Tevhid, Kelam, Yaratılış, Felsefe-Din ilişkisi gibi mevzular her zaman tartışılmıştır. Bunun yanında gerek İslam'ın ilk dönemlerindeki görüş ayrılıkları ve gerekse takip eden yıllardaki mezhep ayrılıkları ve buna bağlı olarak da bu görüş ve mezhepleri savunan alim ve düşünce adamları arasındaki görüş ayrılıkları hep tartışma konusu olmuştur.
Bundan sonra da tartışılacaktır elbette. Tartışılması da gerekir. Zira tartışman olmadığı yerde, feodal zihniyet kendi kurallarını dayatarak, 'Asıl' olması gereken (İslam) üzerinde etkin olmaya çalışır ve zamanla O'nun yerine geçer. Bunun gerçekleşmemesi için tabii ki tartışmak gerekir. Tartışma ortamlarını açık yüreklilikle hazırlamalı, tartışılacak konuları ve tartışma erbabını yüreklendirmeli…
Bu sebeple tartışma, bilenler tarafından yapılırsa bir fayda getirir; düşünce dünyamızda büyük alçımlar kazandırır. Yoksa sağdan soldan öğrendiği üç beş kelimeyle kendini allame-i cihan zanneden cahillerle yapıldığı takdirde hiçbir yere varılamayacağını da herkesin bilmesi gerekir.
Zira bu, faydadan çok zarar getirir İslam dünyasına, Müslümanlara hatta bütün insanlığa. İnsanlığa da zarar getirir; zira her insan potansiyel bir Müslüman adayıdır. Dolayısıyla bunları İslam'dan uzaklaştıracak bir eylemde bulunmak, o eylemi gerçekleştiren kişiyi sorumlu kılar. Meseleye birde bu açıdan baklmalı.
Bugünlerde yine bu tartışmalar ayyuka çıkmış durumda. Yazılı ve görsel materyallerle birlikte sosyal medya üzerinde de bu tartışmalar yürütülüyor. Üstelik bu tartışmanın içine girenler, genelde ilmi derinliği olmayan insanlar. Okudukları üç beş kitapla kendini alim ve düşünce insanı zanneden bir güruh var ortada… Yani acınası bir durumda diyebileceğimiz insanlar… İşte bu insanların son günlerde tartıştıkları konulardan biri de İLAHİ ADALET'in ne zaman gerçekleşeceği veya gerçekleşip-gerçekleşmeyeceği…
İLAHİ ADALET'in tecellisinin gerçekleşme zamanından yola çıkılarak nerdeyse Allah'ın varlığı bile tartışılır bir duruma gelmiştir.
Nasıl oluyor da bu zavallı insanlar, küçük akılları ile kendilerinde İlahi Adalet'i sorgulama hakkını bulabiliyorlar? Böyle bir yetenekleri var mıdır? Yeteri bilgiye sahipler midir? Şaşmamak elde değil... İlahi Adalet'in erken veya geç gelmesi söz konusu edilemez. Çünkü insan aklı, Hikmet'i kavrama yeteneğinden yoksun olduğundan İlahi Adalet'in gelme biçimini de, zamanını da fehmedemez. Bu yetenekten yoksundur. Bu durumda da kendince bir sorgulama biçimi geliştirir ki bu, ona doğruları buldurmaktan öte, ancak sapkınlığa düşürür. Yaratıcı, bize bilgiyi öğrenmemizi sağlayacak bir yetenek vermiştir elbette. Ama bunun bir sınırı vardır. O sınırları zorlamaya kalktığımız zaman biz ancak, yoldan çıkar, sapıtırız. Allah'ın Hikmeti'nin tecellisinin biçimini anlayacak yeteneklere sahip olmadığımızdan, İLAHİ ADALET'in gerçekleşme biçimini veya zamanını da bilmeyiz. Zira bu, bizi o kadar da ilgilendirmiyor… Çünkü bu, Allah'ın Katı'ndadır ve O'nu ilgilendirir…
Evet, insan yapıp-ettikleriyle, düşündükleri ve konuştukları ile sorumludur ve elbette ki, hesap verecektir. Burada önemli olan, Hakk'ı yaşamak, doğruları tavsiye etmek ve insanları Hakk yola davet edecek eylemlerde bulunmaktır. Çünkü 'Gerçekten insan hüsrandadır.'
Ama şunu da unutmamak lazım: 'İslam'ın ilerlemesini -her türlü ilerlemeyi- itaatkar ve teslimiyetçiler değil, cesur ve itiraz sahibi isyankar ruhlular gerçekleştirecektir.' Her konuyu konuşalım, tartışalım ama bilerek, fehmederek… Bunu yaparken de sınırlarımızı bilelim…
Çünkü iki günü bir olan ziyanadır.