TÜRKİYE'NİN DIŞ ÖDEMELER DENGESİ VE PETROL

Türkiye ekonomisinde; cumhuriyetin kuruluşundan 1930 yılına kadar geçen süreçte bağımsız bir gümrük politikası uygulanamaması sebebi ile iktisadi hedeflere uygun bir dış ticaret politikası yürütülememiş ve bu durum dış ticaret dengesinin dönem boyunca açık vermesine neden olmuştur. 1930 yılından sonra ise alınan önlemlerle 1938 yılı hariç 1946 yılına kadar bir dış açık ile karşılaşılmamıştır.

Ancak daha sonraki yıllarda dış açıklar Türkiye'nin önemli bir problemi haline gelmiştir. 1950 yılından itibaren ödemeler dengesi kalemlerinin ayrıntılı olarak gösterilmesi ile ortaya çıkan cari işlemler dengesi 1973 yılı hariç 1988 yılına kadar hep açık vermiştir.

Özellikle Türkiye'de 1960 yılına kadar iktisadi şartlar gereğince bilinçsiz bir şekilde uygulanan ithal ikamesi sanayileşme stratejisi, üretimin ara ve yatırım malları ithalatına bağımlı olmasına sebep olmuştur. Ayrıca ülkenin büyümesinin dış kaynaklara bağlanması ve dış dünyadaki olumsuz gelişmeler 1980 yılına kadar dış açıkların temel nedeni olmuştur.

Türkiye 1980'den sonraki dışa açık kalkınma politikası çerçevesinde gerek ihracatında, gerek ithalatında önceki dönemlerle karşılaştırıldığında önemli artışlar gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte kalkınma yolundaki bir ülke olarak sürekli artan ara ve yatırım malları ithal zorunluluğu dolayısıyla, dış ödeme sorunları ülke gündeminde daima ilk sıralarda yer almıştır.

1980 sonrası dönemde görülen önemli bir yenilik de özel uluslararası sermaye akımlarındaki gelişmelerle ilgilidir. Kambiyo rejiminin liberalleştirilmesi ile birlikte hükümet, resmi kurumlar ve bir çok özel şirket, uluslararası mali piyasalarda borçlanmaya başlamıştır.

Bu arada yerli tasarruf sahiplerine yurtdışında serbestçe yatırım yapma olanağı tanınırken, yabancı tasarrufçuların da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası kanalıyla Türkiye'de yatırım yapmaları veya banka mevduat hesabı açtırma, hazine bonoları satın alma gibi kısa vadeli yatırımlarda bulunmaları sağlandı. Bütün bu gelişmeler, Türkiye'de cari işlemler dengesinin yanında sermaye bilançosunun giderek artan önemini ortaya koymaktadır.

Erşan Sever ve Volkan Han yaptıkları Döviz Kuru Dalgalanmaları ve Petrol Fiyatı Şoklarının Türkiye nin Ekonomik Büyümesi Üzerine Etkisi adlı çalışmada aşağıdaki bulgulara ulaşmışlardır. Petrol ve petrolden üretilen mal ve hizmetler, çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülke için gerekli olan ve kullanılan bir girdi niteliğindedir.

Türkiye için petrol kaynaklarının yetersiz olması ülkeyi ithalata bağımlı hale getirmiş ve cari açığın ortaya çıkmasında önemli bir faktördür. Petrol ve petrol ürünleri, ithalatın yaklaşık 20'sini oluşturmaktadır.

Bu da ülkenin ekonomik büyümesini olumsuz etkileyen bir faktördür. Ayrıca yapılan çalışmalarda petrol fiyatlarındaki dalgalanmaların döviz kurlarında oynaklığa neden olduğu yönünde bulgulara da rastlanmıştır.

Özellikle kriz dönemlerinde petrol fiyatlarında meydana gelen aşırı oynaklığın ve döviz kurundaki dalgalanmaların Türkiye'nin ekonomik büyümesine ne derece olumsuz etki yaptığı ekonometrik yöntemlerle ortaya konulmuştur.

Petrol fiyatları ve döviz kuru dalgalanmalarının GSYİH değişkeni üzerindeki etkileri 10 seviyesinin altında kalmaktadır. Bunun yanında petrol fiyatları üzerinde GSYİH ve döviz kuru belirsizliğinin etkisi bulunmamaktadır