GAPGündemi'nde canlı olarak yayımlanan moderatörlüğünü Muharrem Çelik'in yaptığı "Şanlıurfa'da Kültür ve Sanat" programının konuğu Âşık Sefai mahlaslı Mehmet Acet oldu.
Acet, Kısas kırsal Mahallesi, Alevi-Bektaşi geleneği ve âşıklık geleneği ile ilgili bilgiler verdi.
"Âşıklar; halkın tellalı, gözü, kulağı ve sesidir"
Âşıklık geleneğinin Türk sözlü kültürünün temel ögelerinden biri olduğunu belirten Acet, "Âşıklık geleneğinde, Türk kültürümüzün içerisinde, olmazsa olmazlardan biri âşıklık geleneğidir. Âşıkların biri de Dede Korkut'tur. Âşıklar, asırlar boyunca bu kültürü usta-çırak ilişkileri içerisinde günümüze kadar taşımışlardır. Kısaca âşıklar; halkın tellalı, gözü, kulağı ve sesidir. Âşıklar, halkın mutlu günlerini de bağlamalarıyla, sözleriyle, türküleriyle ve şiirleriyle dile getirirler. Yine halkın acılı günlerinde ağıtlar ve destanlar yakarak dile getirirler. Âşıklar bir yerde basın vazifesini de görmüş olurlar. Osmanlı zamanında padişahlar da âşıkları kabul etmiş ve saraya almışlardır." şeklinde konuştu.
"Bizde bağlama olmazsa olmazdır"
Bağlama ile tanışmasına değinen Acet, "Müziğimizin, kültürümüzün olmazsa olmazlarının başında bağlama gelir. Cem evlerinde saz olmazsa, zakir olmasa, cem olmaz. Biz de çocuk yaşlarda cem'e gider gelirdik. Ustaların eline bakarak bağlama çalmayı öğrendik. Gençlik yıllarımda kaval çalardım, biraz çobanlık da yaptım. Gönlüm hep bağlamadan yanaydı. Bir gün Mersin'e çalışmaya gittik. Orada bir bağlama gördüm. 2 ay kadar bağlama üzerinde çalıştım. Bu şekilde kavaldan vazgeçerek bağlamaya döndüm." ifadelerini kullandı.
"Bu ödül bana maddi açıdan hiçbir şey kazandırmadı"
UNESCO tarafından ödüle layık görülen ve ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden alan Acet, "UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanterine 2015 yılında kabul görüldüm. Benimkisi hem âşıklık hem de zakirlik dalındaydı. Kültür Bakanlığı'ndan bir yetkili arayarak adaylığımın kabul edildiğini söyledi. 3 Kasım 2016 yılında ödülümü Sayın Cumhurbaşkanı verdi. Çok mutluluk verici bir duyguydu. Türkiye'de halk ozanlarının içerisinde bu ödül şimdiye kadar 7 kişiye verilmiş. Bu ozanlardan 3'ü rahmetli oldu. UNESCO'nun verdiği ödülü Urfa'ya getirdim. Bu ödül bana maddi açıdan hiçbir şey kazandırmadı. Sadece manevi yönden tanındım. Bu ödül Göbeklitepe'den önce bana verildi. Valilik, büyükşehir belediyesi ve belediyeler benim için bir şey yapmadı. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, beni makamında konuk ederek bir plaket ve bağlama takdim etti. Onun dışında bir şey yapılmadı. İnsan kendisi ile ilgili bazı güzellikleri yaşarken görmesi gerekir.
Yurt içinden ve dışından beni arayanlar diyor ki sen bir Elazığlı ya da Antepli sanatçı olsaydın senin heykelin dikilirdi. Bunu beni arayanlar söylüyor. 'Urfa, senin için yaptı?' diye soranlara cevap veremiyorum." diye konuştu.
"Kısas'ta Alevi Bektaşi inancı bugünde devam ediyor"
Kısas kırsal Mahallesi'nin geçmişi hakkında bilgi veren Acet, "Kısas, Urfa'nın doğusunda, şehir merkezine 12 kilometre mesafede bulunan kırsal bir mahalledir. Tarihi belgelerde Kısas'ın tarihçesi miladi 735'li yıllara kadar uzanır. Şimdiki yaşayan toplumumuz ise 1600'lü yıllarda İran'dan Diyarbakır'a, Diyarbakır'dan da Kısas'a gelen Seyyid Ahmet tarafından oluşturulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, Seyyid Ahmet'e Kısas'ı tımar arazisi olarak vermiştir. Kısas, Seyyid Ahmet döneminde 1600'lü yıllarda kuruldu. Şimdiki yaşayan toplumumuz ise çeşitli yerlerden Kısas'a yerleştiler. Neden Kısas'a iltica ettiler? Kısas'a gelen insanlar, sahip olduğu Alevi-Bektaşi inancını ve kültürünü bulunduğu toplumda açıktan söyleyemiyorlardı. Bu yüzden insanlar çeşitli yerlerden Kısas'a geldiler. Kısas'ta Alevi Bektaşi inancı bugünde devam ediyor.
Kısas; Sünni kardeşlerimizle iç içe yaşayan bir toplumdur
Kısas'ın kültür ve geleneklere değinen Acet, "Kısas'ta aşure etkinliği her yıl düzenlenir. Kısas'ta imece usulü ile bir dernek tarafından aşure etkinliği yapılır. Kısas'ta 2 tane cem evimiz, iki tane de camimiz vardır. Kısas; Sünni kardeşlerimizle iç içe yaşayan bir toplumdur. İbadetlerimizi, 12 hizmet dediğimiz Alevi Bektaşi geleneğine uygun olarak Cem evinde yaparız. Her perşembeyi cumaya bağlayan gece cem ibadetlerimiz olur. Bu kültür, tarih boyunca bu şekilde yaşamış ve bu şekilde devam ediyor. Muharrem ayında bizde 15 gün matem orucu tutulur. Masum-u Pakların anısına 3 gün oruç tutulur. 12 günde muharrem ayı orucu tutulur. Bu günlerde su içilmez, etli yemek yenilmez, tıraş olunmaz, aynaya bakılmaz, eğlence olmaz, düğün olmaz." dedi.
Aşık Sefai kimdir?
1954 yılında Şanlıurfa'nın Kısas köyünde dünyaya geldi.
Ses sanatçısı olarak Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği Korosu’nda 20 yıl görev yaptı. 2019 yılında emekli oldu.
Türkiye’nin birçok bölgesini gezmiş ve çeşitli âşık toplantılarına ve kültürel etkinliklere katılmıştır.
Halk müziği repertuarında derlediği 30 civarında eser bulunmaktadır.