GAPGündemi dijital platformlarında canlı olarak yayımlanan Muharrem Çelik'in hazırlayıp sunduğu "Şanlıurfa'da Kültür ve Sanat" programının konuğu, Urfa'da Milli Görüş Hareketinin tanınan isimlerinde dava adamı Mahmut Apaydın (Şekerci) oldu.

Aslen Siirt Tillolu olduğunu belirten Apaydın, Siirt'te yaşanan kıtlıktan dolayı dedesinin 1911-1912 yıllarında 8 çocuğu ile birlikte Urfa'ya geldiğini belirtti. Urfa'da hastalıklardan dolayı 5 amcasının vefat ettiğini belirten Apaydın, babasının ailenin en küçük çocuğu olduğunu ifade etti.

1940 yılında Urfa'da dünyaya gelen Apaydın, çocukluğunu hiç yaşayamadığını, 8 yaşından itibaren çalışmaya başladığını vurguladı.

"Ermeni Usta babamı işten kovdu"

Babasının daha kendisi doğmadan önce Ermenilerin yanında çalıştığını ifade eden Apaydın, "Ben Ermenilere rastlamadım. Sadece bir Yahudi evi gördüm. Onlar da eşyalarını kamyona yükleyerek gittiler. Ermeni'nin oğlu birgün bir Müslümanla kavga ediyor. Babam da Müslümana arka çıkıyor. Ermeni çocuk babasına gidip, 'Ben bir Müslümanla kavga ettim; senin kalfan, bana yardım etmesi gerekirken Müslümana yardım etti.' diyor. Ustası babama 'Sen ne biçim Ermeni'sin; bir Hristiyan'a değil de Müslümana yardım ediyorsun.' deyince, babam da 'Ben Ermeni değilim ki, Müslümanım. Tabii ki Müslümana yardım edeceğim.' diyor. O zaman ustası diyor ki 'Vay! Demek ki biz bugüne kadar koynumuzda yılan beslemişiz.' Ve babamı kovuyor." ifadelerini kullandı.

"Babam kuruyemiş ve şeker imalatına başladı"

Babasının şekerciliğe nasıl başladığını belirten Apaydın, "Babam işten kovulduktan sonra eskiden Arasa Hamamı'nın yanında Abamor Hanı vardı. Yağ falan satarlardı. Onun yanında Müslüman bir şekerci, kuruyemişçi varmış. Babam gitmiş onunla ortak olmuş. Daha sonra ortağı dükkânı kendisine devretmiş. 'Ben artık bu mesleği yapmayacağım.' demiş. Babam böylece tek başına kuruyemişçilik yapmaya başlamış. Daha sonra büyük amcam Abdullah da kuruyemişçiliğe başlamış." dedi.

"Milli Gazete ve Hicret Takvimi dağıttım"

Milli Gazete yayın hayatına başlamadan önce İstanbul'dan bir mektup aldım. Beni nerden ve nasıl tanıyorlar bilmiyorum. Çocukluğumdan beri İslami faaliyetlerin içinde oldum. Gelen mektupta Milli Gazete isimli bir gazete çıkaracaklarını ve beni de Urfa temsilcisi seçtiklerini söylüyordu. Kabul etmem halinde kimlik fotokopisi, 2 resim, ikametgâh ve sabıka kaydı göndermemi istediler. Ben de istenen belgeleri hazırlayarak gönderdim. Ondan sonra gazete gelmeye başladı. Günde 500 adet gazete satıyordum. 50 Gazeteyi doktor muayenelerine ve berberlere bedava bırakıyordum." dedi.

Apaydın, daha sonra büyük fedakârlıklara Hicret Takvimi sattığını ve bundan dolayı mahkemelik olduğunu ifade etti.

"Gâvura benzemek insanı ateşe götürür"

Bir Hadis-i Şerifte 'İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar' diyor. Ben istiyorum ki insanlar ölmeden önce uyansınlar. Dünyada neler oluyor? Görsünler baksınlar. Çare nedir? Kim, nasıl yapar? Bunun derdine düşsünler. Şu an Müslümanlar durmadan eziliyor ve katlediliyor. Neden katlediliyor? Niye birlikte değiliz? Neden beraber değiliz? Niye ayrı ayrı kulvarlarda gidiyoruz. Hep beraber olalım. Bir olalım, İslam'ın izzetini ve şerefini yükseltelim. Gâvurlara benzemeyelim. Geçmişte İngilizler Urfa'yı işgal etmeye geldiler ama başaramadılar. Şimdi işgal etmeye lüzum görmüyorlar. Niye? Bizi kendilerine benzetiler. Bunun için gâvura benzememeliyiz. Gâvura benzemek insanı ateşe götürür." şeklinde konuştu.

Kaynak: GAPGündemi / Tuğba Polat