Hazret-i Hafsa radiyallahu anha Hz. Ömer (r.a)'in kizi… Bilgili ve kültürlü, iradesi kuvvetli, sadakat sahibi bir Islam hanimefendisi… O devirde okuma-yazma bilen pek ender, kültürlü kadinlardan… Üçüncü hicri yilda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin aileleri arasina katilarak mü'minlerin annesi olma serefini elde eden bahtiyarlardan…
O, Mekke'de Peygamberlik gelmezden (Bi'set'ten) bes sene önce dogdu. Babasi, Islam tarihinde adaletiyle ün salan, ikinci halife Hz. Ömer (r.a)dir. Annesi Zeynep, Osman ibni Maz'ûn (r.a)'in kiz kardesidir. Babasi ile birlikte Mekke'de müslüman oldu. Ashab'tan Huneys ibni Huzafe (r.a) ile evlendi. ilk müslümanlarin safinda yer alan bu bahtiyar kari-koca birlikte önce Habesistan'a, daha sonra Medine'ye hicret etti.
Huneys (r.a), Abdullah ibni Huzafe (r.a)'in kardesidir. Bedir ve Uhud gazvelerine istirak etmistir. Her iki gazvede de kahramanca çarpisti. Uhud savasinda ciddi sekilde yaralandi. Medine'ye dönüldügünde sehadet serbetini içti. Hazreti Hafsa (r.anha) genç yasta dul kaldi.Hz. Ömer (r.a) kizinin dul olarak kalmasina gönlü razi degildi. Biran önce onu evlendirmeliydi. O devirde iddetini tamamlayan kadinlarin fazla beklemeden evlenmesi daha uygun görülüyordu. Bir baba olarak Hz. Ömer (r.a) da kizinin iyi bir kimse ile evlenmesini arzu ediyordu. Bunun için düsündü, tasindi ve onu Hz. Osman (r.a)'a nikahlamaya karar
verdi. Hz. Osman da o sirada dul kalmisti. Hanimi Peygamberimiz'in kizi Rukiyye (r.anha) vefat etmisti. Rahatlikla teklif yapilabilirdi. Vakit kaybetmeden Osman'a gitti. Kizi Hafsa'yi nikahliyabilecegini söyledi. Bu konudaki görüsmeleri Abdullah ibni Ömer radiyallahu anhüma bizzat babasindan söyle nakletmektedir:
Osman ibni Affan'a gittim. Onu hüzünlü gördüm. Üzüntüsünü gidermek ve teselli etmek için ona Hafsa'dan bahsettim. istersen Hafsa'yi sana nikahliyayim dedim. Osman birden cevap veremedi. Hemen evet diyemedi. Biraz düsünmek için zaman istedi ve Hele bir düsüneyim dedi. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra karsilastigimizda, simdilik evlenemiyecegim diye özür diledi.
Hz. Ömer ayni teklifi Hz. Ebûbekir (r.a)'a yapmayi düsündü. Onunla karsilastiginda:
istersen sana kizim Hafsa'yi nikahliyayim dedi. Hz. Ebûbekir de sustu. Agzini açip da bir söz söylemedi. Hiçbir cevap vermedi. Bu sebeple ona, Osman'a gücendiginden daha fazla kizdi.
Hz. Ömer (r.a) iki samimi arkadasindan müsbet bir cevap alamayinca cani sikildi. içerledi. Üzüntülü bir sekilde Rasûlullah (s.a)'in huzuruna girdi ve söyle dedi: Ya Rasûlallah! Ben Osman'a sasiyorum. Hafsa'yi ona nikahlamak istedim de yanasmadi.
Ebûbekir de öyle…
iki Cihan Günesi Efendimiz Ömer'e tebessüm ederek: Ya Ömer! Hafsa, Osman'dan, Osman da Hafsa'dan daha hayirli birisiyle evlenecektir. buyurdu.
Hz. Ömer büsbütün merak içerisinde kalmisti. Osman'dan daha hayirli damat kim olabilirdi? Merak içerisinde aradan yine birkaç gün geçti. Nebiyy-i Ekrem (s.a) Efendimiz Hafsa'ya talib oldu. Hz. Ömer (r.a)'a: Sen kizin Hafsa'yi bana nikahlarsin. Ben de kizim Ümmü Gülsüm'ü Osman'a nikahlarim. buyurdu.
Hz. Ömer bu müjdeye çok sevindi. iki Cihan Günesi Efendimiz bu haberle Hafsa'yi kendisine Allah'in nikahladigini anlatmak istiyordu. Bunun üzerine kisa zamanda dügün hazirliklari tamamlandi. Hicretin üçüncü yilinda saban ayi içerisinde Hz. Hafsa, Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizle nikahlanarak mü'minlerin annesi olma serefine erdi.
Fahr-i Kainat (s.a) efendimiz bu nazikane tesebbüsü ile üç büyük sahabîsi arasindaki dostlugu, kardesligi, din bagini hisimlikla, akrabalikla daha da kuvvetlendirmis oldu. Âise'yi nikahlayarak Hz. Ebûbekir (r.a)'i Hafsa'yi nikahlayarak da Hz. Ömer (r.a)'i taltif etti. Onlari kendine kayinpeder, kizlarini da mü'minlerin anneleri olma bahtiyarligina kavusturdu.
Hz. Ebûbekir (r.a) kendine teklifte bulunan Hz. Ömer'e müsbet-menfi bir cevap veremedigi için üzülüyordu. Fakat baska çaresi de yoktu. Çünki bir sirri muhafaza etmesi gerekiyordu. Hz. Hafsa ile Fahr-i Kainat (s.a)'in evlenecegini biliyordu. Bunu söylemek emanete hiyanet olacakti. Bu sebepten sükût etti. Nikah kiyildiktan sonra Hz. Ömer (r.a)'a gelerek özür diledi ve durumu söyle izah etti:
Hafsa'yla evlenmemi istedigin, benim de sana cevap vermedigim zaman herhalde bana gücenmissindir. dedi. Hz. Ömer de: Evet diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebûbekir (r.a) sunlari söyledi:
Bana bu konuyu açtiginda sana bir cevap vermeyisimin sebebi, Rasûlullah (s.a)'in Hafsa ile evlenmekten söz etmesidir. Elbette onun sirrini ifsa edemezdim. sayet Nebiyy-i Muhterem, Hafsa ile evlenmekten vazgeçseydi, elbette onunla evlenirdim diyerek onu teselli etti.
Ne nezaket!.. Ne edeb!.. Ne sir saklayicilik!.. iste Islam edebi!… Emanet bir sir… Sükût bir hazinedir… Emanete riayet ve sükûtu ihtiyar etmek ise insanin emniyeti ve süsüdür…
Hz. Hafsa (r.anha), Rasûlullah (s.a)'in evine Sevde ve Aise (r.anhüma) annelerimiz varken gelin olarak geldi. O, iki Cihan Günesi Efendimizin saadethanelerine geldiginde yirmi yaslarindaydi. Sevde (r.anha) annemiz Âise (r.anha) gibi onu da büyük bir gönül rahatligi içinde karsiladi. Her ikisine de hizmet etti. Hafsa (r.anha) da gençti. Bilgili ve onurluydu. Özü sözü birdi. iradesi kuvvetliydi. Hane-i seadette iki genç annemiz olmustu. ikisi de Efendimize hizmet etme yarisinda gayretlerini esirgemiyorlardi. Son derece nazik davraniyorlardi. Sevgi ve hürmette kusur etmemeye çalisiyorlardi. Fahr-i Kainat (s.a) efendimiz de iki aziz
arkadaslarinin kizlari olmalari sebebiyle gücünün yettigince onlara müsamaha ile davraniyordu. Kadinlik zaafiyetlerini, gençliklerini göz önüne alarak daha merhametli, daha sefkatli muamele ediyordu. Fakat beser olarak sikintili zamanlar da geçiriyordu. söyle ki: Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a) efendimiz Zeynep binti Cahs (r.anha) annemizin evinde bal serbeti içmisti. Biraz da yaninda fazla kalmisti. Bu durum iki genç annemizin dikkatlerini çekti ve aralarinda anlasarak. Efendimizin yanina vardiklari zaman kendisinden megafir kokusu geldigini söylediler. Efendimiz megafir yemedigini, bal serbeti, içtigini söyledi ve:
Demek ki bali yapan ari megafir yalamis diyerek bir daha bal serbeti içmemege yemin etti.
Bunun üzerine Allah Teala Tahrim sûresini nazil buyurdu. Meali söyledir:
Ey Peygamber! Eslerinin rizasini gözeterek Allah'in sana helal kildigi seyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bagislayan, çok esirgeyendir.
Fahr-i Kainat (s.a) efendimiz bir ara hanimlarindan ayrilarak uzlete çekilmisti. Genç ailelerini egitmek istiyordu. Ashab arasinda bu durum, Rasûlullah hanimlarini bosadi. diye yayildi. Hz. Ömer (r.a) bu haberi isitince dogruca Efendimizin odasina yöneldi. Kizi Hafsa'nin bir hatasi olabilecegini düsünerek Efendimiz'den içeri girmeye izin istedi ve huzura girerek Efendimizin gönlünü rahatlatacak su sözleri söyledi:
Ya Rasûlallah! Kadinlardan dolayi ne kadar sikinti çekiyorsun. sayet onlari bosarsan Allah da melekleri de seninle beraberdir. Ben de, Ebûbekir de, mü'minler de seninle beraberiz… dedi.
iki Cihan Günesi Efendimiz tebessüm etti. Gül yüzünden nurlar saçildi. Ömer'in kalbine huzur verecek ve mü'minleri sevindirecek su cevabi verdi. Hanimlarini bosamadigini, sadece uzlete çekildigini söyledi. Hz. Ömer mescide geldi ve durumu müslümanlara izah etti.
Hz. Hafsa (r.anha) yaratilis icabi biraz celalli idi. Hz. Âise (r.anha) annemiz onu söyle tavsif ediyor: Hafsa tam manasiyla babasinin kizidir. Kuvvetli bir iradesi vardir. Özü sözü birdir.
Birgün Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz Hafsa annemizin yaninda Hudeybiye'de biat eden ashabini anarak: insaallah, Hudeybiye'de biat eden ashabim Cehenneme girmez. buyurdu. Hafsa (r.anha) da:içinizden oraya ugramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinlesmis bir hükümdür. (Meryem sûresi; 71) ayetini okuyarak hatirlatmada bulundu. Efendimiz de ona: Sonra, biz Allah'tan sakinanlari kurtaririz; zalimleri de diz üstü çökmüs olarak orada birakiriz. (Meryem sûresi; 72) ayetini okuyarak cevap verdi.
Hz. Hafsa (r.anha) annemiz ibadete düskündü. Çok namaz kilar, çokca nafile oruç tutardi. Onun hayati da diger annelerimiz gibi fakirlik içinde geçti. Yatak olarak kullandigi bir siltesi vardi. Yazin onu altina sererdi. Kisin da bir tarafini altina serip, bir tarafini da üzerine örterdi. Çogu zaman yemek için ekmek bulamazdi. Buna ragmen sikayetçi olmadi. Hep haline sükretti.
O, Resûl-i Ekrem (s.a) efendimize son derece sadakat ve muhabbetle bagliydi. Kendisine hediye edilen seyleri yemez içmez, Resûlullah'a ikram ederdi. Onu daima nefsine tercih ederdi. Bir defasinda kendisine bir tulum bal hediye etmislerdi. Resûl-i Ekrem (s.a) efendimiz odasina ugradiginda ondan serbet yapar ve ikram ederdi.
Hz. Hafsa (r.anha) Fahr-i Kainat (s.a) efendimizin dar-i bekaya irtihalinden sonra da önemli hizmetlerde bulundu. Hz. Ebûbekir (r.a) devrinde Kur'an ayetleri bir araya toplanarak Mushaf haline getirilmisti. Bu tek nüsha idi. Hz. Ebûbekir (r.a)in nezdinde kaliyordu. Vefatindan sonra Hz. Ömer (r.a)'in nezaretine verildi. Hz. Ömer (r.a) da yaralanip sehid olacagi zaman kizi Hz. Hafsa (r.anha) annemize teslim etti. O da itina ile muhafaza etti. Hz. Osman (r.a) devrinde bu nüshadan çogaltildi.
Hz. Hafsa (r.anha) validemiz 60'a yakin hadis-i serif rivayet etti. Bir tanesi sudur. Rasûlullah (s.a) yatagina girdiginde sag elini basinin altina koyar söyle dua ederdi: Ya Rabbi! Kullarini dirilttigin gün beni azabindan koru. Bunu üç defa tekrar ederdi.
Hicretin 45. yilinda Hz. Muaviye'nin halifeligi döneminde altmis yasinda iken vefat eden Hz. Hafsa (r.anha) annemiz'in cenaze namazini Medine valisi Mervan ibni Hakem kildirdi. Cennet-i Bakî'a'da mü'minlerin annelerinin yanina; ebedî istirahatgahina tevdi edildi. Cenab-i hak'tan sefaatlerini niyaz ederiz. Amin.
Kaynak: Altinoluk dergisi, 06/99