O'nu, 1984 yılında, uzun bir süre editörüğünü yaptığım Harran Dergisi'nde yayınlanan şiirleriyle. Bu şiirleri beni başka bir aleme götürüyordu adeta. O güne kadar okuduğum şiirler içinde ayrı bir tad veriyordu bana bu şiirler. Çok değişik bi üslupla tanışmıştım. Derginin editörlüğünü üstüme aldıktan sonraki şiirleri elime geçmesine rağmen kendisiyle tanışma fırsatım olmuyordu.kendisiyle tanışmak ve sohbet etmek amacıyla 1994 yazında Viranşehir'e gittim. Evine misafir oldum.
Şiirlerinden kişiliğini çıkarmaya çalıştığım Siraç SUMAN, gerçek haliyle karşımda duruyordu. İlginçtir, şiirlerindeki Siraç SUMAN, gerçek hyattaki Siraç SUMAN'dı… Ve bir daha gördüm ki, 'Şairin hayatı, şiire dahildi…'
İlk kez gördüğüm ve sıcak bir dostluk kurduğum şair Siraç SUMAN, ne yazık ki görüşümdü bu ziyaret.
*****
1943 yılında Viranşehir'de doğan ilk ve orta öğrenimini sırsı ile Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Gaziantep'te, ayrıca Antakya'da Kız Öğretmen Okulu diplomasını da dışarıdan sınavlara girerek aldı. 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Eski Türk Edebiyatı ve Türkiye Türkçesi Sertifikalarını alarak 1971 yılında mezun oldu. 1971 yılında Viranşehir'de Sakarya İlkokulu'nda öğretmenliğe başladı. Viranşehir Halk Merkezi Müdürü iken 2000 yılında geçirdiği kalp krizi sonrasında vefat etti.
1990 yılında UNESCO tarafından ilan edilen 'Yunus Emre Yılı' dolayısıyla kapsamlı bir çalışma yaptı. Ancak bu çalışma yayınlanmadı.
Tasavvufa özel bir ilgi duydu. Şiirlerinde bunu görmek mümkün. Yunus Emre üzerine yaptığı çalışmanın bu ilgiden kaynaklandığını düşünüyorum. Kendisiyle yaptığım sohbette söz arasında bunu ifade ediyordu zaten.
Şiir yazmaya ortaokul sıralarında yazmaya başladı. Şiirlerini Harran Dergisi ve mahalli gazetelerde yayınladı. Kendine ait lirik ve sade bir dil geliştirdi. Bol imgeli bir şiir kurdu. Latin şiirinin önde gelen şairlerinden Pablo Neruda'nın şiire kazandırdığı imgelerden ola çıkarak asıl anlatılmak istenen şeyi yani temayı, tabiatta görünen nesnelerin özellikleriyle birleştirerek anlatmayı uygun gördü. Şiirlerinin hemen hemen hepsi bir bakıma aynı üslupla yazılmışlardır. Şiirlerinde gizli bir tasavvuf etkisi vardır. Yaşadığı süre içerisinde çok az şiir üretmesinin belki de en önemli sebebi, şiiri nesnelerden ve sembollerden yola çıkarak üretmek istemesidir.
Şiir üzerine oldukça titizdi. Şiiri yazmadan önce şiirde kullanılacak malzemenin özelliklerini iyi öğrenir ve tahlil erdi. Şiiri, ciddiye alınması gereken önemli bir uğraş alanı olarak gördü. Meydana getirdiği az şiirleri ne yazık ki kitaplaşmadı.
Ancak ölümünden sonra Hz. Elyasa-Hz. Eyyub kitabı 2001 yılında yayınlandı. Gönül isterdi ki şiirleri de toplanıp bir kitap halinde yayınlansa. Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ve Viranşehir Belediyesi bu çalışmayı yapmalıdır diye düşünüyorum.