Kötülük ve eksiklikleri gizlemenin ortadan kalkmasıyla bütün kötülük ve çirkinliklerin açığa çıkmasını ifade eden bu atasözünü hepiniz bilirsiniz. Ama ifade ettiği gerçeği hiç mi hiç umursamayanlar var. Bu günkü yazıda toplumumuzda tekkesi düşmüş keli görünen nicesi var, ancak bunlar hala kendilerini saklaya dursunlar. Siz, siz olan onları tanımak onları meziyetleri ile dost bildiklerinize tanıtmayı görev kabul ediniz.
Elbette bu tanıtacağımız insanların dışında bilge nice nezaket ve zarafet sahibi hoşgörünün, insanca yaşamının yolunu bilenler, sohbet ehli olanlar daha güzel meziyetli insanlar vardır. Onların baş üstünde yerleri var. Asiller, soylular, babayiğitler, kahramanlar ve güler yüzlü, şen şakrak insanlar, sözü sohbeti hoş insanlar. Sizler bizim için kıymetlisiniz. Sizler dost sohbetlerine referans, sevginin, saygının erdemleri ile buluşturduğunuz sözlerinizi dinlemek bizim için büyük bir hazdır.
Biz sadece toplumda kendini var kabul edip aslında varlıkları yokluklarından daha da silik olanları tanıtmalı. Bunlar kimdir, yazdıkça siz bunları isimleri, meslekleri ile yaptıkları entrikalarla tanıyacaksınız. Her şeyden önce insan olmak lazım… Hiç kimsenin bizim için ırkı, soyu, asaleti ilgilendirmez bize insanların insanlığa verdiği kıymet önemli!
Siz behey adamlar! İnsanları kandırdığınız yeter, fırıldaklarınızı bırakın, dolaplarınızı sökün gelin insanlığa sığının ki hayat bulasınız. Yarattığınız, kaos ve karanlıkların herkes farkında… Bunlar sahtekarlar, laftan anlamazlar, çıkarından başka bir şey düşünmeyenler, kan emiciler, nifak gezdirenler, bela tellaları, şer satanlar, kin ekiciler, fitne hasatçıları maskeleriniz düşmüş, artık alnımız açık yüzümüz ak diyemezsiniz.
Alnımız açık ol hikayeyi bilmeyenlere; eskiden şimdiki gibi sicil bozuklukları, mahkeme yolu ile sabıkalara belirlenmiyordu. Suç olanın alnına bir damga vurulurdu. Onlarda damganın izi görülmesin diye kimisi başına tekke, kimisi fes giyermiş. Kimisi kakülünü uzatırmış. Herhangi bir olay karşısında elini alnına götürüp gösterirmiş, 'alnımız açık' diye. Bunlar ne kadar alınlarını saklasalar da onların anlındaki kara lekeyi onların görmediği herkesin gördüğü suçu çamaşır suyu bile çıkaramaz.
Uydurma fetva verenler, dini kendilerine sermaye edinenler, muskalarla halkı kandıranlar, hakiki imanı taklide çevirenler, gözü rüşvet ve yolsuzluklardan doymayanlarsınız. Haktan hukuktan habersiz, haksızlıkların döndüğü taş duvarlar içinde, keser olup hakkı hukuku kendine yontanlar, namuslu vatandaşın hakkını gasp edenler, şerefin, adaletin ne olduğunu ne işe yaradığını öğretemediklerimizsiniz be hey adamlar.
Cömertleri aptal yerine koyanlar, bu şekilde kendi pintilikleri ile gurur duyanlar, elleri ceplerine gitmeyenler, yalancılar, dolandırıcılar, kendi kazandığını yiyemeyecek kadar dar boğazlılar, bedava bulduğunuzda da tıka basa tıkınansınız. Ribaya, faize nema deyip kasa doldurucuları kimse yüzünüze söylemez belki; ama ardınızdan söylenenlerle kendinizi tanısanız intihar ederdiniz. Yeminlerinize kimse kanmıyor sözleriniz güven vermiyor artık…
Siz o malı saklayınız, kefenin cebi yok, kendinizle götürecek haliniz de yok, Azrail yakanıza yapışır yapışmaz arkanızdan kasalar açılır, servetiniz etrafa saçılır. Hani tedaviye kıyamadığın, sağlığını hiçe saydığın o paralar işte. Sizin doymak bilmez mal-mülk düşkünlüğünüzdür. Öldüğünüzde toprak bile doldurmayacak o açlık çukuru gözlerinizi. Varisler bıraktığınız malı beğenmezler, mal üzerinde kavga ederler, o yetmez bolca sövgüler sıralarken senin cenazen yerdedir, konu komşu insanlık adına sana sahip çıkarlar.
Size hizmet edenlerin, elbise dikenlerin, berberlerin, lokantaların, çaycıların hakkını eksik verirdiniz. Biz sizin kötülüğünüzden, insanlık dışı eylemlerinizden bize ders almak düşer… Sizler halkın alın teri ve göz nuru olan ülke zenginliklerini gasp etmiş, bu topraklar üzerinde yaşayan halkı hayatını geçim derdiyle zehre dönmüşse müsebbibi bilin ki sizlersiniz.
Hey siz ekşi suratlı herifler, komşunuzun mutluluğunu kıskanır, bahaneler üretip selamı bile hayırdır diye vermezsiniz. Sizin derdiniz sizden para istenmesin. Site aidatı vermez, ara otomat parası nedir bilmez, asık suratla geçersiniz ki size düşen payı vermeyesiniz. Kapıcının hakkını gasp etmek için türlü entrikalar çevirir, arada sırada parmak sallamayı da ihmal etmezsiniz.
Sözlerinizle sohbet ehli olduğunuzu sağa-sola duyurursunuz, ama nafile kötülüklerden arınmışlığınızı istediğiniz kadar anlatın, siz bilmezsiniz ki sizi sizden daha iyi tanırlar.
Sadece ekmek parası hatırı kör boğaz nafaka uğruna sizin dediklerinize başlarıyla onaylarlar. Gün ola harman ola. Zulmün sonu yoktur. Bilen bilir bilmeyenin sonu hüsrandır.