Kuşkıran, genç yaşta İmam Hatip Lisesi'nde okurken hat sanatıyla tanıştığını anlattı. O yıllarda yaşadığı bir anısını şu sözlerle dile getirdi:
"Urfa’ya Suriye’den bir Şeyh gelmişti. Ulu Cami’deki sohbetine katıldım. Orada, bir arkadaşım olan Ahmet’le karşılaştım. Ahmet, İmam Hatip’i bırakıp Dergâh Medresesi'nde eğitim alıyordu. Bana Arapça ve dini ilimlerin yanı sıra hat sanatını da öğrendiğini söyledi. İsmini kağıda yazdı, hayran kaldım. 'Ben de gelebilir miyim?' diye sordum ve hocasından izin alarak kursa katıldım."

Ancak Kuşkıran’ın hat sanatına ilk adımları pek de kolay olmadı:
"Kursun ilk günlerinde kalemi tutmayı ve düzgün yazmayı bilmiyordum. Kurşun kalemle başladım ama ilk denemelerim başarısızdı. 15 gün boyunca kursa devam ettim. Kurs sona erdiğinde hocamın yanında öğrenmeye devam ettim ve yaz sıcağına rağmen her gün ders almaya gittim."

Sanatta ilerlemek isteyen Kuşkıran, birçok hocadan ders almak için çaba gösterdi. İlk hocasıyla belli bir seviyeye ulaştıktan sonra yeni arayışlara girdi:
"Mahmut Dörtbudak Hoca’ya gidip hat dersi almak istedim ama zaman bulamadığını söyledi. Daha sonra Mehmet Ali Caduk Hoca’dan Nesîb dersi aldım. İmam Hatip’ten Ömer Faruk Hoca’dan Rik’a yazısını öğrendim ve son olarak Mehmet Memiş Hoca’dan da ders aldım."

Bugüne kadar birçok karma ve kişisel sergiye katılan, ayrıca ödüller kazanan Abdulkadir Kuşkıran, programda hat sanatının kendisi için bir tutkuya dönüştüğünü dile getirdi. Sanat yolculuğunda karşılaştığı zorluklara rağmen hat sanatına olan bağlılığını hiç kaybetmediğini vurguladı.

Bu içten sohbetle Şanlıurfa'nın kültürel mirasına ışık tutan Kuşkıran, hat sanatının bir sabır ve azim işi olduğunu belirterek, gençlere de bu alanda çalışmaları için ilham verdi. Program izleyicilerden büyük ilgi gördü.

GAPGündemi'nin "Şanlıurfa'da Kültür ve Sanat" programı, kültürel değerleri ve sanatçıların hikâyelerini ekranlara taşımaya devam ediyor.

Kaynak: İshak Polat