'Hani anılar hep tatlı değildir' demiştim. Evet, insanı acıtan yanları fazlasıyla vardır. Ancak öyle şeyler görüyor duyuyoruz ki ister istemez o çocukluk dönemimizdeki yaşananları sitayişle anıyoruz. Gerçi ben tüm anıların sahiplenilmez olduğunu yazmadım. Ancak bazı anılar var ki bu gün yaşananlara karşı yüzümüze acımtırak bir tebessüm düşürmektedir. 'Ah keşke' dedirtiyor.
Bizim dönemimizde nah sözlere pirim verilmez hoş karşılanmazdı. Büyüklere büyük saygı vardı. Çocuklar birbirlerine sinkaflı sövgüler kullanmazlardı. 'Kötü söz anasına sövgü, iyi söz babasına övgü' getirir derlerdi. Deyiminden olsa gerek, geçmişin güzel yanları var ister istemez yad etmek erdemdir. İnsanların bağlantısı dil vasıtasıyla sözcüklerle şekil bulurdu. Belki size çok abartılı gelecek ama bazı kelimeler var ki dilin insanlara neler kazandırdığını neler kaybettirdiğini sanırım kabullenirsiniz. Dil istese sana cennetin güzelliğini, istemese sana yaşamı cehennem azabı eder.
Şimdi gelelim sizlere hatırlatmakta fayda umduğum kelimeler üzerinde durmak istiyorum. Çünkü bizim zamanımızda bu kelimeler yoktu. Hala birisiyle konuşurken bu kelimeleri kullanmak gibi bir hakkımız, düşüncemiz yoktur. Kimi zaman sokaklarda gençlerin, çocukların hatta bazı yaşlıların sırf şaka olsun diye arkadaşlarına kullandıkları sövgüler kabullenir cinsten değil. Kulak tıkamak zorunda kalıyorsun. Hani 'sukutu hayale uğramak' deyimi var ya işte öyle bir şey!
Dil insanın kendisidir. Ne kadar güzel kullanırsa o kadar sevgi ve saygının güzelliğiyle buluşur. Boşuna dememişler 'tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.' Dilin bu kadar gelişmesine karşı hala dili olumsuz söz ve davranışlar için kullanması kabul edilir bir davranış değildir.
Hemen konuya sokaktan alıp üniversitelilere getiriyorum. Söyledikleri sözler aklı başında bir insanın bir arkadaşına ya da bir yakınına hele ebeveynlerine söylenecek sözlerden olması mümkün değildir.
'Ama saçmaladın ha' ya da 'ne saçmalıyorsun' sözünden gönlü rahat etmemiş olacak k;i farklılığını ortaya koymak istercesine 'ne kadar absürt konuşuyorsun.' 'Adama demezler mi senin ağzının ayarı yok mu?' Bir de bakarsın biri öteden seslenir. 'ağzının çarkı kırıla!' Bir de bakırsın bir başkası 'ne apır sapır' konuşuyorsun dediğinde dönüp bakmaya bile insan utanıyor. 'ne gelişi güzel konuşuyorsun' derse hiç duymazsın bile.
Bir diğeri hemen cevabı hazır 'kes yahu ne abuk sabuk konuşuyorsun.' Diğeri altta kalacak yanı yok. 'Bırak saçma sapan konuşmayı' gel de çık işin içinden. 'Aklın mantığın almayacağı sözler,' ya da 'tutarsız akla aykırı' denilse, kısacası 'aykırı' konuşuyorsun dese kim alınır? Hiç kimse?
Bir diğeri 'susun ya! sizin bu manyakça sözlerinizden bana gına geldi.' Sizce terbiyesizce denilse bu sözden geri kalır yanı var mı? 'Manyakça' demeyip 'gülünç, şaşırtıcı bir haldesin' dese o kelime gibi hakaret sayılır mı?
Eskiden bu sözlere 'galat-ı meşhur' denirdi. Bugünkü söylemle 'herkesin bildiği yanlış…' Bunların söyledikleri yanlış değil, açık, aleni bir şekilde nezaket kurallarını o rijit söylemlerle tersyüz etmektir. 'Göz var, izan var' desek de onlar bunu benden senden iyi biliyorlar. Ancak kendi farklılıklarını ortaya koyacaklar ya!
Etik değerler, adabı muaşeret, görgü kuralları, nazeninlik birden ortadan kalkar. Bu gençlerin nasıl, ne zaman ağızları düzelir. Genç dedikse öyle çocuk değil yaşı kemale ermiş olanlardır. Evet bunlar ne zaman lisanı ediple konuşmaya başlarlar doğrusu merak konusu? Oysa söylenecek öyle güzel sözler var ki, neden kullanmazlar bilmem ki! Onların ağız alışkanlığı dedikleri, düşüncesizce, ukala konuşmalarını anlamlandırmak mümkün değil.
Tabi bizim tüm insanları düzeltme gibi bir şansımız yok. Ancak önerileri ve tavsiyelerimiz onların faydasınadır. Bu Ailede başlar, sokak da devam eder, okulda bir çeşit şekil bulur. Ya önü alınır ya da sözlüklere sığmayan ağızları kirleten sözler devam eder. Ama bu sözlerin üniversitelere kadar yayılması ve sırf arkadaşlar arasında söylenmesine üzülüyorum. Ya bu sözler daha ileriki yaşlara devam ederse ne yaparsın.
Bana göre insan kendi sorumluluğunu bilmeli. Karşısındaki ile nasıl konuşacağı ve onun beklediği cevabı değil onun verdiği cevaba hazır olmalıdır. Çünkü 'kimsenin ağzı torba değil ki büzesin.' İnsanların gönlünü kazanmak kolay değildir. Hani derler 'insanın eti yenmez, derisi giyilmez tatlı dilinden başka nesi var?' O dili de kötü kullanırsa nasıl olur?