Bugün halkımız arasında söylenen birkaç deyim üzerinde durmak istiyorum. Sözel düzeyde halkın arasında sözlü kültür, sözlü gelenekler, ifade edilen halk hikayeleri, fıkralar, atasözleri, efsaneler, destanlar ve ayrıca kalıplaşmış yaygın deyimler çokça kullanılır.
Anlamları ile öğüt verici olduğu gibi yakıştırılan kişinin karakterini, yaşam şeklini, yapısını ortaya koyar. Halkın her kesimi arasında kullanılan deyimlerin hayatımızda büyük bir önem taşıdığını konuşmalarımız sırasında ifadelerimizden anlaşılmaktadır. Ancak bu deyimleri kullanan kişilere anlamlarını sorduğumuzda bilmediklerini, sadece duydukları için söylediklerini ifade etmeleri de bir eksiklik…
En az iki sözcükten oluşan, anlam yüklü bu söylemler sözün zenginliğini gösterir. Yakıştırılan olayın içeriğini veya kişinin ruhsal yapısını ortaya koyar. Sözlerimize zenginlik, dile canlılık, düşüncelerimize derin anlamlar kazandırır. Bu söylemler sözlü geleneği günümüze taşıyan mihenk taşı gibidirler.
Şu 'ayağı karnında' söylemi ile başlayalım. Halk arasında yılana atfedilen bir yakıştırmadır. Ayağı karnında yakıştırması yapılan kişi eline fırsat geçtiğinde gizlice her türlü kötülüğü yapabilendir. İçten hesaplı, yaptığını fark ettirmeyenler için ' Ayağı karnında' deyimi kullanılır.
Hep duyarız. İflas edenler için 'top attı' ya da 'top atmak' ifadesi kullanılır. Bu kelime iflas kelimesini karşılasa da 'top atmak' bir şekilde iflasın ilanı demektir. Topun patlaması ile getirdiği ses iflas eden kişinin çevrede bıraktığı yankı aynı olsa gerek…
Bazen konuşmalarda 'canta oturmak' ya da 'cant üstü gitmek' deyimini duyarsınız. 'falan kes cant üstü' gidiyor demesi onun fazla gitmeyeceği demek. Her ne kadar halk arasında cant denilse de kelimenin orijinali (jant) olarak yazılır. Çünkü araba teker patladığı zaman cant üstü kalır. Cant üstü kalan araba nasıl gidemese işte servetini kaybetmiş, iflas etmiş kişi de cant üstünde kalan kişidir.
Son zamanlarda bazı siyasiler 'mitil atmak' deyimini kullandılar. Öncelikle mitil kelimesine kimse sahip çıkmasın, çünkü mitil kelimesi Rumca'dan Türkçeye geçmiş bir kelimedir. yatak tabir edilen, döşek yorgan ve yastığa hepsine birden verilen isimdir. Herkes kullanır. Ne bir ilin ağzı ne de Türkçe bir lehçeye mal edilmesin.
Çoğu kimse bu 'mitil atmak' ne anlama geldiğinin merakını gidermek için soran olduğu gibi internete girip arayanlarda oldu. Mitil eskiden cezaevine düşünlere ya da gurbete gidenlerin beraberinde götürdüğü, yüz geçirilmemiş, pürsümmüş yırtık-pırtık hafif yatak… Bu söylem biraz daha sefil yaşamanın ifadesi olduğu gibi biraz da zorbalık kokan bir söylemdir. Buna karşılık 'mekan tutmak' en güzel ifadedir.
Zeytinyağı ilk yapıldığı dönemlerde, zeytinyağının çıkarıldığı tesisler yetersiz ve ilkel olduğundan, çıkarılan zeytinyağının donmaması için zeytinyağının altına kaynar su konulurmuş. Zeytinyağı da kaynar suda erir kolayca üste çıkarmış. Bazı insanlar herhangi bir tartışma sırasında dil dökerek haksız da olsalar kolayca üste çıkarlar. Bu deyim bu anlamda kullanılması bugünün ifadesi değil yılların birikiminden ileri gelmektedir.
Gençlik yıllarımızda birbirine hakaret olarak 'azur' yakıştırması yapılırdı. Anlamını bilmezdik. Ama kötü bir kelime olsa gerek ki insanlar kızdığında biri diğerine söylerlerdi. Kelimeyi yıllar sonrada anlamını öğrenmem bana mutluluk verdi. 'Azur' yoldan çıkan kişiler için yakıştırılan bir söylem olduğunu gördüm. Ancak farklı anlamı beni ister istemez hayrete düşürdü. 'Azur' mavi gök olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş oldum.
'O ne aznavurdur' sözünü duyduğumuzda ister istemez insan irkilir. Bir canavar yakıştırması olarak tahmin ederdim. Sonra baktım ki 'aznavur' (tek soylu) demek olduğunu öğrendim. Acaba soysuzluğun ifadesi mi?
'Aktar ağacı'; sac üzerinde yufka ekmeği pişirenler ekmeğin yanmaması için 'aktar ağacı' ile aktar- dönder ederler. Aktar ağacı ekmeği bir oyana bir buyana, alt üst yapar çevirir. Onun için iki yüzlü olan insanlara çabuk sözünden dönenlere 'aktar ağacı' denir. Bunun benzeri takla atan kuşlar için de aynı yakıştırma yaparlar. 'Taklacı kuş' deyimi ayni minval söylenen bir deyimdir.