Kültür - Sanat

Urfa’da Skandal Restorasyonlar 2: Hüseyin Paşa Camii

Şanlıurfa’da 6 Şubat depremlerinde hasar gören tarihi yapıların tartışmalı restorasyon işlemlerinde, halk arasında Kara Meydanı Camii olarak anılan Hüseyin Paşa Camiinin de hatalı uygulamalara kurban verildiği ortaya çıktı

Abone Ol

6 Şubat depremlerinin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı uhdesinde başlatılan, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Bölge Müdürlüğünün kontrolünde sürdürülen tarihi camilerin restorasyon işlemlerinde tartışmaların ardı arkası kesilmiyor.

Selahaddin Eyyubi Camii’nde, kanun ve mevzuatlara aykırı şekilde duvara kaynaklı iskele kurulması ve spiral makinalarıyla derz aralıklarının açılmasının ardından; gözler benzer hatalar zincirine kurban giden Kara Meydanı Camii’ne çevrildi.

Restorasyon işlemlerindeki hatalı uygulamaları kamuoyunun gündemine taşımayı sürdüren İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, resmi adı Hüseyin Paşa Camii olan tarihi yapının duvarlarına da mevzuata aykırı şekilde iskele çubukları kaynatıldığını belirtti.

Tarihi yapının orijinal yüzeyinin, kumlama işlemi nedeniyle tahrip olduğunu aktaran Osman Yıldırım; gelişigüzel açılan oyuklara yapılan enjeksiyon işlemiyle de yapının statik dengesini kaybedebileceğini ifade etti.

Bu yapının duvarlarına da iskele için demir çubuklar kaynatılmış

Konuyla ilgili GAPGündemi’ne açıklamalarda bulunan İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, “6 Şubat depremlerinin ardından Şehrimizde hasar gören tarihi yapılarımızda, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan restorasyon çalışmalarında büyük yanlışlar ve hatalar mevcut. Bunlar anıtsal yapılardır. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyeti ve koruması altında olan Hüseyin Paşa Camii’nin (Kara Meydanı Camii) restorasyonunda kullanılan iskele akla, mantığa, fizik kurallarına, yasaya, kanuna, restorasyon kurallarına aykırı. Bu tarz restorasyon ihalelerinde kullanılacak iskelede dahil tüm detaylar bellidir. Sözleşmede yazar. Şu an kullanılan iskele betonarme yapılarda kullanılan iskelelerdir. Maalesef bu restorasyon adı altında yapılan işte de Şanlıurfa Selahaddin Eyyubi Camii’nde olduğu gibi tarihi yapının duvarlarına 1 santim uzunluğunda demir iskele çubukları kaynatılmış. Depremde hasar alan bu anıtsal yapıya böyle bir yük bindirilemez. Yapısal hasarların önü açılmış olur. Restorasyon çalışmasını yaptıran Bakanlık. Tabelasında Denetim yetkisi Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde gösterilmiş. Denetim söz konusu ise bu akıl almaz uygulamalar nasıl yapılıyor anlamak güç” diye konuştu.

Caminin her tarafı enjeksiyon oyuklarıyla dolu

Deprem hasarı alan tarihi yapıların restorasyon işlemlerinde enjeksiyon uygulamalarının yanlış olduğunu savunan Yıldırım, “Onarım başlamadan önce güvenlik tedbiri olarak askıya alma işlemi uygulanmış. Bu askıya alma işlemi de son derece basit ve yanlış bir şekilde yapılmış. Bunun yanında yapının tamamında enjeksiyon işlemi yapılmış. Caminin her tarafı enjeksiyon oyuklarıyla dolu. Bunlar çok sıkı olarak inşa edilmiş yapılardır. Bu yapı deprem gördüğü için rastgele enjeksiyon yapılamaz. Yapının statiğini ve stabilitesini ciddi anlamda bozar. Boşluklar oluşur. Olası yeni bir depremde yanlış restorasyon nedeniyle çok vahim sonuçlar ortaya çıkacaktır. Yapının minaresi işgal döneminde kurşunlanmış. Ben yapılan bu işlemlerin de tarihi camiye kurşun sıkmaktan farklı olduğunu düşünmüyorum” ifadelerine yer verdi.

Yapının orijinal yüzeyi, kumlama işlemiyle yok edilmiş

Urfa’da inşa edilen tarihi yapılarının kendine has örme ve taş yontma tekniklerinin bulunduğunu vurgulayan İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, “Urfa’daki yapıların tamamına yakınında sıfır tarak tekniği uygulanmıştır. Günümüzde bu işçilik mevcut değil. Ancak biz restorasyon çalışmalarında geçmişte yapılan bu teknikleri korumalıyız. İşin daha vahimi mevcut yapıda kumlama işlemi yapılmış. Taşın bütün yüzeyi patlatılmış. Tek bir orijinal hücre kalmamış. Bu taşlara kumlama yapılabilmesi için malzeme analizi yapılması gerekiyor. Böylesine hunharca yanlışlıkların arasında malzeme analizinin yapıldığını da düşünmüyorum. Anlamak mümkün değil. Bir de bu iş için devletin kasasından para çıkıyor. Ayrıca bu abidevi yapıların onarım süreçlerinde Bilim Heyetleri vardır. Akademisyenler karar vericilerdir. Projeleri hazırlayan profesyonel firmalar var. Uygulamayı yapan firmalar da davetle gelir. Yani her ‘Restorasyon yapıyorum’ diyene bu işi veremezler. Yeterlilik aranır. Şimdi bu kadar detaydan bahsederken bu yapılara yapılan işleme hayret ediyorum” diyerek mevzuatlara aykırı şekilde yapılan hatalı işlemler için ilgili kurumlara yazdığı dilekçelerin yanıtsız kaldığını belirtti.

Bu hatalı işleri yapanlar da yaptıranlar da yargılanmalı

Tarihi yapıların restorasyon yönetmeliklerinin, yasal düzenlemelerle açık hükümler barındırdığını hatırlatan Yıldırım, “Şu an Şanlıurfa’da restorasyonu devam eden 4 büyük 3’de küçük restorasyon çalışması var. Tamamında aynı büyük hatalar yapılıyor. Dışı bu şekilde ise içini de incelemek lazım. Biz bu eleştirileri dile getirirken doğrusunun nasıl olacağını da belirtiyoruz. Dile getirdiğim her eleştirinin arkasındayım. Ben üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum. İşin sorumlusu kim? Tabelada Vakıflar Bölge Müdürlüğü yazıyor. Diğer restorasyon işlemlerinde de Genel Müdürlük yazıyor. Burada Bölge Müdürlüğü yazmışlar. Sözleşme tarihi 03.01.2024 olarak belirtilmiş. İşin süresi 300 gün olarak belirlenmiş. Süre bitmiş ama iş bitmemiş. Maaliyeti ile ilgili ise diğer projelerde olduğu gibi herhangi bir rakam belirtilmemiş. Yapıya karşı son derece merhametsiz bir çalışma yürütülmüş. Şu an kış mevsimi geldi. Bu proje ivedilikle durdurulup sorumlular hakkında idari ve adli işlemler başlatılmalı. Ayrıca herhangi bir güvenlik tedbiri de alınmamış. Restorasyon için verilen paralar bu milletin cebinden çıkıyor. İlgili kurumları uyarıyorum. Yapılan yanlışa dur demeye çalışıyorum. Valilik, Anıtlar Kurulu, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bölge Müdürlüğü’ne müracaatta bulundum. Ancak herhangi bir cevap gelmedi. Bir sonraki aşama olarak ise suç duyurusunda bulunacağım” diyerek söz konusu yanlış uygulamaların takipçisi olacağını sözlerine ekledi.