Devletlerin kuruluş amaçları bellidir. Her devlet kendisini bağımsız hisseder ve onun mücadelesini verir. Tam Bağımsız olmayan devletler müstemleke hükmündedir. Bizler geçmişimizle övünürüz.
En az altı asırlık altın sayfalarla dolu bir neslin torunlarıyız. Bizi çekemeyenler geçmişte, gerçek idarecilerimize kızıl sultan dediler. Vatan haini dediler, ittihat terakki cemiyetleri kurdular. Hedeflerine varıncaya kadar gece gündüz çalıştılar. Ülkeyi sözde kurtuluş savaşına soktular. Ta ki istekleri yerine gelinceye kadar. Cihan şümul bir imparatorluğu böldüler, parçaladılar ve yuttular. Elimizde şu an üzerinde yaşadığımız topraklar kaldı. Eğitim yolu ile hep geçmişi kötülediler. Yenilikler getirmekle halkı kandırdılar.
Öyle bir nesil türettiler ki, gelenin keyfi için kendi geçmişlerine sövdüler, halen sövmeye devam ediyorlar. Büyük bir çınar olan Osmanlı'da yetmiş iki millet beraber yaşar, cepheye hep beraber koşardı. Hatta Osmanlının yönetiminde insaflı gayri Müslimler bile tüm haklarını almış, Osmanlı yönetimine biat etmişlerdi.
Şimdi üzerinde devlet olarak yaşadığımız toprakları birileri çekemiyor. Alttan kemirmeye çalışıyor, kardeşi kardeşe kırdırıyor. Bazı zararlı unsurları küresel güçleri için maşa olarak kullanıyor. Kendisi piyasada görünmüyor. Hep perde arkasından seyrediyor. Hem kötü emellerini icra ediyor, hem de yüzeysel olarak, olan bitenleri dilin ucu ile kınamakla geçiyor. Yanınızdayım diyor. Ülke ne çekmişse bu ikiyüzlülerden çekmiştir.
Şu an İslam ülkeleri arasında en huzurlu ülke bizim ülkemiz karıştırılmak isteniyor. Yine Anneler ağlıyor, körpe dimağlar toprağa gömülüyor. Siyasilerden eski alışılmış nakaratlar atılıyor. Kanlar yerde kalmayacak vatan bölünmeyecek. Gizli el çoktan planını çizmiş şimdi fiili olarak maşalarla harekete geçmiş. Şu bir gerçek ne devlet silahlı çetelere teslim olur. Nede devletin silah kullanarak vurdum, bombaladım kökünü kazıdım demekle silahlı çeteler biter. Bataklık kurutulmadan zararlı sineklerden kurtuluş olmaz.
Ülkemiz üzerinde hesabı olanlar bellidir.Kimse perde arkasını açıktan söylemiyor adı gizli de olsa bana göre Cennet vatanımızın düşmanları, Gizli dünya devletleri, başta İsrail, İran, ABD, AB, Katil Eset rejimi, darbeci sisi avaneleri, NATO bile bize dost değil, Türkiye dış siyasetinde yeni keşifler yapmalı, dost düşmanını tanımalıdır. Ziya Paşanın dediği gibi, nasihatla uslanmayanın hakkı kötektir. Epey zamandır Ülkede şiddet yoktu kan akmıyordu, cenazeler gelmiyordu, anneler ağlamıyordu tüm eksikliklere rağmen çok seviniyorduk barış olacak anneler ağlamayacak, ne olduysa birden düğmeye basıldı, ekranlar annelerin ağlamaları ile ciğerleri dağladı.
İnsan katilleri her gün can alamaya devam ediyor. Ülke insanı çok tedirgin insanlar korku ile yaşıyor sonuç nereye varacak belli değil, hani nerede barışın akil insanları, Her şeyden önce insanlar her ilden Milletvekillerini seçmişler bunlar halkın temsilcileri, akan kanlar masa başında, demeçler vererek sonlanmaz. Devlet halkın can ve mal emniyetini korumakla görevlidir. Kürt halkının seçtiği 80 tane Milletvekili ne yapıyorlar anlamış değilim? Gönül ister ki, her kes tüm siyasi partiler, STK gibi oluşumlar akan kanın durması için hırslarını bir kenara bırakarak çözüm odaklı müşterek akıl etrafında toplanmalı çözümler üretmelidirler.
Otuz yıldan fazladır sözde terör yuvaları olan dağlar bombalandı hiçbir netice alınmadı. Şimdi aynı yöntemle terörün biteceğine inanmıyorum.
Bizim düşmanımız ve hainler içimizde, önce iç temizlenmeli, Komşu bir devlet yerle bir edilmiş, iyileri, kötüleri, velileri, delileri içimizde, sallanmakta olan katil rejimin kendisi ve küresel güç odakları her gün diş biliyorlar. İllerimiz, İlçelerimiz hatta bazı köylerimiz dağılan düşmanlarla dolu yönetim kadrolarında olanlar neden görmüyor önlem almıyorlar? Ülkede bir seçim yapıldı herkes demokratik hakkını kullandı dört parti barajı aştı. İşin en ilginç ve zor tarafı ise hiçbir partinin tek başına iktidar olamamasıdır.
Bu da demokrasinin gereği değil mi? Şimdi hükümet kurmak için ciddi olarak kimse Ak Partiyi içine sindiremiyor, yanaşmıyor fırsat bu fırsat düşüncesiyle hareket edip koalisyon ortağı olmuşken azami faydalanma derdine düştükleri kanısındayım. Yani terör, kargaşa, huzursuzluk, güvensizlik, istikrarsızlık, ülke çıkar ve menfaatleri değil, kendi çıkarlarını düşünüp şart koşan o partiler, ölen gencecik insanlar onlar için bir şey ifade etmiyor mu? Yıllardan beridir hükümet olmayı hayal bile edemeyen partiler, seçim zamanların da bol keseden dağıtıp duruyorlardı, iş ciddi olunca da kaçmak için farklı bahaneler buluyorlar. Ülke yönetmek ağır sorumluluk gerektirir, bunlar daha bu sorumluluğun farkında bile değiller. Hükümet tecrübesi olmayan muhalefet parti başkan ve yöneticileri ülkeyi idare etme konusunda epey zorlanacakları kanısındayım.
Ama Türkiye'nin bulunduğu bu belirsizlik ortamından derhal kurtulması gerek. Aksi halde Allah muhafaza 12 yıl öncesine döneriz ki bu da, pahalılığı, uçuk döviz ve yüksek enflasyonu, borsanın dibe vurması ile birlikte iflasları, kaçan iş adamları ve intiharların oluşmasına sebep olur. Kısaca bir erken genel seçimle en kısa zamanda bu belirsizlik ortamından Türkiye'yi kurtarmak her siyasetçinin boynunun borcudur. Bu günlerde artan terör olayları halkı, Türkiye'nin geleceği konusunda tedirgin etmekle beraber karamsar bir tablo hakim kılınmaya çalışılıyor. Bu anlamda kardeşliğe ve kenetlenmeye en fazla ihtiyaç duyulan zaman bu zamandır.
Bu nedenle gün birlik, kardeşlik, beraberlik, Türk, Kürt, Arap Laz, Çerkez, Zaza vs. ayırımı yapmadan ülkemiz üzerinde ki kara bulutları milletçe dağıtma zamanıdır.diri olma zamanıdır. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenler fırsat vermeyelim. Başka Türkiye yok. Rabbimiz ülkemiz için hayırlı gelecek nasip etsin inşallah… Selam ve dua ile.