Gündem

Yıldırım: 17 Ağustos’tan ders çıkarsaydık, 6 Şubat’ı yaşamazdık! (Video'lu

Gölcük merkezli 17 Ağustos Marmara Depreminin yıl dönümünde imar, çarpık yapılaşma, zemin sıvılaşması ve yanlış uygulamalarla ilgili konuşan İnş.Müh. Osman Yıldırım; aradan geçen 25 yılda Türkiye’de tablonun değişmediğini vurguladı

Abone Ol

Sözlerine, 17 Ağustos Marmara Depreminde hayatını kaybeden insanları anarak başlayan İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, “Bundan 25 yıl önce tarif edilemez bir acı yaşadık. Resmi rakamlara göre 18 binin üzerinde insanımızı depremde kaybettik.

Bu rakamın doğruluğu bugün bile tartışılıyor. Çünkü tüm haberleşme altyapısı çökmüştü. Herhangi bir hazırlık yoktu. Devletin imkanları zayıftı. Ekipler bölgeye günler sonra ulaşabildi. ‘Allah bir daha benzer acılar yaşatmasın’ diye dua ediyoruz ancak aynı acının yaşanmasına da yine bizler sebep oluyoruz.

17 Ağustos Depreminden 24 yıl sonra, 6 Şubat Depremlerini yaşadık. Yine resmi rakamlara göre 53 binin üzerinde insanımızı kaybettik. Arada olan depremleri saymadık daha” diyerek büyük can kayıplarına dikkat çekti.

İMAR AFLARI ÇARPIK YAPILAŞMALARIN ÖNÜNÜ AÇTI

Belirli dönemlerde çıkarılan imar aflarını eleştiren Yıldırım, “Bu imar afları veya barışları diye tabir edilen uygulamalar, çarpık yapılaşmaların önünü açtı. Herhangi bir kaydı olmayan, ne şekilde yapıldığı bilinmeyen yapılar, meşru kabul edildi. Bugün bile ‘nasıl olsa imar affı gelir’ düşüncesiyle çarpık yapılaşma devam ediyor.

Ben depremi afet olarak görmüyorum. Deprem tabii bir olaydır. Deprem kuşaklarında yer alan bir ülke olarak buna hazır olmalısınız. Afetlere dayanıklılık noktasında standartlar belirlemeli ve bunu kimseye çiğnetmemelisiniz. İmar planlamalarınızı bu esaslara göre hazırlamalısınız. Ama maalesef ülkemizde işler bu şekilde yürümüyor. ‘O tanıdık, bu yakın, şu dost’ anlayışıyla yeni felaketlere kapı aralıyoruz” diye konuştu.

BAKAN KURUM, GÜNDEMİNE ZİHİNSEL DÖNÜŞÜMÜ DE EKLEMELİ

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kurum’un “Türkiye’de 31 milyon konuttan 2 milyonunun acil dönüşüme girmesi gerekiyor” açıklamasını değerlendiren İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, “Bakan bey keşke zihinsel dönüşüm boyutunu da vurgulasaydı. Az önce belirttiğimiz gibi Bakan Bey açıklamasını yaparken bile kaçak konutlar yükselmeye devam ediyor. Bunun en acı örneği de yüzde 80’ni gecekondulardan oluşan Şanlıurfa.

Seneye, 2 milyon acil dönüşüme girmesi gereken yapıya yüzde 15’lik bir rakam daha eklenecek. Her yıl katlanarak artacak. Yani işin özü devletin zihinsel bir dönüşümle bu işe el atmasıdır. Bunu yapabilseydik 6 Şubat Depremlerinde 53 binin üzerinde insanımızı kaybetmezdik” ifadelerine yer verdi.

ZEMİN SIVILAŞMASI URFA’YA AĞIR BEDELLER ÖDETECEK

Yüzde 80’i gecekondulardan oluşan Şanlıurfa’nın, yeni yapılaşma alanlarındaki zemin sıvılaşmasına dikkat çeken Yıldırım, “Ben bu sorunu yaklaşık 10 yıldır gündeme getiriyorum. Karaköprü’de yer alan yapılaşma alanlarının tamamına yakınında zemin sıvılaşması var. Bu çok tehlikeli bir durum. Balıkayağı bölgesinde binaların zeminlerinden çıkan taban suyunu görüntüledik. Betonarme binalarda zemine su tesir ettiği zaman temellerde demirlerin çürümesine ve tuzlanmaya dolayısıyla betonun mukavemetini kaybetmesine neden oluyor. Bu sorun sadece Balıkayağı için değil, çok daha yaygın bir problemdir.

Bu binaların ömrü otomatik olarak 5/1’e düşer. Bu da ortalama 20 yıla tekabül eder. Vatandaşın milyonlarca lira ödeyerek satın aldığı daireler 20 yıl sonra Bakan beyin bahsettiği yapılar arasına girmiş olacak” diyerek durumun vahametini vurguladı.

DEPREMİN YIKAMADIĞI TARİHİ YAPILARI YANLIŞ RESTORASYONLA YIKACAĞIZ

Depremin yıkamadığı tarihi yapıların yanlış restorasyon çalışmalarıyla yıkılabilir hale geldiğini savunan İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, “Tarihi yapıların restorasyonu benim uzmanlık alanlarımdan biri. Daha önce de pek çok projede görev aldım. 6 Şubat Depremlerinden hemen sonra hasar gören tarihi yapıları inceledim. Şu anda da devam eden restorasyon ve onarım çalışmalarını takip ediyorum.

Bana göre restorasyon adıyla yapılan uygulamalar tam bir felakettir. Koyulan tabelalardaki eksikliklerin yanında tarihi yapılara zarar veriliyor. Örneğin kurulan iskeleler, tarihi yapıların restorasyonunda duvara kaynaklanmaz. Bu yapılan çalışmalarda ise binlerce yıldır ayakta duran duvarlara, tonlarca ağırlıkta iskeleler demirler kaynatılarak monte edilmiş. Bakanlık buna nasıl müsaade ediyor anlamak güç. Buraları, yapılan çalışmaları kimse denetlemiyor mu? Bununla ilgili de dosya hazırlayarak ilgili kurumlara ilettim. Yine dönüş olmadı” diyerek sözlerini tamamladı.