Sizler gibi bende yaşadığımız ve mutlu yaşam adına ülkemizin halini ahvalini izliyorum. Bu kadar gündem yoğunluğu ekranlarda haber üstüne haber, yorum programları televizyonlar dolu dolu. Her televizyon birkaç kişi bulmuş Türkiye'nin gündemini kendilerine göre yorumluyorlar. O laf kalabalığını hiç mi hiç sevmiyorum. En iyi akildane onlar. Onlar gibi düşünmeyenlerin tüm düşünceleri gayri meşru, 'kafanıza takmayın' cinsinden söylemler.

Yıllar var ki ben bu televizyon programları yapanları izliyorum. Genelde aynı düşüncede olan isimleri farklı gazeteler olsa da birbirleri ile paylaşanlardır. Birçok yazarın söylemleri methiyeden öteye gitmediği gibi Türkiye'yi süt liman göstermek de hepsi uzman.

Herkesin koltuğu belli, haftada en az iki kez ekranlara çıkıyor, hangi konuda olursa olsun ahkam kesiyorlar. Bazen önerilerde bulunan ve uyarılarını da tatlı bir dille sürdürenler de var. Takdir ediyorum, ama dinleyen kim? İçinde bulunduğumuz toplumsal yaşam bizi şaşkınlığa tedirginliğe yetmediği gibi geleceğe dair umutlarımızın kararmasına neden oluyor.

Bazen de ülkenin gerçeklerini kamuoyu ile paylaşmak isteyen bir-iki çıkıyorsa da konuşmasına fırsat verilmediğine tanık oluyoruz. Onlar ülkenin gerçeklerini boğazlarını yırtarak anlatsalar da kulaklar tıkalı, duymak istemeyince kimsenin yapabileceği bir şey yok. Oysa yanlış ve eksiklikleri söylemek bana göre samimiyetin ifadesidir. 'Padişahım sen çok yaşa' en kolay bir iş. Ama 'kral çıplak' demek için yürek ister.

Gündem yoğun, iktidara yazılacak bir şey yok. Çünkü gazetelerde, tv lerde öyle methiyeler dizi dizi yayılıyor ki ne bizim methiyelerimize ihtiyaçları var, ne de yapacağımız eleştirileri kimse duyar. Hani derler ya 'kendi çalıp kendi oynamak' misali.

Ancak dünyada ve ülkemizde öyle tuhaf şeyler yaşanıyor ki şaşırmamak elde değil; Yola revan olduğumuz ömür yolunda kılıktan kılığa girerken, sözünü inkar eden, yalancılık ve hakaret dolu sözler ekranı boyuyorlar. Dahası öyle tuhaf olaylar yaşanıyor ki şaşırmamak elde değil; Devletin toplumsal yaşama hizmeti anlamlandırması bir mecburiyettir. Onu kimse fazladan bir hizmet olarak görmemeli, anlatmamalı. Ben halkın sağlığına bakarım. Ben eğitim için yapılanlara bakarım. Hele ekonomik verileri gördükçe toplumsal yaşamı etkileyen, işsizliği ve yoksulluğun acısını çeken insanlar hep beni düşündürür. Reklam için yapılan haberler insanı utandırıyor.

Ben ekonomiyi sokakta yaşananlara bakarım. Pazar yeri sonra meyve ve sebze artıklarını toplayıp günlük yaşama uğraşı veren halleri elbette insanı acıtır. Siz isterse bütün kiliseleri camiye dönüştürün. Aç insanların karnı doymuyorsa susar kalırım. Suskunluğum aş evleri kuyruğunda, yardım kapılarında beklenti için olan insanların hali beni incitmesindendir. Çünkü aç adamın dini sorulmaz.

Ne muhalefetin yaptıkları, paylaştıkları heyecan veriyor ne iktidarın yaptıkları karın doyuruyor. Ben tüm sorunlar karşısında insanlığın ulaşması gereken olgunluk düzeyinde beklenenlere cevap vermek, insanlığa hizmet hakka hizmettir. Hizmet hukuk ve adaletli olmanın gereğidir. Ülke vatandaşımızın sancı çekmesi hepimiz için üzüntüdür. Kurumlardan umduğunu bulmayan, adaletten beklediğini bulmayanların acı çığlığını sindirmekten başka elimizden gelen bir yetenek yok.

Kafa yormak, karanlık beyinlere huzme düşürmek, düşüncelerin gelişmesini sağlamaya yeteneklerimizi ortaya koymak gerekli… Hala aklım almıyor. Dört duvarın arkasında güneşi kucaklayacak nice aydın, siyasetçi, yazar, sivil toplum temsilcileri beklenti içinde. Hukuksuz olarak tutuklu olduklarını söylerken, af edilen o insanlardan suçları demek ki daha ağır. Katiller, mafya, tecavüzcüler, dolandırıcılar, esrar satıcılarından daha tehlikeli. İnsanları adaletten yoksun bırakanların beyinleri körelmiş demektir.

Vicdan adaletli davranmaktır. Bir insan sana karşı muhalifse ona yaşam hakkı verilmemeli mi? Farklı kimlikler, farklı düşünceler, farklı dinler, farklı inançlar bu ülkenin gerçeğidir. Bunları ayrıştırmak yerine onları birleştirme, ülkenin huzuru ve mutluluğu için fazlasıyla önemlidir. Hukuksuzluğun yarattığı öfkeyle onlar gibi düşünmeyenler darbeleniyorsa adaletin, adaletsizlik karşısında susturulmasıdır.

Farklılıklar arasındaki dengeyi sağlamak, adaletle içselleştirmek, toplamsal yaşamın gereği, insan haklarına sahip çıkmak, özgürlüklerin özümsenmesi, barış ve kardeşliğe atılan her adım ülkede yaşayan vatandaşların huzur ve mutluluğu için fazlasıyla önemlidir.