Türkiye çok kötü bir darbe girişimi imtihanını yaşadı. Allah'ın yardımı sayesinde halk meydanlara dökülerek darbecilere gereken cevabı verdi. Belki de bu girişimi durduran en önemli adım halkın meydanlara davet edilmesiydi. Eğer halk zamanında meydana inmesiydi belki de şimdi bizi cunta yönetecekti.

O gece Türkiye halkı yediden yetmişe sokaklara çıkıp darbeyi protesto ederken Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde sokağa çıkmış halktan cumhurbaşkanının çağrısının tersine bir şey isteniyordu. Birecik halkı şaşırmıştı bu tezatlığa bir o kadar da öfkelenmişti ve şöyle diyordu: "Biz talimatı Reis'ten aldık başka talimat tanımayız"

Birecik Belediye Başkanı M. Faruk Pınarbaşı ve Birecik Emniyeti ısrarla eline aldığı megafonlarla halkı evine göndermeye çalışıyordu. Gerekçe ise alınan istihbarı bir bilgi sonucu halkın güvenliği idi. Acaba cumhurbaşkanı halka çağrı yaparken onların can güvenliğini düşünmemiş miydi? İstanbul, Ankara başta olmak üzere diğer illerde tankların altında ezilen insanların can güvenliği vardı da Birecik halkının ki mi yoktu?

Tüm Türkiye'nin tavrına ters bu gelişmeyi tüm insanlar merak ediyordu acaba o gece Birecik'te gerçekten neler oldu? Bu gelişme basında yer bulunca halkı dağıtmaya çalışan polis memuru görevden alındı. Belediye başkanı ise apar topar evlere şenlik dedirten bir açıklama yaptı.

O haberi yapan ajansın muhabirlerine yapılan saldırı bir yana O gece yaşananlar üzerinden büyük tepki alan Belediye başkanı, yaptığı basın açıklamasıyla tabiri caizse topu Valiliğe ve AK Parti İl Başkanına attı.

Açıklamada daha vahim olanı ise "Suruç üzerinden 200'e yakın terörist bir gurubun geçtiği" iddiasıydı.

Birincisi; eğer bu iddia doğrusu ise Suriye üzerinden geçen bombacılardan dolayı daha önce çok tartışılan ve son dönemde problem yok denilen sınır güvenliğinin yeterli olmadığını ortaya çıkıyor. İkincisi; sızdığı iddia edilen bu grup nereye gitti ve hedeflerinde ne var? Ve bu grubun ileride yapabilme ihtimali olan eylemlerde görülecek zararın hesabını kim verecek?

Yine Birecik Belediye Başkanı açıklamasında "Sayın başkan benimle 10 dakika sonra benimle görüştü. Dedi ki; doğrudur, bu bilgi teyit edilmiştir, milli istihbarat bilgisidir ve siz halkı bir infial, bir toplumsal katliam yaşamamız için dağıtabilirsiniz." iddia etti.

İl Başkanı ise konu ile ilgili kendisine yöneltilen soruya "Gece çok yoğundu zaten. Biz de bir yere ulaşamıyoruz. Emniyet veya MİT'e teyit gibi aklımıza bir şey gelmedi. Genel merkezden gelen talimat ilçe ve il binalarında toplanış şeklindeydi. Bu nedenle arkadaşlara ilçe binasındaki toplantınıza devam edin dedik. Talimatta o şekilde. Dağılmak değil, ilçe binasına geçin dedik." dedi.

Belediye Başkanı, İl Başkanı bilgiyi teyit etti derken il Başkanı ise o gece yoğunluktan dolayı teyit edemediğini söyledi. İl Başkanın parti binasının önünde toplanmayı teşvik ettiğini söylüyor. Oysa Belediye Başkanı ilçe parti binasının önünde toplanan halka evlerinize dağılın diyor. Tüm bunlar ister istemez kafalarda soru işareti bırakıyor.

Olayın basına düşmesinden sonra polis memuru görevden alındı. Varsayalım ki o gece bir grup sızdı ve yapılan her şey bir gerekli yerlerden alınan talimatla yapıldı o zaman talimata uyan polis memuru neden görevden alındı? Eğer halkı dağıtma işi resmi makamlardan habersiz yapılmışsa o zaman o polis görevden alınırken Belediye Başkanı neden hala görevde?

15 Temmuz gecesi Birecik'te yaşanan bu kadar muammalı bir meseleyi haberleştiren İLKHA'nın muhabirlerinin (biri de benim) darp edilmesi de yabana atılmamalıdır. Belediye Başkanı ve korumaları tarafından darp edilmesi ve polis tarafından gözaltına alınıp ilçe emniyet müdürünün odasında belediye başkanı tarafından sorgulanması da işin içinde bir yeniğinin olduğunu gösteriyor.

Darp edilme olayımıza müdahil olan savcı beye "Sayın savcım günlerdir meydanlara indik ve darbecileri lanetliyoruz. Biz gazeteci olarak görevimizi yaptığımız için saldırıya uğradık, hedef gösterildik, linç girişimine tabi tutulduk ve saldırılan taraf olmamıza rağmen gözaltına alındık. Bu yetmezmiş gibi emniyet müdürünün odasında bir belediye başkanı tarafından sorguya çekildik. Soruyorum acaba darbe olsaydı bunlardan daha mı kötü şeyler yaşayacaktık?" dedim ve savcı bey cevap vermedi.

Şimdi soruyorum, herkesin sokaklara dökülüp kendini tankların önüne attığı ve Türkiye için ölüm kalım meselesi olan bu tarihi gecede sokaklara dökülen Birecik halkını dağıtma emrini kim verdi?