Bu gün yaşamın ağır koşullarında haberden habere koşan gazeteciler için önemli bir gün olduğu kadar dertlerinin tazelendiği, yaralarının sızladığı gündür. Tüm çekilen sıkıntılara ağır yaşam koşulları ve iklim şartlarının vurgununa rağmen, onlar halkın sesi, gözü ve kulağı olmanın gayreti içinde sorumluluklarını ifa etmektedirler. İyiyi, doğruyu, güzeli halka ulaştırma adına, topluma hizmet etmeyi şiar edinmiş fedakarca davranırlar.
Esasen bu girizgahtan sonra anlatılması gerekenlerden biride bu günün kabulüdür. 10 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe giren 212 sayılı yasanın kabulü nedeniyle ilan edilmiş. Dolaysıyla 'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak kutlanmaktadır. Hem zihnen hem bedenen üretimde bulunan gazetecilerin özverileri asla unutulmamalı. Tüm koşuşturmaları insanca yaşama uğraşındadırlar. Ancak ekonomik darboğaz onlarında boğazını sıkmadan durmaz. Göreve olan sadakatleri ailelerini bile geride bırakır. Koşturmayı açlığı, uykusuzluğu umursamazlar. Yakaladığı haberin mutluluğu yeter onlara…
Gazetecilik bu ülkede ilkeli ve dürüst çalışma uğraşı adına, faili meçhuller, trafik kazaları ve çeşitli nedenlerden dolayı hayatlarını verdiler. Onun için bu gazeteciler günün bir bayram havasından ziyade anılması ve önemi anlatılması gereken bir meslek olduğu bilinmeli. Sabote edilen emeklerinin ancak demokratikleşme ile ödül bulacağına inanıyorum. Hak ve özgürlükler insanlarla bütünleşmedikçe bu meslekte daha çok kaoslar yaşanacaktır.
Her gazetecinin öyküsü farklı olsa da acıları aynıdır. Herkes bir şekilde yolu yarıda bırakıp gitmektedir. Lakin onların başarı ve azmini kıskanan, onlardan ürken zalimler onları susturarak başarı elde edeceklerini sananlar aldanırlar. Tüm hayatını kaybeden gazetecileri saygıyla anarken size hazin bir sonu yaşayan birisini anlatayım.
Yüzünde çocuksu bir ifade yüreği erkekçe çarpardı. Cesareti dağları delmeye azimli, sözleri tarihten gelen efsaneler gibi umut doluydu. Her yeni gün onun için yeni bir yaşamdı. Gençliği olgunlaştıkça bir şeyler yapmanın heyecanı ile sokak, köşe dolaşır karanlığa çekerdi restini. O kalemi kurşuna karşı tutan yürek işçisiydi. O sözünün eri, doğru haberin diliydi. Kelimeler onun kaleminde can bulurdu.
O bir haberciydi. Kaleminden insanlık akar, dostluk akar, sevda akardı. O hep gazeteci olmak istemişti. Verdiği uğraş umudun hasretin adıydı. Sabah köyden gün ışığıyla yola çıkar, bir vasıta bulunca atlar şehre gelirdi. Haberin en doğrusu en canlısı ondaydı. Zaman kaybetmek, habere ulaşmamak onun için en büyük şansızlıktı.
O ömrünün baharındaydı. Yalınayak koştuğu yollar şimdi olgun adımların atıldığı zamandı yaşı. Bir ölüm haberiyle çalkalandı şehir. Aslında yer yerinden oynardı eğer annesi ondan önce hayata gözleri yummasaydı. Herkese 'anne' demesini en tatlı dille söylerdi.
Yolda önünü çevirmişler dostça yaklaşıp haince atmışlardı boynuna ölümün işaretini. Katillerimi sorarsınız, onlar dün olduğu gibi bu günde aramızda. Ben, sen, o, doğruları söyleyemedikçe, korku girdaplarında boğuldukça, ak düşler bize haram. Karabasanlar böldükçe duygularımızı, tatlı rüyalar geçmez yanı başımızdan, adaletin karşısında susuldukça.
Yıllar geçmekte, gazetecilik kendinden söz ettiren bir meslek, dün olduğu gibi tedirgin ve üzüntülüyüz. Emeğin bedeli, haberin güzelliği, olayların can noktasına koşuşturanların hali böylemi olmalıydı. Barış ve demokrasi havarisi kesilenlerin vaatleri neredeydi.
Gazetecinin örgütsel bir çalışması olacağına inanmasam da kaleminden gelen gücünü kullananlar ses vermeleri bizleri mutlu etmektedir. Bazı olaylara sempati ile bakabilirler, bu onu suçlamak için yeterli olmamalı. Bu tutuklanan gazeteciler demokrasinin ayıbı dememeye sebep var mı?
Biz, siz, onlar. Toplum olarak cehalet, yoksulluk ve düşmanlık kemirdikçe beynimizi, biz susmaya mahkûmuz. Kalem sustukça silahla nereye varılır. Silahın da, cezaevi karanlığının eni sonu kalemin aydınlatacağına inanmalı, güvenmeliyiz.
Kimi ölümlere susulur belki, fakat böyle bir öldürülme nefret kazandırırken onu da gönlümüzde yüceltti. O bir değil binlerden biridir.
Ahmet, Kemal, Mehmet, Aydın, Bülent fark etmez, öldürdüler de ne geçti ellerine… Saldırganlık dürtüsüdür, insanoğlunun ruhunu kirletmekte. Vahim sonuçlar bize medeni olmamızı, uygar yaşamayı engellediği gerçeği inkar edilemez.
Tüm gazetecilere kutlu ve mutlu çalışmalar