Ya Dolar'a kölelik edeceğiz ya da faize… Para babaları böyle karar kılmışlar, böyle istiyorlar. Başka bir tercihin yok. Sağ mı sol mu hangi kroşeyi yemek senin tercihin.
Yıllardır yaşadığımız paradox son günler itibariyle gerçek yüzünü gösterdi. Ya üretimin azaldığı insanların paradan para kazandığı faizin çarkında ezileceğiz ya da ya da üretimin hedeflendiği istihdam ve üretime teşvikin planlandığı modele geçilecek, faiz düşürülecekti.
Sistemi kuranlar, imtiyazlarını korumak için boşlukları tesadüflere bırakmamış. Faiz düşürülürse Dolar yükseltilecek, alım pahalandırılacak, faiz yükseltilirse oturdukları yerden paradan daha çok para kazanacak, keyif kahvesini fokurdayarak içmeye devam edecek, enflasyon yaz güneşi gibi toplumu kavurmaya devam edecekti.
İki ucu pis değnek. Ne yön size rast gelse bir köşeden kirlenecek insan. Ama para baronları kaybetmiyor. Güç lobileri kan tazeliyor.
Bu yol yalnız Türkiye'de değil gelişmeye aday tüm ülkelerin hepsinde deneniyor. Zira talepleri köleliğin süreklilik kazanmasıdır. Ekonomide bağımlılık, siyasi mecburiyet ile birlikte kültürel emperyal değerler tukaka edilmek suretiyle yozlaştırılıyor.
Faiz ve Dolar kaderimiz mi? sorusu akla geliyor. Zira bizler hayatın gerçekleriyle karşılaştığımızdan beri aynı soru ve sorunu yaşıyoruz. Anasol-M hükümeti döneminde Başbakan Ecevit'in cam'a çıkıp el sallamasıyla dolar düşerken öksürdüğünde yükseliyordu.
Ve peşinden Devalüasyon. Devlet kasalarının bölüştürüldüğü, boşaltıldığı, sıfırlandığı dönem. Yani hainlerin, ruhunu satmışların milletin sırtından hükümeti suçlu gösterip koltuklarına kurulduğu dönem. Hırsızların beyefendi, mağdurların köleleştirildiği dönem. Herkesin sadece fakirleştiğini bildiği, üretimin çöktürüldüğü, fırsatçıların güldüğü, para baronlarının sistemi işlevsiz kılarak kazandıklarını sandıkları dönem.
Halkın parası kimseye yar olmadı. Sevinçleri kısa sürdü. Alan yiyemedi, Yurtdışına kaçış felaketleri oldu, hastalıklar yakalarından düşmedi.
Eh ne demiş atalarımız: 'Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner.' Evet artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
Türkiye yakın zamanda aldığı bir karar ile Faiz ve dolara bağlı yaşamın bir kader olmadığını politikasını uygulamaya başladı. Piyasalar tutuşturuldu. Klişe sözler dolaşıyor tedavülde. Ekonomist titlesi televizyon gezen uşaklar Doların yükselmesini faizin düşürülmesine bağlayıp para baronlarına hizmet ediyor. Sunucular şu soruyu sorma cesareti göstermiyor: Faiz veya dolar dışında bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin kaderi mi? Bu işin başka çaresi yok mu? Para baronlarının şaklabanlığını yapmaktan utanmıyor musun?
Siyasi partilerinde onlardan geri kalan bir yanı yok, çözüm önerileri yok. 'Erdoğan gitsin de başa gelelim ekonomi mi batmış, üretim mi yok!' umurlarında değil. İçeriği tam doldurulmamış darbelere gebe bir başkanlık sistemini konuşuyorlar. Belki ülkenin yaşadığı 5 askeri darbeye kör sağırlar olabilirler ama Cezayir'de geçen gün yaşanan darbeden ibret almadıkları ve dünya siyasetini takip etmedikleri de açık.
Ülkenin menfaatleri doğrultusunda yek vücut olmanın gerekliliği şimdi daha idrak anlıyoruz. Hepimiz aynı gemideyiz. İçimizde gemiyi delmek isteyen bizdenmiş görünen haydutların varlığı belirginleşti. Kaçmak için Filikalarını hazırlamış, dikkat çekmeyen yöntemlerle gemiyi batırmaya çalışıyorlar.
Bir karara varılmak zorunda. Yoksa bu çark bozulmayacak. Şayet başarılı olunursa hem faiz hem dolar hem de enflasyon belasından kurtulacağız. Üstelik çıkarlarına sömürü düzeni kuran kapitalist Avrupa devletlerini bertaraf etmiş olacağız.
Ne gelenin rengi ne dili para baronlarına fark etmiyor. Sülük gibi kanımızı emmeyi sürdürecekler.
Faiz ve Dolar kaderimiz değildir. Kaderimiz azade olmak için gösterdiğimiz çaba ve verdiğimiz karardır.