Hiçbir kalite tesadüf değil, olamaz. Bir ürün, bir eşya veya araç düşünün özenle yapılıp emek verilmiş, zaman ayırmış, kafa yormuş bir insan, fabrika veya üretici kendi markasını kabul ettirmek için elinden gelen gayreti göstermiş bir numara olmak için efor sarf etmiştir. Konumuz araç, gereç, ürün değil, lakin kalitenin anlaşılması babında kısa bir örnekleme yaptım. Özellikle kaliteli insan konusunu işlemek istedim ki son zamanlarda ademoğlunda kalite epey düştü. Bu konuda hepimiz muzdaribiz, şikayetçiyiz. Fakat kendimizi, başka nefsim olmak üzere bu konuda hesaba çekmeliyiz ne kadar kaliteliyiz diye? Kalite asla tesadüf değildir dedik.
Kaliteyi belirleyen kullar olamaz. Kişinin apoleti, rozeti, etiketi, şanı, unvanı, kasası, kesesinin dolu oluşu, şunun bunun adamı oluşu, kimi çok sevdiği sevmediği, kimin peşinden gidip gitmediği, rengi soyu sopu, boyu posu endamı kaşı gözü, yetenekleri kabiliyetleri, alışkanlıkları, güzelliği yakışıklılığı, bölgesi yöresi memleketi coğrafyası değil, ALLAH (cc) belirler. Dolayısıyla cennete de cehenneme de kişiyi sürükleyecek olan şeyler Allah için, Allah adına, Allah ile olan iş oluş ve eylemler olacaktır. Ne mutlu bu kulvarda koşturanlara. Selam onlara olsun!... Şunu da unutmayalım ki Allah Kur'an-i kerimin değişik ayetlerinde; Kim bizden ne isterse ona ondan veririz. Diye buyuruyor. İyi veya kötü ne olursa olsun. O halde iyilik, güzellik ve kalite isteyelim ki yüce Rabbimiz biz aciz kullara merhamet edip ikramda bulunsun…
Yeryüzünde böbürlenerek yürüyen, kibir abidesi kesilen, alçak dağları ben yarattım edası sergileyen, insanlara tepeden bakan, burnu havalarda, kendini vazgeçilmez addeden ve tüm gelişmeleri kendinden menkul addeden kimseler. Ne yeri delebileceklerini nede göğe erebileceklerini keşke bilselerdi!.. Değerler abidesi diye nitelendirdiğimiz insanlar vardır. Ve bu insanların peşinden giden nice kimseler vardır. Peki esas soru şu; Değerler abidesi diye nitelendirdiğimiz, Allah'ın sevgili / veli kulları seçkin kimseler diye addettiğimiz bu kullar da olması gereken özellikler nelerdir? O değerler abidesi diye tarif ettiğimiz seçkin kullarda ne tür özellikler aramalıyız ki bizi dünyada da ukbada da hedeflerimize ulaştırabilsin!..
Bu değerler abidesi diye nitelendirilen kimseler; kiminin abisi, kiminin ablası, kiminin hocası, kiminin üstadı, kiminin lideri, kiminin başkanı, kiminin mürşidi, kiminin şeyhi, kiminin de patronudur. Bu tip kimselere olduğundan ya da olması gerektiğinden çok fazla uluhiyet yükleyen, onları erişilmez, kusursuz günahsız gören, onlara kurbiyet, bediiyet, kutsiyet atfeden o kadar çok kimseler var ki. Burada esas sorulması gereken asıl soru şu; Bu yığınların sayılarının çok fazla olması milyonları aşması sorgulamaksızın/körü körüne peşinden gittikleri sözüm ona seçkin kulların haklı bir dava güttükleri manasına gelir mi? Bir diğer soru şu; bu sözüm ona seçkin kulların yapıp ettiklerini neden sorgulamazlar? Neden körü körüne taklit ederler? Neden gassalın elinde meyyit misali teslim ederler akıllarını, ruhlarını ve tüm benliklerini?
Bir kimse güç sarhoşu olacak, sözün gücüne inanmayacak ve gücün sözcülüğüne savunacak ve sende o kimseyi seçkin kullar kategorisine sokacaksın, değerler abidesi diye reklamını yapacaksın. Bu ne yaman çelişki böyle!.. Gökyüzünün öğrencisi yeryüzünün öğretmeni olan ve Rabbimizin alemlere rahmeti gereği bize gönderdiği Resul (sav); 'Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı yücelttikleri (ve aşırı derecede övdükleri) gibi siz de beni yüceltmeyiniz (ve övmek de aşırı gitmeyiniz).
Ben ancak Allah'ın kuluyum. (Benim için) Allah'ın kulu ve elçisi deyiniz!' mealinde çok yaygın / meşhur hadisleri olduğu halde bugün o seçkin kullar/değerler abidesi addettiğimiz kullara kurbiyyet, kutsiyet, uluhiyet, ubudiyyet veya bediiyyet yüklemeyi nereye oturtmak gerektiğini biliyor muyuz acaba?.. Kuluna 'Oku!' emrini veren Allah(cc). 'Akıl etmez misiniz? ' 'Düşünmez misiniz?' diyen yüce Rabbimiz. 'Bu gidiş nereye? Gidişiniz sadece Allah'a olsun!' diye buyuruyor
'O halde Rabbimizin emir ve yasaklarına kesin riayet etmemiz kaçınılmazdır. Peki o halde Hadid Suresi 16. Ayette buyurulduğu gibi; 'İman ettiğini iddia edenlerin, Allah'ın zikrine, yani Hak katında inen vahye karşı, kalplerinde ürperti duymalarının vakti hala gelmedi mi? Rabbim tüm Müslümanları O'nun emir yasaklarına uymayı nasip etsin. Selamla Kalın Selamette Kalın.