Son 70 yıl da Şanlıurfa halkının yakındığı, (biraz da haset) içine dert ettiği en büyük konulardan biri de Şanlıurfa’nın çevre illerden (Gaziantep, Diyarbakır ve son yıllarda Adıyaman - Mardin) pek çok alanda (eğitim, sanayi, turizm, vb.) geri kalmış oluşu.

Peki, bu geri kalmışlığın sebebi nedir?

Bu geri kalmışlığın en büyük sebebi Şanlıurfa’nın üretmiş olduğu kendi iç siyasetidir. Ahmet İzzet Paşa’nın Balkanlar'daki karmaşık siyasi yapı ve bölgedeki ülkelerin yoğun diplomatik faaliyetlerini vurgulamak için söylediği "Balkanlar, tükettiklerinden daha çok siyaset üretiyor" sözünü bugün Şanlıurfa için söylememiz mümkün.

Çünkü Şanlıurfa’da devlet dairesindeki memurun kötü davranışından otoyolda açılan bir çukura kadar her şeyin hesabı siyasilerden sorulur; yalnızca hesap sormakla kalmaz, adeta kamuoyu önünde linç edilirler.

Gaziantep’e bakalım:

2001 yılında AK Parti’nin kuruluşundan bugüne aktif siyasete devam eden Fatma Şahin’i ele alalım. 2001’de partinin kuruluşu, 2002’de Gaziantep milletvekilliği, bakanlık ve 2014’ten bugüne kadar belediye başkanlığı...

23 Yıllık istikrarlı bir siyasi kariyer ve bununla birlikte turizmi, sanayisi ve şehirleşmesiyle gelişen bir Gaziantep. Peki, Gaziantep bunu nasıl başardı? Çünkü ticaret, sanayi, siyaset ve şehrin yönetiminde kurumsal yapısını sağlıklı bir şekilde oluşturmuş Gaziantep halkı Fatma Şahin’den neyi isteyeceğini biliyordu.

Şanlıurfa Halkı neden ne istediğini bilmiyor?

Şanlıurfa halkının yaptığı en büyük yanlış, siyasetçiyi desteklerken ve seçerken adayın temsil kabiliyetinden ziyade kendi bireysel çıkarını düşünmesinden başlar. En son yapılan yerel seçimlerin ardından ortaya çıkan faturalar, bankamatik memurları, seçim sonrası işten çıkarılanlar ve işe alınanlar bu problemin en taze örneklerindendir aslında. Şanlıurfa’da siyaset, herkesin kendi adamını kurumlara işe aldırmak, ihale kovalamak veya köyüne yol yaptırmak için yapılır ve desteklenir.

Şanlıurfa halkı, seçilen vekilinden Şanlıurfa’nın temel ve genel sorunlarını meclis kürsüsünden dile getirmesini istemez. Ulaşım, enerji, eğitim, şehirleşme, sanayileşme ve hepsini içine alan GAP sanki başka bir ilin sorunuymuş gibi siyasilerimizin ilgi alanında değildir. Urfalılar, siyasetçilerin taziyelerine-düğünlerine gelmesini, dükkânlarını şereflendirmesini bekler. Belediye başkanından şehir için kalıcı temel yatırımlar, plan - projeler üretmesini beklemez. Yağmur yağdığı zaman çizme giyip açıklama yapmasını, paspas alıp yerdeki suları çekerken poz vermesini bekler.

Hastaneye gittiği zaman siyasi figürden, kendisi adına sırada beklememek için torpil yapmasını ister. İhtiyacı olmadığı hâlde fakir fukaraya gidecek bursun önüne geçip kendi çocuğuna bağlanmasını ister. Bu liste böyle uzayıp gider.

Peki, Şanlıurfa Halkı ne istemeli?

Şanlıurfa halkı, seçtiği siyasiden öncelikle şehrini temsil etmesini ve GAP başta olmak üzere kalkınma ve refah sağlayacak ulaşım – sulama - enerji projelerinin, genel yatırımların ilimizde gerçekleştirilmesini istemeli. Şehrine yatırım kazandırmasını, en basitinden Şanlıurfa turizminin aynası olan Balıklıgöl’ün çevre düzenlemesini, Haşimiye’deki işgallerin son bulmasını talep etmeli. Sözü verilen “Alan yönetimi” kurulmasını takip edecek. Siyasetçiye bunun için baskı yapmalı. İşini yapmayan siyasetçiyi yuhalamalı, işinin hakkını vereni sahiplenmeli.

2000 Sonrası Şanlıurfa Siyasileri

2000’li yıllardan önce Şanlıurfa’dan çıkmış, Türk siyasetinde ağırlığı olan isimler vardı: Salih Özcan, Necmettin Cevheri, Cenap Gülpınar, İbrahim Halil Çelik gibi.. 2000 Yılından sonra ise Şanlıurfa, maalesef kendi yerel siyasetinden bir adım öne çıkacak, Şanlıurfa’yı ulusal siyaset arenasında temsil edecek siyasi aktörler çıkartamadı.

Şanlıurfa’da Yerel ve Ulusal Siyasi Aktörler

Aslında kelime anlamlarına baktığımızda bu iki kavram sadece koltukları temsilden ibaret, fakat benim bu kavramları kullanma sebebim makam kavramından daha çok işin vizyon kısmına dikkat çekmektir.

Makamlardan yola çıkarsak, Şanlıurfa son 20 yıl içerisinde Ankara’ya Ahmet E. Fakıbaba ve Nureddin Nebati’yi bakan olarak göndermiştir. Ancak bu iki aktör de gerek bakanlıkları öncesinde gerekse sonrasında Şanlıurfa’ya herhangi bir kalıcı katkı sağlayamamışlardır. Çünkü ulusal siyasete etki edecek gerekli vizyon bu iki siyasetçide maalesef bulunmuyordu. Sadece Şanlıurfa için değil, aynı zamanda kendi dönemlerindeki bakanlık hizmetlerine baktığımızda da görev süreleri boyunca ne yazık ki arkalarında hatırlanacak ciddi bir iş bırakamadıklarını görmekteyiz.

Mehmet Kasım Gülpınar

2011 Yılından itibaren aktif siyaset içerisinde bulunan ve bugün yerelde ve ulusalda sık sık adı gündeme gelen Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı M.Kasım Gülpınar; atadan gelen siyasi ve sosyal mirasının yanında kişisel donanımı, vizyonu, bilgi birikimi ve entelektüelliğinin yanı sıra milletvekilliği süresi boyunca edindiği uluslararası tanınırlık sayesinde, son 20 yılda Şanlıurfa’da yerelden ulusala tırmanabilecek potansiyele sahip ender siyasi aktörlerimizden biridir. Fakat burada Şanlıurfa halkına düşen çok önemli bir görev var: M.Kasım Gülpınar’a gerekli desteği vermek.

Nedir bu destek?

Halk olarak Mehmet Kasım Gülpınar’a verebileceğimiz en büyük destek, kendisinden doğru şeyleri talep etmektir. Sel olduğu zaman “Neden ayağına çizme giyip sokağa çıkmadın?” demek yerine, sele karşı önlem alınması için 3 derede DSİ tarafından yürütülen projenin bir an önce tamamlanmasını talep etmektir. Göle dönen ana cadde, kavşak ve mahallelerle bu derelerin yağmur suyu drenaj bağlantılarının yapılıp – yapılmadığını sormaktır. Belediyeden kadro istemek yerine, sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde şehre genel faydası olacak projeler teklif etmektir. Turizmi ve sanayiyi geliştirmek için gerekli alt yapı taleplerinde bulunup önünü açmaktır.

Şanlıurfa Halkı’nın Ne İstediğini Bilmesi Gerekiyor!

Şanlıurfa halkı, siyasilere kendi bireysel çıkar ve menfaatleri için gitmek yerine memleketin genel çıkar ve menfaati adına talepte bulunmalı. Bu şehrin siyasetçisi halka doğnu kulak vermeli, halk da siyasetçisine şehir için sahip çıkmalıdır.

Kaynak: GAPGündemi