Vicdanlarımız yara aldı. Para, makam, şöhret, ticaretimiz bizi bizden aldı, farklılaştırdı adını islam koydu. Din boyut değiştirdi. Allah'ın inzal dini ile ayartıcı güdüler oluşturduğu din arasında mesafe girdi. Sünni barikatlar ihdas edildi, adına usul dediler.
İnandığı gibi yaşamayan müslümanlar yaşadıkları gibi inanmaya başladılar, tatmin oldular, uğruna mücadele verdiler, öldüler, öldürüldüler, mehcur kaldılar, zindana atılar ve atıldılar, taşladılar, taşlandılar.
Dinsel Sünni barikatlar ortaçağ'ın yıkılmaz kaleleriydi. Hacı, hocaların dediği Kur'an'ın önüne geçti, dinsel türibin fanatikleri peyda oldu. İftiralar hava'da uçuştu. Gezici kutuplar ilahlığa soyundu, ulûhiyetten rol çaldılar. Dini tiyatro ayinleri düzenlediler.
Bunları yapanlar başta islami kavramları tahrif ettiler. Müslümanların samimiyetinden faydalanıp onları can yakaladılar. 'Medet Ya Allah' yerine medet falankes, filankes dedirttiler, uçurttular, kaçırttılar, su üzerinde yürüttüler. Mitler anlattılar, gizem oluşturdular.
Yardımı İnsanlara şah damarından yakın, dua edenin duasına icabet eden Allah'tan değil beşer, yaratılmış, aciz kuldan istediler. Falankes ile birlikte zikir yapmaya kalktılar, Rabbe şerikler yaptılar. Kul, kul mudur, tartışılır. Öyle Allah neden tevbe etmeden 'kulluğunuzu kabul etsin.'
Şatafatlı, altın, gümüş, zebercet ve muhtelif madenlerle camiler yaptılar. İçi seni dışı beni yakar. 'Eviniz güzel olsun da Allah'ın evi güzel olmasın mı?' eli nasırlı, eve zar zor ekmek götüren müslümanlardan para dilendiler. Ama İnsanlık için ilk inşa edilmiş Allah'ın evinin haline bakmadılar. Şatafatlı evlerde fakirler, ezilmiş mustazaflar için burada yaptığınız dua tezat değil midir? Öyleyse Allah bu yapılarda yapılan 'duayı neden kabul etsin.'
Salat bir dayanışmaydı. Cemaat dayanışmaya dayalı bir düzendi. Fuhşiyat ve münkerattan, iletişimsizlikten, duyarsızlıktan alıkoyar, bu vesilelerle Allah'a yakınlaştırıyordu. Hem yatay hem dikey ubudiyetti. Bir eli insanlıkta öteki eli göğe doğruydu. Ama ibadete indirgendi, içi boşaltı. Nebi'nin kılmadığı ve belki de bilmediği salatlar (namaz) kıldırıldı, sevaplar uyduruldu (Tesbih namazı gibi). Ne kılanın bir şey anladığı ne kıldıranın salatını 'Allah neden kabul etsin.'
Piyango, şans oyunları, falcılık, kumar haramdı. Ama bazı gün ve geceler belirlendi. Kaynağını dinden kapsamını kendileri doldurdu. Kimisine bir yıllık ibadete bedel dediler kimisine seneler hayır derç ettiler. Öyleyse Allah'ın bedelini(ceza-mükafatını) belirlemediği bu ibadetleri 'neden kabul etsin.'
Rabbimiz arık develerin üstünde olsa bile yol bulabilenler gelsin, insanlık korosuna katılsın, tevhidin farkındalığına ulaşılsın ve hem kendileri hem de insanlık için birçok fayda barındıran Hac'ı bilsinler, hac ile kuşansınlar, yenilensinler, adaklarını sunsunlar, ahitlerini yenilesinler, projeler üretsinler, kulla kulluktan Allah'a kul ile özgürleşsinler amacıyla yıllık değerlendirme çağrısını yaptı.
Ama bu muhteşem insanlık toplantısı dinsel turizme evrildi, Hacılardan gelen paralar ile kapitalist devletlerden silah alınıp müslümanlara sıkıldı, bomba olarak üzerine yağdırıldı. 'Hac mal ile yapılan bir ibadettir denilerek' zenginlere, aristokratlara has kılındı. Kabe'nin temizlenmesini ev temizliği sanıldı. Ümmet sefalet içindeyken imkan olanaklar bankalardan faizli paralar çekilerek buraya harcandı. Öyleyse bu kadar mecrasında çıkarılan bir ibadeti 'Allah neden kabul etsin.'
İmsak'ten iftar'a bütün güdülerden, nemime, koğuculuk, dedikodu, şehevi duygular, yeme içme'den uzak kalmayı ifade eden oruç, yeme içmeyle sınırlandırıldı. Sakız'ın orucun sıhhati zararı soruldu, aymazlık çiğnenmiş sakızla zor durdurulabilmişken, müsrif sofralar, fitne fesat, dedikodu ve koğuculuğunda orucu bozduğunu hiç söylemediler. Çarpıklıklar bu denli iken 'Allah neden orucunuzu kabul etsin.'
Zekat, rızık olarak verilen maldan Allah namına verilen bir ibadetti. Bozuk paraya indirgendi. Ticaretinde haram para, dolandırılan müşteriler, kara para aklanması olanlar kırkta bir ile temizleme makinesine atıldı.
Malın kötüsünden verildi, ziynete çevrildi, ev alındı, araba alındı ihtiyaçtır denilerek bunlardan zekat çıkarılmaz fetvasıyla yol bulundu. İçinde bu kadar çirkeflik kaynatılırken 'Allah verdiklerini kendisi için neden kabul etsin.'
Keşke sadece çarpıklıklar bu kadar olsa. İliğimize kadar israiliyat ve yalan ile kuşatıldık. Vakti gelmedi şu soruyu kendimize sormamıza her fiil ve davranışta 'Allah neden kabul etsin.'