Allah c.c için çalışan, bir şeyler yapmak isteyen insanların hasletlerindendir tahammül.

Hoşgörü, müsamaha manalarına da gelen 'tahammül' kelimesi, lügat manası itibariyle de zorluklara karşı dayanma manasına geliyor.

İnsanlar arası etkileşim ve iletişim için ehemmiyet arz eden bir mefhumdur tahammül. Zira insanlar birbirleriyle iletişim kurarken, dostluklar oluştururken bu mefhumu göz ardı ediyor, akabinde karşısında ki insanla çıkmaza girmek suretiyle ilişkisini bitiriyor yahut donduruyor. Halbuki o kardeşini, dostunu tanısa yahut tanımaya çalışsa onun hangi meziyetlere sahip olduğunu öğrense bu dostunun hiçbir tavrı onu rahatsız etmez. Ama maalesef ki iletişimde kırmızıçizgileri bir hayli fazla olan bir takım insanlar, karşılarındakini kucaklamak, tebessümle karşılamak ve yapıcı olmak yerine bozucu niyette olmayı daha çok tercih ediyorlar.

Tahammül edebilmeyi öğrenen kişiler, zamanla sabrı da, idare etmeyi çok iyi kavrarlar.

İnsanı daha çok insan yapan şeyin adıdır tahammül.

Tahammülün olmadığı yerde, Allah'ın c.c ve Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) yasakladığı, Müslümana yakışmaz meziyetlerden kibir ve haset birbiriyle yarışır. Binaenaleyh kibirlenen de karşısındakine kibrinden ötürü tahammül edemez, haset eden de bu yüzden tahammül edemez. 'Ben ondan daha iyiyim, onun olmasına gerek yok' der içinden kibirli kimse. Haset eden de; 'şuna bak, kendini bir şey zannediyor. Halbuki onun yaptığı şeyleri ben ondan daha iyi yaparım' der. İşte bu 2 nokta Allah'ın ve Resulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmediği hususlardır. Bunu söyleyen insanlar bilmez mi ki; bunları söylediklerinden dolayı Allah c.c onları hesaba çekecek. 'Madem daha iyisini yapabilirdin, neden yapmadın? Size ' hayırda yarışın' diyen bir Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderdim' diye insanoğlu hesaba çekilecek. Ne kadar sevap işliyorsak, o sevaplar kardeşlerimize haset ettiğimiz vakit, hadis-i şerifte geçtiği üzere 'ateşin odunu yediği gibi hasette sevapları yiyor.'

Aşırı tevazu zillet olduğu, kibir de kötü bir haslettir. Ortasını bulup insanlara o şekilde muamele etmek lazımdır. Mümine yakışan budur.

Bir takım oluşumları yok eden tehlikedir; tahammülsüzlük, birbirini çekememek.

Dikkatli olmalıyız. İnsanlara karşı adımlarımızı doğru bir şekilde atmalıyız.

Eğer Allah c.c için çalışıyorsak husumetler başta olmak üzere bir takım ayrılıkçı kavramların önüne geçmeliyiz. Zaten niyet Allah c.c rızası olursa orada böyle hususiyetler olmaz.

Eğer oluyorsa orada bir menfaat söz konusudur.

Allah'ın c.c rızası haricinde olan menfaatler ise yok olmaya mahkûmdur.

Hesap günü varken bu tahammülsüzlük, kıskançlık, çekememezlik, kibirlilik niyedir?

Kendimizi muhasebe etmeliyiz. Mümine yakışmayan hasletlerden bir an evvel kendimizi arındırmalıyız. Bunun için bir medreseye gidilip orada ki talebelerin hal ve hareketlerinden tesirlenip kendimize çeki düzen verebiliriz. Çünkü medreselerde öğretilen ilk ve en mühim şey edeptir. 6666 ayet tek bir ayete indirgenseydi o 'edep' olurdu buyurmuş büyüklerimiz.

Müteaddit kereler yazılarımda beyan ettiğim üzere mümin belli hasletlere sahip olmalı ve o hasletlerle insanlara tebliğ etmeli İslam'ı ve anlatmalı o Kur'ani ahlakı. Yazıma Nureddin Yıldız hocanın tahammülle alakalı bir sözüyle nihayet vermek istiyorum;

'Müminler, birbirlerine tahammül etmeyi öğrenmediği sürece, Allah'ın yeryüzünde yaşanmasını istediği İslam yaşanamaz.'

'Seveceğiz, seveceğiz ki tahammül edebilelim.'

Selam ve dua ile..