Gazeteci Seyfullah Polat ve İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım’ın sunumuyla Şanlıurfa’nın ihtiyaçları ve çözüm önerilerinin ele alındığı “Ortaya Konuşan Adamlar” Programının bu haftaki bölümü, Gazze’de 1 yıldır devam eden İsrail vahşetiyle başladı.      

Polat: 1 yılda sayılabilen cesetlerin sayısı 50 bini aştı

Programın açılışında, İsrail’in; 1948 yılından bu yana Filistin’de insanlığa dair her türlü suça imza attığına dikkat çeken Gazeteci Seyfullah Polat, “76 yıldır Filistin’de bebekleri, anneleri, gençleri ve masum yaşlıları katleden Siyonist İsrail İşgal ordusu, son 1 yıl içinde ise tespit edilebilen rakamlara göre 50 binin üzerinde sivili katletti. Bu rakama enkaz altında kalmış on binlerce insanın cesedi dahil değil. İsrail; Gazze’de sürdürdüğü bu vahşeti Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’ye taşıdı. Suikastlar düzenledi. Gazetecileri, Doktorları, Kurtarma Ekiplerini, Birleşmiş Milletler Görevlilerini bile katletti. İsrail şu an dünyanın dört bir yanında fitne ve fesadın kaynağı olarak görülüyor. Dünya genelinde protesto gösterileri ve boykot kampanyaları devam ediyor. Dün Türkiye’nin dört bir yanında Filistin’e destek gösterileri düzenlendi ve vicdan sahibi herkes mazlumların yanında saf tutmayı sürdürüyor. Allah katledilen o masum bebeklerin ahını ve kanını yanlarına bırakmasın” ifadelerine yer verdi.

 

Yıldırım: Bu toplum tarihin her döneminde fitne ve ifsada sebep olmuş

7 Ekim ve sonrasında gelişen olayları ele alan İnşaat Mühendisi Osman Yıldırım, “İsrail, terör zihniyeti ile sürdürdüğü bu vahşeti, farklı ülkelere de taşıma niyetinde. İsrail, sivillere gerçekleştirdiği insanlık suçlarının yanında, ifade ettiğiniz gibi suikastlara da imza attı. Biz tüm bu vahşeti kınayıp lanetliyoruz. Gençlik yıllarımızda da bu böyleydi. 30 yıl önce de biz eylemlere katılıp protestolarda İsrail’e lanet ederdik. Aradan geçen zamanda hükümetler değişti, söylemler değişti ama akıbet değişmedi. Sadece vahşetin boyutu arttı. Bu toplum tarihin her döneminde fitne ve ifsada sebep olmuş. Gücü eline aldığı her anda da bozgunculuk ve katliamlara imza atmış. 1982’de Sabra ve Şatilla katliamları yaşandı. Mülteci kamplarında bebekler de dahil binlerce masum sivil katledildi. Aradan 40 yılı aşkın süre geçti. Bölgedeki yönetimler bin bir parçaya ayrılmış şekilde seyrediyor. Arada bir Türkiye var. Devlet olan ve yeri geldiğinde tepki koyabilen, söylem üretebilen bir Türkiye var” diye konuştu.

Polat: Tüm dünyaya empoze dilen mağdur Yahudi halkı imajı yerle bir oldu

Türkiye’nin terör örgütü PKK’ya karşı yürüttüğü haklı ve meşru operasyonlarda Batılı ülkelerin ikiyüzlü tutumunu hatırlatan Seyfullah Polat, “Türkiye’nin terör örgütüne karşı ‘sözde orantısız güç’ uyguladığını gerekçe göstererek ambargo uygulayan Batı, şu an İsrail’e silah depolarını sonuna kadar açarak katliama ortak oluyor.  Siyonist lobinin sinema sektörü ve tüm argümanları kullanarak oluşturmuş olduğu ‘mağdur Yahudi halkı’ imajı yerle bir oldu. İnternet ve sosyal medya yoluyla yayılan görüntüler insanların gözünü ve kalbini açtı. Bu katliamlara tepki göstermek için Müslüman olmaya gerek yok. Birazcık vicdan kırıntısı barındıran herkes tepkisini ortaya koyuyor. Nitekim bunu ABD ve Batı halklarında da görüyoruz. İnsanlar sokaklara dökülüyorlar. Gençlerimizin imrenerek baktığı o meşhur üniversitelerde gençler, çadırlarını kurmuş İsrail ve vahşete ortak olan hükümetlerini protesto ediyor” dedi.

 

Yıldırım: Bu vahşete karşı yüreğinde sızı hisseden herkes bir duruş sergilemeli

“Eylem ve söylemlere baktığımızda ise 40 yıl öncesiyle bugün arasında bir farklılık yok. Vahşetin ve işgalin arttığını görüyoruz. Buna karşı biz halk olarak ne yaptık? Olayları kavrayabildik mi? Toplumun her bir ferdi, vahşete karşı yüreğinde sızı hisseden herkes bir duruş sergilemeli. Mesela İsrail’in ürünlerini protesto ediyoruz. Ben de kullanmıyorum bu ürünleri. Evime sokmuyorum. Ama bunların sermayesi her yerde. Dünya genelinde birçok markada sermayeleri var. Ama biz elimizden geldiğince bu boykotları sürdürmeliyiz. Hükümetler de halkın dirayetinden güç alır. Halkın tavrına göre tavır alır ve söylem geliştirir. Bu sadece Türkiye için de geçerli değildir. Dünyanın dört bir yanında sokağa dökülen insanlar, hükümetlerine baskı yapıyor” diyerek halkın desteği ve baskısıyla Hükümetlerin daha doğru ve ilkeli politikalar üretebileceğine dikkat çekti.

Polat: Esnafımızın vicdanı, kampanyalara yeniliyor

Tüm dünyada İsrail ürünlerine yönelik sürdürülen boykot kampanyalarının; yerel ve ulusal market ağlarında desteklenmediğini aktaran Seyfullah Polat, “Ben de kendi mahallemden örnek vermek isterim. Ekmek aldığım somun fırınında ve alışveriş yaptığım mahalle bakkallarında, İsrail markası kola ve içecekler satılıyor. Son 1 yılda kırıp gücendirmemeye dikkat ederek ‘Kaldıralım artık bunları, satmayalım artık’ diyorum. Alternatif yerli ürünler de raflarda olmasına rağmen… O malum marka dolap veriyormuş. Kampanya yapıyormuş. Bir taraftan televizyonda vahşeti izleyip İsrail’e lanet ediyorlar. Diğer yandan onların malını satıyorlar. Ben ticari ahlak anlamında da bir çöküntü görüyorum. O ürünlerden kazandığı para esnafımıza hayır getirmez. Halkımıza dönelim. Bazı insanlar hükümetten daha sert tepkiler bekliyor. Hadi savaş da açalım. Peki dirayet gösterebilecek miyiz? Dolar fırladığında bas bas bağırıyorlar. ‘Devletimiz, Tayyip Erdoğan bizi batırdı’ diyorlar. Ben halkımızın da rahatından taviz vermeye hazır olduğunu düşünmüyorum. Bu sözlerimi, 1 yıldır çeşitli aralıklarla sokağa dökülen, boykotlara katılan insanlarımızı tenzih ederek söylüyorum” diye konuştu.

 

Yıldırım: Türkiye toplumun genetiğiyle oynanıyor

Son dönemde yaşanan infial yaratan olaylar ve skandal yargı kararlarının normal olmadığını vurgulayan Osman Yıldırım, “Türkiye kamuoyuna baktığımızda da sosyal bir vahşetle karşı karşıyayız. Televizyonlarda, haber sitelerinde, gazetelerde ve sosyal medyada sürekli yeni bir vahşet haberiyle karşılaşıyoruz. Diyarbakır’da Narin kızımızın olayı aradan 40 gün geçmesine rağmen aydınlatılmış değil. Ümraniye’de madde bağımlısı bir suç makinası tarafından şehit edilen Polis Memuru Şeyda kızımızı toprağa verdik. Fatih’teki surlarda gerçekleşen vahşeti konuşmak dahi ağır geliyor. Polis suçluları yakalıyor. Yargı salıyor. Bu toplumun genetiğiyle oynanıyor. Açlık sınırının altında yaşayan insanlar var. Bu da ekonomik bir vahşettir. Maalesef bizim toplumumuz, gençliğimiz, bombalarla olmasa bile adalet mekanizmasındaki çarpıklık nedeniyle katledilmektedir” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

Kaynak: İshak Polat