Son günlerde şehir trafiğinde rahatlama olmamakla birlikte bir düzen göze çarpmakta... Nedeni, kaldırımda park etmiş arabama trafik ceza kesildi diye Urfa trafiği rahata kavuştu. Merak bu ya acaba kaç arabaya ceza kesildi. Olanaklar artık arttıkça bizde olguları en iyi şekilde kullanma çabasındayız. Şimdilik idare ediyoruz. Ne yapalım caddelerimiz, sokaklarımız, şartlarımız bu... Her işte olduğu gibi güler yüzlülük, tebessüm trafiğin huzurudur.
Bu işler yalnız trafiğin, zabıtanın işi olmamalı biraz iş başa da düşüyor. Ama insanların umursamazlığı, duyarsızlığı seyr u seferi bir kabusa çevirmiş. Benim arabayı gece yirmi bir de kaldırıma park etmem gibi. Bir zamanlar evlerinin önüne park edenlere trafik cezalarından nasibini alıyorlardı hala var mı diye merak ediyorum? Çünkü benim evim orada olabilir ve ben arabamı ehemmiyetli olsun diye kaldırıma park etmiş olabilirim.
Yol kenarındaki araba parkları yasaklandı sonra bir daha serbest edildi. Gece gündüz fark etmez park etme geleneği sürmekte. Çapraz yasağın dibinde bile park etmeleri görüyouz. Gece de kaldırımlara park etmek yasak olduğuna göre dolaysıyla yayalar biraz da olsun kaldırımda rahat yürüme olanağı bulmuşlardır. Her şeyin başı eğitim ama eğitim yetersiz olunca bazı şeyleri zamana bırakmak gerekiyor.
İnsanımız arasında daha araba kullanma ve park etme kültürü gelişmemiş. Nerede ise arabasıyla iş yerinin içine girecek. Delinin malı gözünün önündedir misali. Ya da varsıl oluşunu, şahsiyetini arabasıyla gösterecek. Hala; arabalarımızı parka bırakma alışkanlığını edinmemişiz. Benim kaldırıma park ettiğim gibi...
Yaşamı hep kazanç olarak düşünürüz. Kazandığımızın bir yerlere verme gerektiğini düşünmüyoruz nedense! Yaşam bu bölüşmesini bilmeliyiz. Benim trafiğe ceza ödediğim gibi... Gündüz kapalı otoparka bırakıyorum. Bir gün kaldırıma bıraktım neler olmadı ki? Tövbe bundan sonra kaldırıma park etmek mi?
Trafik ışıklarına riayet edenler ve etmeyenler hala var. Bu yalnız ilimizde değil Türkiye'nin her yerinde böyle... Birkaç tane kurallara uymayan, ışıkları beklemeyip geçiyorlarsa da ben o davranışı onların işlerinin ivediliğine yorumluyorum. Trafikteki gelişmeler hep sevindirici şeyler. Yapılması gereken ve eksik olan yok mu? Elbette ki var. Yeter ki her şeyi olgunluk ve sevgi içinde kabul edelim.
Benim her zaman rastladığım tehlikeli kavşaklardan olup zaman zaman kaza olan ışıksız yerler var. Trafiğin bir an önce özellikle çevre yollarında kazalara müsait yerlerde ışıklandırmayı yapmasıdır.
Bu çevredeki insanlara hiç olmazsa ışıkları götürerek onların trafik kurallarına uymasını pratikte göstererek yardımcı olmak gerekir. Şehir girişinde ışığı görenler şehir içinde haliyle uymak zorunda kalırlar.
Yine hayli kazaların meydana geldiği, maddi hasar ve ölümle sonuçlanan kavşaklar var. Eğer trafikçi gözüyle bakılırsa bizim görmediğimiz çok eksikliklerin farkında olunur. Bir ekip hazırlanarak bu eksiklikleri gidermeyi bir görev kabul etmeliyiz. Kavşaklar şehrin araba seyrinde büyük sirkülasyon sağladığı ve acilen ışıklandırılması trafikte büyük rahatlık sağlayacağı gibi şehirden çıkışta sürat yapan arabaların süratlerini düşürmelerine ve daha temkinli gitmelerine neden olacak.
Temenni ve önerilerle yazıyı bitireyim. Şehrin yaşamında sorumlular kadar vatandaşa da büyük görevler düşmektedir. Sürücüler, taşımacılık yapanlar, binek otomobil kullananlar yanlış yaparak doğruyu bulamazlar. Doğrular ancak toplumsal yaşam içindeki düzen, sakinlik ve kolaylıklar sağlandıkça kendiliğinden oluşur. Ne baskı, ne tepki, ne engelleme, ne serbest bırakma bir mecburiyet olmamalıdır. Toplumsal yaşamın gereği şehir içinde yaşayan halkın huzuru ve mutluluğu her şeyin başında gelir.
Yılların sürücüsü olarak ister istemez bazı tavsiyelerde bulunmak bir görevdir.
Gece saat kaç olursa olsun kaldırıma park etme.
Gecenin yarısı yollar boş olsa da ışıkta dur. Etrafınız, edese ve Mobeselerle çevrili...
Fren yapacak isen sürat yapma, Işıkta durana korna çalma
Kendini düşündüğün kadar arkadan geleni düşün...
Yayaya yol ver. Bir de elinle yayaya 'buyurun' dercesine yol göster. Çünkü yayalarımız ne zaman nerden geçeceklerini bilmiyorlar...