Geçenlerde bir vesileyle M. Adil SARAÇ Hocamla bir aradayken, Hocam, 'Urfa Kurtuluş Romanı henüz yazılmadı' dedi. Devamla 'Bu roman, manzum olarak yazılmalı; serbest şiir olduğu gibi hece veya aruz da olabilir' gibi bir teklif getirdi.
Tabi Kurtuluş Romanı illaki manzum yazılmalı gibi bir şart söz konusu eğil. Ama burada asıl üzerinde durulması gereken Urfa Kurtuluş Savaşı'nın edebi anlamda, tarihi belgelerin dışında bir metin/ler ile ele alınması ve işlenmesi… Bu şekilde, gelecek kuşaklara tarihi belgelerin dışında bir metin ile aktarılması...
Saraç Hoca'nın bu teklifi aslında aynı zaman da bir serzenişti de. Çünkü memleketin bunca eli kalem tutan şair ve yazarı varken, üstelik Urfa Kurtuluşu'na dair yeteri kadar bilgi ve belge mevcut iken, bir 'Kurtuluş' romanının yazılmaması, hakikaten son derece üzüntü verici bir durum idi .
Asında Türkiye'nin Milli Mücadele Dönemi'ni konu edinen romanlar da yok denecek kadar az. Yazılanlar da yeteri kadar konuyu yansıtmıyor denebilir. Bu bize şunu gösteriyor: Demek ki Milli Mücadele yılları ve o dönemlerde ortaya konan 'onurlu direniş' kimsenin ilgisini çekmemiş.
Anadolu insanının bu onurlu direnişi, bir yanda memleketi işgal edenlere karşı ortaya konurken, diğer yanda yoklukla ve sıkıntıyla mücadele edilmiş… Büyük sıkıntılar çekilmiş, neredeye her evden mutlaka bir şehit verilmiş.
Aç kalınış ama asla düşmana boyun eğilmemiş. Düşmanın boyunduruğuna girilmesine asla izin verilmemiş. Fakat gel gör ki, ortaya konan bu direniş hiç kimsenin dikkatini çekmemiş. Kimse bu 'onurlu direnişi' destanlaştıracak kadar kıymet verme gereği uymamış.
Son zamanlarda Urfa Kurtuluş Savaşı üzerinde epey çalışmalar yayınlandı. Bu konu üzerinde derinlemesine çalışan araştırmacılar, yeteri kadar bilgi ve belgeye ulaştılar ve bu çalışmaları kitap haline getirip yayınladılar ve okuyucuya ulaştırdılar. Özellikle Müslüm Akalın, bu alanda yoğun çalışmaları ile biliniyor. O'ndan istifade edilebilinir diye düşünüyorum. Tabi sadece bu alanda başka çalışmalar da var.
Başka bir deyimle söyleyecek olursak, roman veya romanların yazılmaması için hiçbir bahane yok.
Gerek nazım olarak, gerekse nesir olarak… Yeter ki gönül istesin.