anda Türkiye dâhil dünyaya beşeri yasalar egemen. Bu yüzden dünya cadı kazanı gibi kaynıyor. Kapitalizm dünyayı kasıp kavuruyor. Ne din, ne mal, ne can, ne namus ve ne de nesil güvenliği diye bir şey kalmadı. Dünyaya hâkim olan birkaç büyük sermaye sahibi aile dünyayı kendine kul köle yapmış. Bitki, canlı ve dahi insanın fıtratıyla oynuyorlar. Aile kurumunu hedefe koymuş kadın ve erkeğin yanında yeni ara cinsler üretmeye koyulmuşlar. Parayı sanal hale getirip telefon konturu gibi tüm para hareketlerini kontrol altına almaya azmetmişler. İnsanlığı ifsad eden buna benzer daha birçok proje peşindeler. Muharref Tevrat, Zebur ve İncil’in bu şeytani dalgaya karşı koyma potansiyeli yok. İnsanlığın tek kurtuluş reçetesi İslam’dır İslam da hilafetle uygulanır, hayata geçer. Bu yüzden hilafet hayal değil bir farz bir zorunluluktur. İnsanlığın yegane kurtuluş reçetesidir.

İslam’a olan düşmanlıklarından dolayı hilafete hayal diyenlerin düşüncesi ise dikkate almaya değmez. Bu kesim Batı aleminin iflah olmaz uşaklarıdır. Nitekim bu kesin hilafet kurulduğunda İslam düşmanlarının nasıl zelil olacağını biliyorlar. ABD, İngiltere ve İsrail’in nasıl dize geleceğini iyi biliyorlar. Yine Viyana kapılarına dayanıp Roma’yı dahi fethedeceğimizin farkındalar.

 Nasıl kurulacağına gelince: Bu konuda önümüzde Resul (s.a.v.) var. Eğer biz O’nun metodu üzere çalışırsak hilafetin kurulması çok kolay olacaktır. O’nun metodu İslam dışı rejimlere entegre olmak, onlarla birlikte hareket etmek olmadığı gibi cebir ve şiddet kullanmakta değildir. O’nun yolu örgütlü bir şekilde fikri, siyasi ve kültürel çalışma yürüterek İslam dışı düşünce ve çözümlere karşı çıkarak İslami düşünce ve çözümlere davet etmekle olur.  

 Sizce Türkiye’de toplum hilafete nasıl bakıyor?  

Türkiye halkı Müslüman bir ülkedir. Yüz yıldır seküler bir toplum mühendisliğine maruz kaldığı halde hala köklerine bağlıdır. Duygusal da olsa Müslümanlığında samimidir. Allah peygamber denildiğinde gözlerinde yaşlar akar. Bunu Gazze’ye ve tevhit sancağına sahip çıkarak ortaya koymuştur. Nitekim hilafet kurulduğunda faiz yasaklanacak ve vergi alınmayacaktır. Petrol, elektrik, doğalgaz ve su bedava halka dağıtılacaktır. Böylece halk ekonomik olarak rahatlayacaktır. Adalet sağlanacak, israf ortadan kalkacaktır. Dolara değil altına endeksli para tedavüle girecek böylece enflasyon ortadan kalkacaktır. İslam ülkeleri ve halkları birleşecek böylece dünya ölçeğinde Müslümanların gücü en üst seviyeye çıkacaktır. Böyle bir rejimi kim istemez?

Dolayısıyla Türkiye halkı hilafet nizamına hazırdır. Bugün hiç bilmediği, tanımadığı gavur malı ithal bir düzen kendisine uygulanıyor. Hayatı içinden çıkılmaz bir hale sokmuş, herkes mutsuz, sefil ve perişan bir haldedir. Rejimden nemalanan siyasilerden başka kimse bu durumdan memnun değildir. Hilafet geldiğinde bu Müslüman halkın bağrına basıp sahipleneceğinde kuşku yok.

Hilafet Gazze için çözüm olur mu?

Evet hilafet Gazze için gerçek bir çözüm olur. Herkes İsrail güçten anlar diyor ama kimse İsrail’e karşı güç kullanamıyor. Kaldı ki; hilafet bugün sayıları 17 milyonu bulan tüm Müslüman ordularını birleştirecek ve tek sancak altında toplanacaktır. Yeri ve zamanı geldiğinde Halifenin tayin ettiği komutanlarının komutasında cihad ilan edilerek öncelikle işgal edilmiş Müslüman beldeler kurtarılacaktır. İlk sırada elbette Kudüs olacaktır. İslam orduları Kudüs için harekete geçtiği anda tüm korkak Yahudiler oradan kaçıp gidecektir. Ne paramiliter güçler ve ne de tapınak şövalyelerinden eser kalmayacaktır. Bugün Müslüman ülkelerin başında bulunan 57 lider tek halife etmiyor. En iyi niyetli olanları birlik olmaktan söz ediyor. İşte gerçek birliktelik hilafetle sağlanacaktır inşallah.  

Hilafet ‘in kurulması için bir çaba içindesiniz.  Bunun için neler yapıyorsunuz ?

İslam’a iman ettiğimiz için İslam hükümlerinin uygulanmasını istememizden daha doğal bir durum olamaz. Eğer İslam alemlere rahmet olarak indirilmiş bir hak din ise onun hayata hâkim kılınması için çalışmak erdemliktir. Gerçek şu ki İslami hükümlerin bir bütün olarak hayata uygulamanın yegâne yolu hilafet nizamıdır. Nitekim 1924’te kaldırılan nizam hilafet olarak kayda geçmiştir. 1. Dünya savaşı ortamında işler biraz hantal yürüse de hilafetin ilgasına kadar İslam hükümleri uygulanıyordu.

Kaldırılan hilafet nizamının kurulması için öncelikle ümmete bu nizamın ne kadar mükemmel bir rejim olduğunu anlatıyoruz. Hilafetin kaldırılmasının tüm felaketlerin başı olduğunu, İslam ülkelerinde etnik terör dahil tüm sorunların kaynağının hilafetin kaldırılması olduğunu, ulusal devlet anlayışının Müslümanların gücünü bölüştürüp yok ettiğini, dış düşman dururken Müslüman halkların birbirleriyle savaştığını söylüyoruz. İslam ülkeleri birer birer Yahudi ve haçlıların siyasi, ekonomik, kültürel ve hatta askeri saldırısına maruz kaldığı halde kendilerini koruyamadıklarını yazıp çiziyoruz. Bunun için örgütlü düşünsel, siyasi, kültürel faaliyetler yürütüyoruz. Bu içeriğe sahip kitap, dergi, makaleler yazıp yayınlıyoruz. Ümmeti ikna etmek ve kamuoyunu kazanmak için konferans, panel ve açık otumlar düzenliyoruz. Ümmetin kaybettiği hafızasını tekrar kazanmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ümmetin kendi medeniyet kodlarına, özüne dönmesi için fikri, siyasi ve kültürel faaliyetler sergiliyoruz. Tüm bunları yaparken cebir ve şiddetten uzak gayet şeffaf bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugüne kadar halkı rahatsız edecek tek bir eylemimiz olmamıştır. Böyle bir şikayetle karşılaşmamışız. Bilerek veya bilmeyerek hilafetin kurulmasına engel olan iç ve dış güç odaklarına rağmen geldiğimiz noktada ümmetin bize teveccüh ettiğine ve hilafet nizamını arzuladıklarına şahit oluyoruz. İçerde ve dışarıda meydana gelen olaylar gün geçtikçe Müslümanların hilafete olan ihtiyacı kendini daha iyi hissettiriyor. Zaman hilafet nizamının lehine işliyor elhamdülillah.   

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Mescidi Aksa, Kudüs, Filistin İslam’dan, Kelime-i tevhit bayrağından ve hilafetten bağımsız ele alınamaz ve kurtulamaz. Tüm Müslüman ülkelerin ordularını birleştirip harekete geçirecek bir halifeye biat edilip hilafet nizamı kurulmadan dahili ve harici hiçbir sorunumuz köklü bir çözüme kavuşamaz. Laik demokratik bir cumhuriyetin egemenliğinde yaşadığımız yüz yıllık tecrübe bize bunu göstermiştir. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla vs. halklarıyla bu güzel ümmetin bir yüz yılını daha heder etmeye değmez. Bir asırdır gavur malı ithal rejimi uyguladık fakat bir hayrını görmedik. Bizi biz olmaktan çıkaran bu ecnebi sistemi kaldırıp yerine tekrar hilafet sistemini kuralım diyorum. O zaman Allah’ın rahmetinin nasıl her tarafı kuşattığını göreceğiz.

Editör: Seda Nur ŞAHİN