Her mevsimin, her ayın kendine göre bir güzelliği vardır. Ben 'Eylül ayını' çoğu aylardan farklı tutarım. Atilla İlhan'ın sözleri ile başlayalım. 'Dikenin kalbime battığı bir sonbahar günüdür. Sen elini bulutların içinde gezdirirsin, bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler.' Eylül denince; gözlerimizin önüne ağaçlardan dökülen yaprakların sarısı gelir. Onlar hatırlatır bize eylülü...Sarı renkli yaprakların daldan uçuşları ve ayaklar altında hışırdadığı zamandır eylül... Sokak görevlileri bu sarı yaprakları topladıkça rüzgar onları daldan düşürmeye devam eder. Herkes kendi görevini yaptığına göre kimsenin alınganlık göstermesine gerek olmamalı...
Eylül ayı şairlerin hüznünü ifade eden bir kelime ve zaman olsa da Eylül'ün rengini soluk görseniz de, üzülmeyin, nice güler yüzlü sarışın kızların adı Eylül'dür. Onlar ki eylül misali şairlerin gönlüne hüzün bırakanlardır. Şairlerin mısralarında boy gösterirler. Eylülün sarısıdır gönülleri hüzünlendiren, ince bir güz işler de işler...
Eylül, bir ay ismi ise de güz mevsimin başlangıcı olması öyle sıradan bir mevsim olmadığı bilinmelidir. 'Eylül' deyip geçmeyin, 'adı başka tadı başkadır' dememin nedeni; Eylül ayı nice tatlı meyvenin gözlerimizle, damağımızla buluştuğu zamandır. Her mevsim kendine göre tadına doymadığımız meyvelerle süsler manav tezgahlarını... İnciri, üzümü, hele sergilerde ki karpuzun lezzetti bir başka olur. Eylül'ün başladığı ay itibariyle daha nice meyveleri getirir peşinden.
Bir kaç güne kalmaz kışlık tatlılar tablacılarda, tezgahlardaki yerini alır. Pestil, çekçek, kesme, kuruüzüm, tatlı cevizli ipe geçirilmiş sucuklar, hele kışın enerji kaynağı pekmez. Hani samimiyetine inanacağımız bir satıcı bulsak... Satıcıda da suç aramamak lazım. O da ona verileni pazarlıyor. Esas mesele kaynağında. Nerede o vicdan sahipleri ki malını katışıksız yapsın...
Bir de kışa hazırlık zamanıdır, Eylül ayı... Damlarda, balkonlarda kışlık salça çıkaranlar, kurutmalık dolma, biberi ipe geçirenler... Ya, kışın o günlerinde soframızı renklendirecek tatlandıracak kurutulmuş, domates, biber, patlıcan...Damağımızın tat bulması elbette güzel bir olgu peki gönlümüzdeki huzuru zihnimizi kurcalayan sorulur çoğaldıkça nasıl mutlu olacağız.
Eylül ayı girer girmez, daha ilk günün de farklı girişimler konuşulur. Barış ve kardeşlik adına mesajlar verilmesi işte o gün içindir. Hüzün koksa da birbirimize değer verip barış adına el ele yola çıkmamız gerekirken, birbirimizi öteleyerek barışı unutturma çabasında olanlardan hesap sormak lazım. Çünkü barış mutluluktur, huzurdur, insanlığın erdemidir. 'Bir Eylül Dünya Barış Günü' mutluluğudur.
Bir eylülü piyasaya sürenler ve bize kabul ettirenler malum batı toplumu... Onlardan önce barış ve kardeşliği bayramlarla toplumla buluşturan İslami düşünce olmasına rağmen bir bayramda erinip üç gün küsülü kalanın bir kimseye gidip ruhunun derinliği ile yaşamın gerçeğini güzellikleri buluşturan kaç kişi tanıyorsunuz. Yapan varsa da yüzeyseldir kerhendir, samimiyet dışıdır. İşte siz bayramlarda buluşmadınız mı bir eylüle sarılırsınız?
Farklı dinlerin, dillerin, milletlerin bir arada rahat ve mutlu yaşaması savunulurken maalesef Müslümanlar tarikat, şeyh, cemaat ayrılığına düşüp bir birine düşmanlık gütmelerine ne buyrulur... Birlikte yaşamak değerlerine saygı göstermek insanlığın erdemindendir. Birbirine değer vermek toplumsal hoşgörüdür. Toplumsal yaşamın ahlakını, hukukunu değerlerini birleştirmedir. Onun için barışık yaşamak toplumun özverisinin göstergesidir.
İşte eylül ayı, tadı ile rengi ile bir farklılıktır. Her kelimenin bir rengi bir tadı bir sevgisi ve bir hüznü vardır. Yeter ki kelimeler içerdekileri anlamla yüreğimizde yer bulsun özünden kopan kelimeler kendi yaşadığı dilde kaybolur.
Malum bir caddemiz vardı bir gün baktık günün şartları mecburiyet ve biraz da döneme göre yaratılan korku sonucu adı 'On İki Eylül' oldu, yıllarca o isimle yaşadık. Şimdi ismi 'Demokrasi caddesi' olduysa da aklımız on iki eylülün işgalinde olduğu için hala aklımızdan çıkmıyor.
Son söz olarak bu ay, Hicri yılbaşı muharrem ayıdır. Kerbela şehitleri unutulmamalıdır. Bu ayın önemini özümseyerek yad etmek lazım. Hz. Hasan'a yapılan ihanet, Hz. Hüseyin'in 'Zillet bizden uzaktır' diyerek zulme karşı direnişi unutulmamalıdır.