Yine 'GAPGündemi' organizasyonuyla Soğmatar'a* (Sugaothmetro) gezi turuna çıktık. Arkadaşlarla otobüsteki yerimizi aldıktan sonra 'yolcu yolunda gerek' deyimiyle 'kazasız, belasız hayırlı yolculuklara' deyip yola çıktık. Otobüsün mikrofonu bozuk olduğu için herkes kendi arasında konuşuyordu. Kısa bazı önemli açıklamalar olduysa da, genelde sessiz geçti. Ta ki kaptan Soğmatara yakın bir yerde durup mikrofon ses verene kadar. Sonrası muhabbetle geçti. Fıkra anlatan, türkü söyleyen, düşüncelerini ve bilgi paylaşımında bulunanlar, geçti mikrofonun başına…
İnsanların canla başla çalışarak, bedeller ödeyerek bize bıraktığı bu görkemli tarihi bu kültürel mirası korumak hepimizin görevidir. Ancak harap, viran bir halde olan bu tarihi yapıların bu kadar ilgisiz kalınması ister istemez insanı kahrediyor.
Urfa-Mardin güzergahının otuz beşinci km sinden Tepedibi köyünden güneye, Tekteklerin içinden Karahisar üzerinden otuz km bir yol sonrası Soğmatar Antik Kenti'ne varırsınız. Roma dönemine (M.S. 2. yüzyıl) Abgar Krallığı döneminde Tektek Dağları bölgesinde; güneş, ay ve gezegen tanrıları için tapındıkları bir kült merkezi olduğu bilimsel olarak tespit edilmiştir.
Soğmatar kült yerinde; Ay tanrısı Sin'e tapınılan bir mağara. Bu mağarayı ilk gezen Irak Başkonsolosu ıraktan dönerken burayı ziyaret eden ve onun ismi olan Pognon ismi verilir. Yamaçlarında yer yer tanrı kabartmalarının ve zemine kazılmış yazıtların olduğu bir tepe (Kutsal Tepe), 6 adet kare ve yuvarlak planlı mozole (Anıt Mezar), iç kale ve ana kayaya oyulmuş çok sayıda kaya mezarı bulunmaktadır. Ayrıca kutsal tepe olarak adlandırılan yerde kayaya oyulmuş mektuplar bulunmaktadır.1
Soğmatar özellikle M.S. 165 yıllarında Partların (İranlılar) Urfa bölgesine saldırıları sonucu bölgeden kaçan halk tarafından kurulmuş ve İslam Dönemi'ne kadar kült merkezi özelliğini korumuştur. Şuayb Şehri yerleşimindeki insanların Soğmatar'ı mezarlık ve ibadet yeri olarak kullandıkları bulunan bazı dinsel motiflerden anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda Şuayb Şehri ve çevre yerlerin su ihtiyacını karşılamak için ana kayaya oyulmuş su kuyuları bulunmaktadır. Soğmatar Antik Kentindeki tarihi kuyunun Hz. Musa Kuyusu olduğu rivayet edilir. Tarihçilerin ve arkeologların yaptığı araştırmalara göre bir süre önce 5 bin yıllık oyuncak at arabası bulunan Soğmatar, Antik Kenti, sahip olduğu tarihi yapılarla ziyaretçileri tarih yolculuğuna çıkarıyor. Oyuncak atın bulunması da bölgemizde atların ilk evcilleştirildiği yer olduğu anlaşılmaktadır.
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Şanlıurfa'da, Hazreti Musa'nın** Firavundan kaçan Hz Musa'nın yaşadığı yer olarak kabul ediliyor. Köy içerisindeki kuyulardan birinin Musa Peygamber'in su çekerek Şuayip peygamberin hayvanlarını suvardığı ve yedi yıl hizmetten sonra kızı Rehle ile evlendiği yedi yıldan sonra ikinci kızı ile evlendiği rivayet edilir. Burada ki doğal yetişen ağaçlardan Hz. Musa'nın mucizevî asasını aldığı rivayetler arasındadır.
Köyün ortasında yer alan Kalkolitik döneme kadar tarihlenen höyük, Soğmatar'ın milattan önceki dönemlerde kurulduğunu ve tepedeki duvar ile burç kalıntıları, höyüğün uzun yıllar kale olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Burada yapılan çalışmalarda sekiz tünelin tespit edildiği bilinmektedir.
Çok sayıdaki kaya mezarı ile kesme taşlardan yapıların göze çarptığı oldukça geniş bir alana yayılan antik kentin, surlarının yer yer izleri görülüyor. Soğmatar Antik Kenti'ndeki birçok mağara ve dehliz ile tarihi yapılar da ziyaretçileri tarih içinde yolculuğa çıkarıyor.
Burada Tunç Çağı'na ait çok sayıda mezar tespit edilmiştir. 'O dönem insanlar mezarın içine girip ölülerini ziyaret ediyor ve hediyeler bırakıyorlar, daha sonra kapağını kapatıp çıkıyorlar, Romalılar buraya geldiklerinde hazır mezarları bulmuşlar ve kendi mimarilerine göre düzenleyip kullanmışlar. Hatta Romalıların katliamından kaçan Hıristiyanların buraya gelip yeraltında bir şehir inşa ettiklerini düşünüyoruz. Bulunan tünellerin muhtemelen yeraltı şehrine ulaşımında kullandığı düşünülmektedir. Yüzeysel araştırmalarda yapılan çalışmalar bazı bulgu ve bilgileri veriyorsa da esas höyüğün açılması ile tarihi derinlik ortaya çıkacaktır. Orada yapılacak olan araştırmalarda önemli bulguların elde edilmesi yapılacak kazı çalışmalarını çok gerilere götüreceği düşüncesi yaygındır.
Önceden burada tespit edilen kaya mezarların sadece Roma döneminde kullanıldığının sanıldığını, ancak yaptıkları çalışmalarda buranın Roma döneminden önce de kullanıldığı belirlenmiştir. Kazı çalışmaları neticesinde, benzerlerine bu coğrafyanın birçok yerleşim yerlerinde tespit edilen kayaya oyulmuş Erken Tunç Çağı'na tarihlendirilen mezarlara bırakılan buluntuların, Soğmatar'daki mezarlar içerisinden de çıkması o dönemde kullanılmış olduğunu göstermektedir.
Ele geçen çanak çömlek buluntularından yola çıkarak Erken Tunç Çağı'na ait olduğu düşünülen ve yayla kültürüne ait olduğu izlenimini veren bu mezar yapısının bölgede daha önce benzerinin olmaması Soğmatar'ın bölge tarihi açısından büyük önem taşıdığını göstermektedir. Bir grup mezar içerisinde ortaya çıkarılan taştan yapılmış yükseltiler olan sunaklar ise ölü gömülmeden önce sunum ve ayinlerin yapıldığı yönünde değerlendirilmektedir. Nitekim insan iskeletiyle birlikte belirli bölgelerden çıkan hayvan kemik parçaları da bunu destekler niteliktedir. Bölge arkeolojisi ve tarihi açısından oldukça önemli verilerin ortaya çıkarıldığı Soğmatar'da yürütülecek olan kazılar sayesinde pek çok soru cevaplandırılmış olacaktır.
Tarih kitaplarında geçen Med kavminin yaşadığı yerdir. Çünkü 'Med Deresi' denilen derenin 'Adn' (cennet) denilen bölgeden başlayıp Suriye içlerine kadar uzanmaktadır. Sin ve Şamaş kelimeleri de bu kavmin burada yaşadığını doğrulamaktadırlar. Bu dereler aynı zamanda bu bölgeye de hayat vermişlerdir.
Hz Musa'nın gittiği yerde seksen kuyunun bulduğu rivayet edilmektedir. Burada da seksen kuyu mevcuttur. Bölgedeki insanlar birkaç yıl önceye kadar buradan su alıyordu, mağaralarda resimler var. Kutsal tepe dediğimiz yerde de kalıntılar var. Bölgenin orijinal ismi (Sugaothmetro) dur Burada bulunan birçok heykel insan resmi ve hayvan figürleri günah düşüncesiyle kırılmış yıkılmıştır. Bir an önce başlanacak kazılar turizme katkı sunacağı inkar edilemez. Ziyaretçiler Hz Musa'nın kuyusu, mağara ve tapınağa fazla ilgi gösteriyor.
Bu bilgilerden sonra tekrar arkadaşlarımıza ve geziye dönelim. Dönüş yolumuz daha neşeli müzik ve esprilerle devam etti. Yönümüz bu kez benim yıllar önce öğretmenlik yaptığım Düzenli köyü idi. Orada benim değerli dostum Hadi Kırboğa'nın oğlu ve aynı zamanda benim öğrencim olan şimdi de Muhtar olan Salih Kırboğa'nın evine konuk olduk. Burada ki tatlı anıları misafirlerle paylaştık. Ahmet Kırboğa o zaman bir çocuktu Şimdi kocaman iki evli bir aile babası bize hayli hizmeti oldu. Orada ikamet eden Ali Selcan sohbeti hayli renklendirdi.
Yemek ve çay sohbetinden sonra vedalaştık. Ben orada öğretmen iken benden ilgisini, sevgisini eksik etmeyen Adul Teyzeyi görmeden ayrılmamız mümkün olmazdı. Ne zaman oradan geçsem o vefakar kadını sormayı, görmeyi ihmal etmem. Ayrıca bize ev sahipliği yapan mutfak kısmında emeği geçenlerini ismini yazmasak da onlar bu hayatın cefakar insanlarıdır. O kadınlara hep saygı duyuyoruz. Yine saygı da kusur etmeyen, konukseverliği ile gözleri dolduran, gönülleri hoş tutan Salih Kırboğa'ya teşekkür etmek kadir bilirliğin ifadesidir.
*'Mıtar' Arapça'da yağmur anlamına gelmekte. Bu antik köye de 'yağmurlu' isminin verilmesi bundandır. Ancak Soğmatar kelimesinin bununla bir ilgisi olmadığı sadece 'metro' kelimesinin benzetilmesinden yola çıkarak bu benzetme yapılmış. Soğmatar'ın (Sugaothmetro) Suryanice ve Aremice (Rahmetin Bol olduğu yer) demektir.
**Firavun'dan kaçan Hz. Musa'nın öyküsü burada geçmiştir. Köyün ortasındaki büyük höyük kale görevini görmekte… Etrafında yedi tepede yapılmış, yedi gezegeni işaret etmektedir. Köyün önündeki tepe ise üzerindeki Aremice yazı ve kayaya oyulmuş rölyeflerden dolayı Kutsal Tepe adını almakta.
Not; Güneş, ay, staürn, Jüpiter, Mars Venüs ve Merkür tanrılarını temsil eden tapınaklar olduğu, tarihte, ay güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı Asur ve Babillerin inancının bir merkezi niteliğinde… Buranın M.S 164-165 yıllarında yapıldığı mektuplardan anlaşılmakta.
1. Mektup: 'Ben Arap Valisi Adona oğlu Tiridats . 476 yılının Şubat ayında efendim kral ve oğullarının hayatı için babam Adona'nın hayatı için kendi hayatım kardeşlerimin ve çocuklarının hayatları için Marelahe'ye bu sunağı yaptım ve bir sütun diktim'
2.Mektup: Tepenin doğusundaki diğer yazı:' 476 yılının şubatında bu ay içinde, ben Adona oğlu Maniş ve Ma'na ve Alkur ve Balbana ve kardeşi Alkur. Biz bu kutsal tepe üzerine bu sanığı kurduk ve korunan biri için bir taht diktik. O, vali Tiridates'ten sonra vali olacaktır ve o tahtı korunan kişiye verecektir. Onun mükafatı Marelahe'dendir. Fakat eğer o tahtı vermezse ve sütunu tahrip ederse o tanrı yargılayacaktır'
3.Kayanın yamacındaki iki insan kabartması bulunmakta bunun ayakta duran için. 'tanrı bu heykeli Ma'na için 476 yılında Mart ayının 13 ünde emretti'
Kaynakça: Segal Kutsal Kent Urfa
Tori: Kürtlerin İlkçağ Tarihi ve Kültürü. Berfin Yayınları
Not: Şuayip A.S'nin irşat ettiği ikinci bir halk da Eyke ahalisidir. Eyke sık ve ağaçları birbirine girift olan ormanlığa denilirdi. Hazreti Şuayip'in bu mıntıkadaki ümmeti sık bir ormanlığa sahip bulunduklarından dolayı Ashab-ı Eyke denilmiştir. Eyke ashabı Medyan halkından değildi. Ancak Şuayb Peygamber Eyke ahalisini de hakkı tebliğ ile memur olmuştur.
Eykeliler de Medyenliler gibi kendilerine gönderilen Allah'ın Resulü Şuayip'i yalanladılar ve asi oldular. Hz. Şuayip onlara:
-Siz Allah'tan korkmaz mısınız? İyi biliniz ki, ben size gönderilen emin bir ben peygamberim. Şu halde Allah'tan korkunuz ve bana itaat ediniz! Ben bu irşadın karşılığı olarak sizden bir ücret istemem. Benim cerim yalnız alemlerin Rabbine aittir. Kileyi tam çözünüz de hak geçirenlerden olmayınız! Ayarı doğru olan terazile tartı yapınız! Ve halkın eşyalarını değerlerinden aşağı düşürmeyiniz! Sizi ve sizden önceki ümmetleri o yaratan Allah'tan korkunuz! Dedi.
Eyke ahalisi ise:
-Ey Şuayip! Muhakkak sen sihirlenmişlerdensin. Sen de ancak bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Hem biz, muhakkak seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğrulardan isen haydi gökten bir tabakayı üzerimize düşürüver de bizi öldür, dediler.
-Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir. Dedi. (Kuran'i Kerim. A'raf, Hud, Ankebut ve Şuara Süreleri.)
Hülasa olarak Eyke halkı Allah'ın elçisi Hz. Şuayip'i yalanladılar. Onları da Zulle gününün azabı yakaladı. Zulle, bulutun ve ağacın gölgesine denir ki, Eyke halkı, helak edildiği sırada müthiş bir sıcaklık ortalığı kaplamış ve halk oldukça bunalmış idi. Bu sırada gökyüzünden bir bulut belirmiş ve onun vesilesiyle serin bir rüzgar esmeğe başlamıştı. Halk bu bulutun gölgesine sığındığı sırada bulut, bunları ateş halinde bastırarak helak etmişti. İşte bu gökten gelen Zulle, büyük bir günün azabı idi. Bu hadisede şuur sahipleri için muhakkak bir ibret vardır. Fakat Eyke halkının çoğu gafletten uyanıp iman etmediler.