Kutsal bir hayat buyruğu şöyledir: "Nasıl yaşarsanız, öyle idare edilirsiniz." Toplum aslında kendine layık olanı tercih etmiş olur ve o şekilde de geleceğini belirlemiş olur. Bir şehir, kendi misyonunu ve vizyonunu doğru paylaşılabilir biçimde ifade edebilmelidir. Yalnızca bir kişinin ya da kişilerin düşündüğü gibi değil de çoğulcu bir anlayışla halkı da işin içine katarak kendini gerçekleştirebilmeli. Adaletli, eleştiriye açık ve iyi yönetim anlayışına sahip olmak istiyorsak bunu bilgi ve deneyimle taçlandırmamız gerekir. Bundan dolayıdır ki bir kentin önünün açılmasını istiyorsak öncelikle kültürel vizyona ve ideal bir misyona sahip olmak gerekir. Bu da engin bir akıl, izan ve o kültürle yoğrulup teşne olmaktır ki oda o kültürü ve medeniyeti en başta derin bir sevgiyle özümsemekle başlar. Bilmekle ve bildikleriyle amel etmekle ve hayatınıza değer katmış olmakla devam eder. Çünkü bilmek insana adil olmayı, ahlaklı olmayı, insanları tanımayı ve insanlarla doğru değerler üzerinde ilişki kurmayı öğretir. Zaten değil midir ki nefsini bilen kendini bilmiş olur. Çünkü her şey tanımakla başlar ve bilmekle tarihi yolculuğa çıkmış olur. Eğer siz insanları iyi tanıyorsanız ve kendinizden de eminseniz zaten yanınıza nadanları yaklaştırmaz ve yanlış yönlendirmelerden uzak durarak kendinizi ve çevreniz de korumuş olursunuz.
Bir kentin sınırları içerisinde gerçekleşecek olan her türlü kültürel etkinlik, icraat ve çalışmalar ekip ruhunun somutlaşmış şekli olacağından bu sizin vizyonunuzu göstermiş olacaktır. Belki çok konuşulmayan bir kavram olsa da sivil şehirleşmeyi öne çıkarmalıyız. Bu da mimarisinden alt yapısına, kültür ve sanat faaliyetlerinden üst yapısına kadar her alanda sivilleşmeyi ve özgür düşüncemizi ortaya koyacak bir medeniyet şehri anlayışı ortaya koymaktan geçer. Devletçi ve korumacı bir anlayışın gölgesinde değil, halkın hizmetinde ve denetiminde bir belediye başkanlığı ve yerel yönetimler anlayışı ortaya konmalıdır. Büyükşehir Belediyemiz yeni bir şehirleşme vizyonuyla ortaya çıkmalı ve tasavvur edilecek kent modeli, medeniyet ve kültürümüzün özüne ve kültürel kodlarına göre inşa ve ihya etmelidir. Büyükşehir Belediye Binası'nın hemen arkasındaki Millet Hanı, Karakoyun Deresi üzerindeki Hızmalı Köprü ve Su Kemeri projeleri, Köprübaşı'ndaki metruk binayla ilgili yapılan çalışmalar takip edilmeli ve bu projeler Urfa'nın tarihi-sosyal dokusuyla donatılıp kentin hizmetine hızlı bir şekilde sunulmalı, dışarıdan gelecek olan yerli ve yabancı seyyahların beğenisine sunulmalıdır. Bunun içinde eğer kendinizi bu işe adamış bir birey olarak görüyorsanız; bilgide ilim ve hilm sahibi, dinlemesini bilen ve tahammül edebilen, hizmet etmede ise inandıklarını ve düşündüklerini hızlı bir şekilde yapabilme kabiliyetine sahip olmak gerekir. Herkesin yararlanacağı şehir kütüphaneleri, okuma ve dinlenme salonları, kent kitaplıkları kurulmalıdır. Yani aidiyet ve mesuliyet duygusu içerisinde kimliği olan, ruhu olan, sivil, örgütlü, mutlu, eğitimli ve medeniyet iddiası olan şehirler kurmalıyız. Bunları yaparken de hızlı olabilmelidir ve bunu da ekip ruhuyla yapmalı ve hizmetleri tabana yayabilmeliyiz. Ayrıca vefayı da unutmamalıdır ki, geldiği yeri unutmadan geleceğe ümitle bakabilmelidir insan. Nasıl ki insanın kendisiyle barışık olması gerekiyorsa ve bu da bizim için önemli bir unsursa, halkla da barışık ve halkın içinde olabilmelidir.
Geçmişten iyi dersler çıkarılmalı ve Yeni Türkiye'nin inşası ve ihyasındaki hızlı akışkanlığa ayak uyduracak ve geleceği şekillendirecek büyük projelerde bir ileri iki geri anlayışından kurtulmalı. Rabia Meydanı ve 11 Nisan Fuar Alanlarını kentin beklentileri ve burada yaşayan vicdan sahiplerinin düşüncelerine göre şekillendirilmelidir. Urfa'nın kalbi sayılan Rabia Meydanındaki ismi anlamlı; ama pramid, top bataryası, heykel gibi anlamsız tartışmalara muhal vermeden şehrin misyonuna ve Yeni Türkiye'nin vizyonuna yakışacak şekilde 11 Nisan Fuar Alanını kimsenin ya da kimselerin rantiyesine dönüştürmeden şehrin maddi ve manevi kültürüne kazandırılmalı. Bir şehri düşünen yapı kentin gelişimini sağlamalı ve kültürel dokusunu koruyabilmelidir. Urfa Kalesi; Göbekli Tepe'de yapılan çalışma gibi yerin altındaki altın değerindeki şehir medeniyeti gün yüzüne çıkartılmalı ve Urfa Kalesi'nin etrafı, özelliklede güney bakan tarafı gecekondu yapılanmasından temizlenip hendekler tarih yolcularının hizmetine sunulmalı. Bunlar yapılırken de Mevlevihane projesinde düşülen hatalara düşülmemeli; yani yüzlerce insanın ekmek tekneleri yıkılırken bir kişiye rant mekanı açtırılmamalı.. Şehrin kültürel kodlarını bilerek kente vizyon kazandıracak her türlü projeyi gerçekleştirecek yeteneğe, donanıma ve yenilige açık insanlarla çalışabilmelidir. Ekip ruhuna önem veren ve çalışma arkadaşları arasında farklı fikirdeki insanlarla çalışabilmeli ve vicdanı sorumluluk alırken de rahat olmalıdır ki yeni Belediyelerimizle eşgüdümlü çalışılabilmeli ve hizmetlerde ivme kazanabilmeli. Özellikle Eyyübiye ve Haliliye Beldiyeleri'nin tarihi mekanları korunmalı ve Karaköprü de mabetsiz ve geçmişi olamayan görünümünden kurtarılmalı. En alt kademesinden en üst yöneticisine kadar hiçbir zaman dinamizminden ve heyecanından bir şey eksik olmamalıdır. Bu bağlamda belediyemiz hizmet sunarken ve şehri yeniden inşa ederken yaşlı ve engelli haklarını, çocuk ve komşuluk hukuku gibi değerlerimizi ihmal etmemelidir. Yenilik yapılırken aile kavramı geniş aile üzerinden düşünülmeli, apartman kültüründen çok müstakil ev kavramları öncelenmelidir. Gençleri zararlı alışkanlıklardan uzak tutacak aktiviteler ve çok amaçlı sosyal mekanlar yapabilmelidir. Her mahallede gençlerin spor yapabileceği, kitap okuyabileceği, müzikle ilgilenebileceği, dini ilimleri öğrenebileceği, beyin jimnastiği ve zeka oyunlarıyla yeteneklerini geliştirebileceği, görsel sanatlar ve estetik kültürle uğraşabileceği bu tür modern kültür mekanları inşa edilmeli ve içi doldurulmalıdır. Bu kültür mekanları sayesinde yerin altında nice medeniyetle dolu olan şehrimiz canlanacak, her mahallemiz medeniyetimizin ve kültürümüzün ruhuyla donatılmış olup, toprağın altındaki ölü medeniyetimiz yeniden canlanacaktır ve ihya olacaktır. Bu da sosyal ve kültüre faaliyetlerin tabandan yukarıya doğru derin ve çoğulcu bir çalışma sonunda "birlikte yöneteceğiz" anlayışıyla olacaktır.
Belediye başkanları; aktif, dinamik ve heyecanlı olmalıdır. Şehrin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapısını iyi tahlil ederek, bu rezervleri ekonomiye kazandırmalı ve kazanımları da halkın refahı için kullanabilmelidir. Ve kentsel dönüşüm faaliyetlerinde, şehrin temizlenmesi ve sağlıklı hale getirilmesi-ki şu anda temizlik yapılamıyor maalesef-estetiğe önem vermek, dar gelirli aileleri ev sahibi yapmak, ekonomiyi canlandırmak, trafik problemini çözüp yaşam kalitesini arttırmak ve şehri yaşanabilir hale getirmek yükümlülüğündedir.
Yerel yöneticiler; tüm bunları yaparken birlikte çalışma anlayışı içinde, yönetime halkı ve sivil kuruluşları ortak ederek, hizmet etme sürecinin her aşamasını, hizmet alanlarla birlikte yöneterek insan merkezli şehir yönetimi anlayışıyla hareket edebilmeli, insanların sağlıklı, güvenli, huzurlu ve yaşam kalitesinin yükseldiği bir anlayışla hayatlarını sürmelidir.
Bu da bir şehrin kültürel vizyonu nasıl olmalıdır sorusunu kendine sorabilen yerel yöneticiler ve kendini sorgulayabilen, sorgulatabilen, istişareye açık yerel yöneticilerle olur. Bu günden itibaren imar belediyeciliği, kültür ve sosyal belediyecilik, proje ve yatırım belediyeciliği yanında sivil, örgütlü, katılımcı demokrasiyi de işleten medeniyet ve kültür belediyecilik anlayışıyla yol alan ve bu vizyona sahip bir belediyecilik anlayışının tam zamanıdır vesselam…!!!
URFA’NIN KÜLTÜREL VİZYONU NASIL OLMALI
Ali TUTLUOĞLU
Yorumlar