Ramazan, Kur'an'ın içinde inmeye başladığı ay. Risaletin doğum ayı da diyebiliriz. Durum böyle olunca müslümanlar bu ayı daha iyi idrak edebilmek için yoğun bir çaba sarfedip günlerini dolu dolu geçirmeye çalışmaktadırlar.
Oruç yalnızca müslümanlara farz kılınan bir ibadet değildir. Bizden önceki ümmetlere de farz kılınmıştır (Bakara, 2/183). Yahudi ve Hıristiyanlarda oruç tutmaktadırlar.
İnsanlık tarihinde tümünde neredeyse oruç vardır. Budizm, Taoizm, Brahmanizm, Jainizm ve Maniheizm gibi semavi olmayan dinlerin müntesipleri de oruç tutmaktadır.
Bu denli derin bir geçmişi olan bu ibadeti nasıl anlamalıyız. Doğru bilinen yanlışları başlarsak;
1. Ramazan ibadet değil ubudiyet ayıdır: Oruç nefsi, bedeni, aklı, dili ve hal ile hareketleri tedip etmede önemli bir ibadettir. Ramazan ise, 11 ayın sermekeşliğini atıp arınma ve örneklik oluşturma, bir ömrü nasıl Allah'a adayabilirim demenin ayıdır.
Din ile dünya arasına dengenin sağlanması bu ayın esas amacıdır. Bu ayda hocaların bazı ibadetleri (Teravih gibi) ön plana çıkarmaya çalışması ve Ramazanı bu ibadetler üzerinde anlatması yanlıştır. Ayrıca Farz ibadetler dururken ve Allah resulünün kıldığı belli olmayan bir ibadetin göklere çıkarılmasını nasıl anlamak gerekir bilmiyorum. Mistisizmin ibadi hayatımızı kuşattığı bir dönemde ramazanında bundan pay almamış olması mümkün değildir. İbadetleri asli amacına mebni kılıp bir ömrü Allah'a adanmak gerekir.
2. Mukabelenin yalınız lafız ile yapılması: Bu ayda okunan mukabelelerin anlamıyla taçlandırılmaması kişiye fayda vermeyecektir. Ahirette ilahi kitabın harflerine sevap verileceğine dair herhangi bir karine yoktur. Bu kitap yaşandığında ancak fayda verir. Yaşanması için bilinmesi lazım. İnsanın hareketleri bilgisini aşmaz. İnsan bilmediği bir şeyi yapamaz. Şöyle bir örnek verebiliriz: Kişi hastalandığında doktorun yazdığı ilacın prospektüsü kaç kez okuyarak iyileşebilir? Sayı önemli değil ama asla. Ancak prospektüse göre ilaçlarını aldığında iyileşebilir. Bugün toplumda çarpık ilişkiler, ahlaksızlık ve terbiyesizlik kol geziyor ve müslümanlar erdemli kişiler olamıyorsa kitabın anlaşılmamasından kaynaklıdır. Meal okumaları asla terk edilmemelidir.
3. Ramazan Diyet ayı değildir: 11 ayı dolu dolu geçinen müslümanlar, Ramazan'ı fırsat bilip diyete başlarlar. Dini vecibeyle birlikte dünyalık hali de bir arada çıkarırlar. Ama Rabbimizin bizden istediği aç ve susuz kalma değildir. Oruç ile sorumluluk bilincine ulaşmadır, Ramazanı 11 ay'a yayma, aç, susuz ve bitap düşmüşlerin halini daima idrak etmektir.
4. Ramazan pide bayramı, güllaç tatlı zamanı ve belediyelerin etkinlik ayı değildir: Ramazan denilince kimilerinin aklına pide, güllaç ve belediyelerin etkinlikleri akla geliyor. Hâlbuki bunların hiçbirinin bu ibadetle ile alakası yoktur. Hatta belediyelerin düzenlemiş olduğu ve adını ramazan etkinlikleri olarak koyduğu programların dinle yakından uzaktan alakası yoktur. Üstelik Allah'ın haram kıldığı müsriflik göze çarpmaktadır. Her yer panayır yeri ve insanların güdüleriyle oynanarak israf'a ve gereksiz harcamalara teşvik edilmektedir.
5. Ramazan gerilme ayı değildir: Ben oruçluyum, benden uzak dur veya beni maruz gör' şeklindeki beyanlar ile asabi, çığırından çıkan hareketler ramazanın ruhuna terstir. Oruç insanı sinirlendiren bir ibadet değil, hem bedeni hem de ruhu terbiye eden bir ibadettir. Gerilme ve asabileşme kişinin günlük alışkanlık haline getirdiği huylarını terk etmesinden kaynaklıdır. Bundan dolayı şükretmesi gerekir.
6. Uykuya oruç tutturmak: Sorumluluk bilinci ve zamanı nasıl değerlendirmesi gerektiğini öğrenmesi gereken müslümanlar uykuya oruç tutturarak bu ibadeti yerine getirdiklerini sanıyorlar. Yaptıkları amel onlar hoş gelse de orucun ruhundan uzaktır. Allah zorluk değil kolaylık ister. Zorlaştıran ise insanın kendisidir.
7. Ramazan sofrasında israf olmaz tezi: Ramazan sofralarının kral sofralarını andırması ve bolca yemeklerin çöpe gitmesi helal olmaz. Açgözlülükten israf doğmaktadır. İsraf ise haramdır. Oruç açgözlülük gibi arızi duyguların dizgileşmesi için tutulmaktadır.
Şuana kadar kabaca Ramazan orucunun ne olmadığını gördük. Rabbimizin dilinde Bakara 2/185'te oruç şöyle beyan edilir: "(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlığa rehber olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı bâtıldan ayıran Kur'an işte bu ayda indirilmiştir: Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun; hasta ya da yolcu olan kimse de başka günlerde kaza etsin! Allah sizin için kolaylık ister, sizi zora koşmak istemez; oruç günlerinin sayısını tamamlamanızı, sizi doğru yola ulaştırdığı için O'nu tekbir etmenizi ister; umulur ki şükredersiniz."
1. Ramazan arınma ayıdır: Her türlü bedeni ve ruhi pislikten uzaklaşma, arınma, yenilenme ayıdır.
2. Ramazan insanlığa rehberlik ayıdır: Bu ayda Rabbimizin rahmetiyle vahyin gök sofrası insanlık için tekrar açılmış hayatı bereketli kılacak, insanı aziz kılacak, yanlıştan alıkoyup doğruya yöneltecek öğretiler inmeye başlamıştır. Bu farkındalığı bilmek gerekir. Nasıl ki izciler çöl, bayır, dağ ve ovalarda bize yol gösteriyorsa; Kur'an'da hayatımızın bütününde bize yol gösterecektir.
3. Yeme içme ile birlikte dedikodu'nun orucu bozabileceğini bilelim: İmsak tutmak demektir. Yeme içmeden tutunda dedikodudan, koğuşturma, hased, kin, nemime, desise, gözleri haramdan kaçırmaya ve nefsin ayartıcı duygulardan uzaklaşmaya kadar… Ağız, göz, kulak, nefis ve bedeni arızi duyguları tutmak, kontrolü ele almaktır.
4. Ramazan helale ölçü koyar. Yemek yeme, su içmek haram olmadığı halde oruçta onlardan uzaklaşma ölçü koymadır. İsrafın önlenmesi, nimete ulaşmada zorluk çekenlerin anlaşılmasına yöneliktir.
5. Hatim geleneği bir ömrü Kur'anla inşa etmek içindir: Kuru kuru okumalar vahyin tezekkür, tedebbür, taakkul, tefakkuh ve tefekkür * ruhuna terstir.
6. Ramazan paylaşmaktır: Aşını, suyunu, ekmeğini, ticaretini, evini ve yüreğini paylaşmaktır.
Eğer Ramazan bizlere bu farkındalığı vermiyorsa tuttulan ibadetin bizlere Ahirette faydası olacağını sanmayın. Fırsat ayağımıza kadar gelmiş boş geçirmeyelim. Vicdanımızın kabul etmediğini Allah'tan kabul edilmesini beklemek abes olacaktır.
Yazıdan Bazı kavramların anlamı:
*-Tezekkür: Geçmişe yönelik hatırlama, sebepler üzerinde derin düşünme, unutan insanın vazifesini hatırlatmaya çalışması…
-Tedebbür: Geleceğe yönelik zihnin sonuçlar ve maksatlara derince yoğunlaşması, bir şeyin öncesi ve sonrasına bakarak geleceğe yönelik tedbir almak amacıyla düşünme…
-Teakkul: Zihnin sebepler ve sonuçlar arasında derinlemesine bağ kurması, sebep sonuç, illet-hikmet, fail-fiil, Halık-mahluk vs her şey ile bir şey arasında bağ kurmadır. Geçmişe yönelik tezekkür ile geleceğe yönelik tedebbür arasında bağ kurma yöntemidir.
-Tefakkuh:Zihnin yoğunlaştığı şeyden damıttığı sonucu şimdi ve buraya taşıması lehinde ve aleyhinde olanı tespit etmesidir.
-Tefekkür: Deliller üzerinde yoğunlaşma