Rahmetin, bereketin, paylaşmanın, fedakarlığın en zirve yaptığı mübarek Ramazan ayına ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu ay o kadar hayırlı bir ay ki ibadetlerinde en zayıf insanları dahi ibadete, camiye, sabra götürür. Her tarafta bir şenlik havası oluşur; tıpkı kışın ölen nebatatın baharla tekrar dirilmesi gibi toplumda bir canlanma görülür. Yardımlaşmalar, davetler, fakirleri gözetmeler, infaklar, Kuran hatimleri camiye doluşmalar, teravihler alır başını gider.
Tüm bunlarla birlikte bir de çocuklar var bu mübarek ayı güzellleştiren… O cıvıl cıvıl, şen şakrak, masum yüzleriyle teravih için camiye koşuşmaları ne kadar güzel bir tablodur. Normal zamanlarda hiç görmediğimiz yüzlerce çocuk teravih heyecanıyla saflardaki yerini alır. Bizler de aynen bu güzel anları yaşamıştık çocukluğumuzda… O anlar hala hafızamızda silinmemiş ilk günkü gibi taze. Gülüşmeler, itişmeler, salavatlar, tekbirler, sürülen güzel kokular, yapılan dualar… Şunu net olarak söyleyebilirim ki bugün sahip olduğumuz İslami bilincin temelinde o gün camiyle olan bağımız vardır.
Çocuklarımızın da aynı güzel anılara sahip olması ve aynı havayı teneffüs etmesi için onları alır, hep birlikte teravihe gittik. Camide vaaz var; ne tevaffuk ki konu çocuk ve cami…
Vaiz Efendi, 'Çocukları camiye getirelim. Hatta imkan varsa imamlar gelen çocuklara şeker dağıtsın. Keşke imkanımız olsaydı da onlara cami bahçesinde oyun parkı yapabilseydik. Ya da bir odada bilgisayarlar koyup hem okul derslerini çalışmaya hem de dinlerini öğrenmeye ortam hazırlayabilseydik. En büyük isteğimiz bu. Şimdilik bu imkanımız yok ama mutlaka bir yolunu yapacağız' demesi beni çok mutlu etse de, daha önce yaşadığım bazı tecrübeleri düşünerek içimden 'keşke cami imamları ve cemaat bıraksa' dedim.
Derken namaz ve ardından teravih kılınmaya başlandı. Tabi adı üstünde çocuk… Arka saflardan yüksek sesli aminler, bazen gülüşmeler, bazen de fısıldaşmalar… Tabi bunu duyan koca koca amcalar boş durur mu hiç. Her selam verişte arkaya dönüp çatık kaşlarla, konuşmayın, sizi döverim ha, çıkın dışarı gibi tehditkar sözlerle susturmaya çalıştılar. Bunları görünce içim yandı; sadece kendi namazını düşünen bir nevi bencillik yapan bu insanlar keşke geleceklerini camiden kovmakla nasıl büyük bir hata yaptıklarını bilselerdi.
Bunları düşünürken aklıma, daha çocukken cami bahçesinden bir gül kopardığı için camiden hoyratça kovulan ve ömrünün sonuna kadar da camiye uğramayan sanatçı Münir Özkul, yine benzer bir kaderi paylaşan Cem Karaca geldi. Dileyen bu insanların hikayelerini detaylı araştırabilir.
Neyse namazımızı kılıp tam dışarı çıkarken müezzin efendi eline aldı mikrofonu yine başladı çocuklara kızmaya… Çocuklar burası namaz kılma yeri, oyun oynama yeri değil! Oyun oynayacak iseniz dışarı çıkın! Cemaat şikayet ediyor…
Artık bu tahammülsüzlüğe tahammül edecek sabrım kaldı ve o müezzine hitaben: 'Buradan kovulan her çocuk ya hırsız ya da madde bağımlısı olup karşınıza çıkacaktır. Buradan kovduğunuz çocuklara gidip bakın park köşelerinde uyuşturucunun pençesine düşüyorlar. Ne hakkınız var camiden onları kovmaya… Vaiz efendi az önce çocukları camiye getirin diyor siz onları camiden kovuyorsunuz. Hz. Peygamberin hayatı örnek değil mi bize? Bakın o camide çocuklara nasıl davranmış? Büyük bir yanlış yapıyorsunuz?' mealinde bir şeyler söyledim. Tabi müezzin efendi söyletecek bir şey bulmayınca hiçbir yokmuş gibi başladı tesbihata… Bu durumu gören cemaatin çoğu yanıma gelerek beni destekledi. Çocukların camiden kovulmasının yanlış olduğunu, çocuklardan rahatsız olanların evinde namaz kılması gerektiğini söylediler.
Sahi bu insanlara sorsan İslam adına bunu yaptıklarını anlatırlar sana. Peki, bu durumda aklı başında her Müslümanın görevi değil mi ki Hz. Peygamberi kendisine örnek alsın. Hz. Peygamberin hayatına baktığımızda camide imamlık yaparken çocuklarının (Hz. Hasan ve Hüseyin) onun boynuna bindiğini görüyoruz. Peki, sizce çocukları huşu adına, namazın bozulmaması adına camiden kovan imamların, müezzinlerin, cemaatin bu konuda Hz. Peygamberi örnek alması gerekmez mi? Haşa onlar bu konuda Hz. Peygamberden daha mı hassas ya da titiz midirler?
Belki bu insanlar ne yaptıklarını bilmiyor alabilirler. Onlara bir daha hatırlatıyoruz; camiden kovulan her çocuk yüzde seksen dışarıda kötü bir ortama gidecek ve ardından toplumun başına bir bela bir musibet olacaktır. Madde bağımlılığının, uyuşturucunun toplumda nasıl yaygınlaştığı her gün haberlerde çıkıyor. Hele imamlık veya müezzinlik gibi vazifesi olan insanların çocukları, gençleri camiye çekmek için özel bir çaba göstermesi gerekirken onları kovması tam bir akıl tutulmasıdır.
'Kim bir iyiliğe sebep olursa onu yapmış gibi hayır kazanır; kim de bir kötülüğe sebep olursa onu yapmış gibi günah kazanır' hadisini hiç mi duymamışlar. Onlar yüzünden camiden, İslam'dan, Kur'an'dan soğuyup uzaklaşırsa acaba bunun hesabını Allah'a nasıl öderler bilemiyorum.
Bu konuda hem halk olarak hem de yetkililer olarak herkesin bir sorumluluğu var. Şanlıurfa İl ve İlçe Müftülüklerine çağrımız şudur: Lütfen tüm cami imamlarını bu konuda uyarın. Camiye gelen çocukları ve gençleri camiden kovmasınlar! Gençliğin giderek bozulduğu, madde bağımlılığının ve uyuşturucu kullanımının arttığı bir dönemde kendi istekleri ile camiye gelen çocukları/gençleri kovmak büyük bir vebaldir. Tabi bu arada gençlerin camiye gelmesi için çok ciddi çaba gösteren şuurlu imamlarımız da yok değil. Buradan o değerli imamlara yürekten teşekkür ediyoruz.
Şunu unutmamalıyız ki; camide çocukların ve gençlerin gülüşmelerine sabredemeyenler, yarın camiden kovulan gençlerin hırsızlıklarına ve cinayetlerine sabretmek zorunda kalırlar.
Yazımı görev yaptığı süre zarfında çocukların camiye getirilmesi konusuna çok önem veren Diyanet Eski Başkanı Prof Mehmet Görmez Hocanın sözleriyle bitirmek istiyorum:
'Camilerde cemaatle namaz kılarken arka saflarda gülüşen çocuk sesleri yoksa gelecek nesiller adına korkun…'