SEKİZİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Kendisinden yapılan derlemelerin sayısı hakkında kesin bir rakam var mı?
O. Güzelgöz: Bütün derlemeleri sayarsak bin beş yüz civarında. Yani sadece müzik olarak değil, hikâye, deyim, atasözü vb hepsi. Fakat ezgi olarak 600 kadar. Onu da şöyle biliyoruz. Daha önce de bahsetmiştim; 1981 yılında biz kendimiz evimizde bir çalışmaya giriştik. Ona sazlarıyla eşlik etmek üzere Bakır Karadağlı, zaman zaman da Cihat Kürkçüoğlu ve kardeşi Sabri Kürkçüoğlu gelirdi.

M. Sarmış: Cihat Beyin öyle bir yanı olduğunu bilmiyordum.
O. Güzelgöz: Var, var. Fakat daha çok Bakır Karadağlı geldi. Onun yetişmesindeki en önemli çalışmalardan birisi budur. Günlerce babama Urfa repertuvarındaki türkülerini, hoyrat ve gazel örneklerini okutturduk. En başından en sonuna kadar okudu. Sonra ben onlara alfabetik dizin yaptım. "Abdonun odası takalı camlı" diye bir ağıt ile başlıyor. Mayalar, hoyratlar, ağıtlar, uzun havalar, gazeller ve türküler… Günlerce, gecelerce sürdü. Bazen üst üste, bazen haftada bir iki gece… Bakır Karadağlı o zaman Arap Meydanı'nda oturuyordu. Üşenmeden kalkıp gelirdi. Bazen Cihat Abi, bazen Sabri Kürkçüoğlu da katılırdı aramıza. Böylece hepsini kaydettik. 1959'da Fikret Otyam ve İlhan Başgöz'ün, 1973'te Yaşar Doruk ve ekibinin kayıtları ile bizim 1981'de yaptığımız derleme kayıtlarını topladığımız zaman 600 kadar ezgi oluyor babamdan derlenenler…

M. Sarmış: Kendisinden türkü alan çok ünlü sanatçılar var.
O. Güzelgöz: Tabii. Mehmet Özbek, İbrahim Tatlıses, Mahmut Coşkunses, İsmail Badıllı, İzzet Altınmeşe, Selahattin Alpay, Münevver Özdemir, Mahmut Tuncer, Mehmet Delioğlu, Zekeriya Ünlü, Bülent SerttaÖzkaya… Alıp okuyorlar, plak yapıyorlar. MESAM'dan alıyorlar. Kaynak kişi olarak babamın adını gösteriyorlar. Biz de izin veriyoruz. Herkes okuyor.

M. Sarmış: Müzik bilgisini ve tecrübesini katıldığı meclislerden, bizzat ustaların ağzından dinleyerek almış, öğrenmiş. Hikâye, atasözü, deyim gibi diğer kültürel ögeleri de aynı yollarla mı öğrenmiş?
O. Güzelgöz: Evet tabii. Küçük yaşlardan itibaren meraklı. Sık sık vurguluyorum, hafızası da müthiş. Çok da iyi bir dinleyici. Hal böyle olunca duyduğunu kapıyor. Aile ortamında, akrabalarla, komşularla bir araya geldiğinde, katıldığı meclislerde, her fırsatta öğrenmeye açık. Bize zaman zaman kitap okuturdu, onların da etkisi var.

Bir şey daha ilave etmem gerek. Urfa merkez coğrafyasını da çok iyi bilirdi. Şehri çok iyi tanırdı. Bekârken, askerlikten firarken, sair zamanlarda dağ bayır çok gezmiş. Yine müzik meclisleri, dağ yatıları dolayısıyla şehrin birçok farklı noktalarına gitmiş. Cihat Kürkçüoğlu, makalelerinde yazmıştır. Babam müzede çalışırken Cihat Hoca da orada görevli idi. İşte Urfa'nın tarihi yerleri ile ilgili çalışmalar yapıyorlar. Urfa'nın şurasında ne var, burasında ne var diye… Babam kendilerine bütün önemli yerleri gösterip tanıtıyor…

M. Sarmış: Cihat Hoca'nın bir kitabında okumuştum, fotoğrafları da var. Şehitlik Çamlık'taki bir kaya mezarının yerini o göstermiş.
O. Güzelgöz: Birçok yer hakkında ondan faydalanmışlar. İşte Nemrut'un Tahtı'nda ne var? Şıh Maksut'ta, Yakubiye'de ne var? Şu mağara nerede, o kuyu nerede? Ona sorarlarmış, bazen beraberlerinde götürürlermiş. Hem yerini göstersin, hem anlatsın diye.

Bir husus daha var. Eskiden dağ yatısına çok giderlermiş. Mayısın ortalarında başlıyor, Eylülün ortalarında bitiyor. Herkes yorganını döşeğini götürüyor. Tabii ihtiyaç duyulan kap kacak, yiyecek içecek de götürülüyor. Aralarında bir işbölümü de var. Bazı işler sırayla yapılırken, bazı işleri belli kişiler yapıyor. Şıh Maksut'taki yapıyı uzun süre yatıya kalmak amacı ile kullanmışlar. Bazısı aralıksız kalırken bazıları işi gereği ara ara kalıyormuş. Sadece hafta sonu gidenler oluyormuş. Hafta içi ikindi namazını şehirde kılıp Şıh Maksut'a çıkılıyor, sabah namazından sonra tekrar çarşıya işlerinin başına dönülüyor. Tabii sadece yeme içme yatma değil. Farklı meşguliyetleri de varmış. Mesela akşam serinliğinde dışarı çıkıp etraftaki bazı otları topluyorlar. Hangi ot hangi hastalığa iyi geliyor, neye yarıyor? Hangi ot karın ağrısına, hangisi baş ağrısına iyi geliyor, çocuk sancılandığında hangi otu kaynatıp suyunu içirmek lazım gibi… Bunları da öğreniyorlar. Babam da çok iyi bilirdi.

M. Sarmış: 1984 yılında Kültür Bakanlığı kendisine "Halk Kültürüne Hizmet" ödülü vermiş.
O. Güzelgöz: Daha önce söylediğim şey. Kültür Bakanlığı ile TRT işbirliğinde "Kaynaktan Radyoya Televizyona" adıyla bir program düzenleniyor. O programa Muharrem Ertaş, Mazhar Sakman ve Tenekeci Mahmut Güzelgöz davet ediliyor. Kendilerine Halk Kültürüne Hizmet Ödülü veriyorlar.

M. Sarmış: Evet, artık sona geliyoruz. 1988'de vefat etmiş. Bir hastalığı var mıydı?
O. Güzelgöz: Babam kalp hastasıydı? Uzun yıllar onun sıkıntısını yaşadı. Zaman zaman kriz de geçirdi. Zayıf olduğu ve fazla yemediği için nispeten korunuyordu.

M. Sarmış: Meclis ehli olduğu halde yememesi ilginç.
O. Güzelgöz: Evet… 7 Mart 1988'de kalp krizinden vefat etti. O zaman ben Akçakale'de görev yapıyordum. Urfa'dan pazar akşamı gittim. Pazartesi sabah namazında vefat etmiş. Harran Kapı Mezarlığına defnedildi.

M. Sarmış: Eski Urfa gezilerimin ilk zamanlarında o mezarlığı ziyaret ederken onun da mezarına uğramıştım. Mahmut Kaya Bey de benimle beraberdi. Mezar taşındaki yazı, daha doğrusu şiir dikkatimi çekti. Baki'nin meşhur "Avâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal/ Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sada imiş." Çok isabetli olmuş. Kendisinin mi vasiyetiydi? Sizin mi tercihinizdi?
O. Güzelgöz: Kendisinin böyle bir vasiyeti yoktu. Kardeşim Mehmet veya babamın öğrencileri yazdırmıştır. Daha sonra annemi de aynı mezara defnettik.

M. Sarmış: Babanız hakkında bir kitap var.
O. Güzelgöz: Evet. Abuzer Akbıyık tarafından hazırlanan "Şanlıurfa Folklorunun Kaynak Kişisi (Tenekeci) Mahmut Güzelgöz". 1992 yılında ŞURKAV Yayınlarından çıktı. Onun dışında Kültür Bakanlığı'nın bir kitabında hayatından kısa bir özet var. Bir de Kalan Müziğin yayınladığı iki CD'lik bir albüm var. Tenekeci Mahmut Güzelgöz 1919-1988 (CD'leri) Bu albümler yayınlanırken içine kapsamlı bir kitapçık da hazırlanıp konuldu. Orada da hayatı, derleme çalışmaları, hakkında yazılanlar yer alıyor. CD'lerin birinde Urfa faslı, birinde de o 1959 derlemeleri var.

Bu 2 CD'lik çalışmadan önce yine Kalan Müzik tarafından çalışmasını benim yaptığım başka bir albüm daha yayınlanmıştı.

M. Sarmış: Adının verildiği çeşitli yerler var.
O. Güzelgöz: Evet, biri o bahsettiğim evimizin olduğu sokak olmak üzere iki sokağa adı verildi. İbrahim Halil Çelik'in belediye başkanlığı zamanında Mehmet Akif Ersoy taraflarında bir parka ismi verildi. Haliliye ilçesine bağlı Sırrın Karşıyaka taraflarında bir ilkokula da babamın adı verildi.

M. Sarmış: Başka bazı isimler gibi babanızla ilgili olarak da belediye tarafından çeşitli anma programları düzenleniyor. Sizin "keşke şunlar da yapılsa" diyebileceğiniz başka şeyler var mı?
O. Güzelgöz: Unutulmaması, yeni nesillerin de tanıması için anma programları iyi. Ama asıl yapılması gereken bu değil. Üniversitenin bu işe eğilmesi gerekir. Üniversite hocaları akademik çalışmalar yapabilir veya doktora ve lisans öğrencilerine tez konusu olarak verilebilir. Gerçi birkaç yüksek lisans çalışması oldu. Fakat hep gazelhanlığı, icracılığı konularında. Oysa babam bazıları gibi sadece bir icracı değil ki! Urfa halk kültürünün hemen her konusunda bir kaynak kişi. Bir geleneğin en önemli temsilcilerinden biri. Onun için birçok yönden araştırılmayı hak ediyor.

Mesela usta-çırak yolu ile bu geleneğin öğrenilmesi ve sonraki kuşaklara nakli konusu çalışılabilir. Urfa müziğinde tasavvuf müziği ve bunun içinde Tenekeci Mahmut'un yeri çalışılabilir. Bir de müzik deyince akla genellikle türkü şarkı geliyor. Öyle değil. Urfa müziğinde tasavvuf müziğinin, keza mevlitlerin çok önemli yeri var. Makam seyrinin tasavvuf müziğindeki icrası bambaşka bir şey. Bazıları sadece türkü, şarkı, gazelle uğraşmış, onları icra etmiş. Bazıları da tasavvuf müziği, mevlit, kaside, ilahi ile uğraşmış. Babam farklı. Onun avantajı şu: Bir yandan Hacı Nuri Hafız'a hizmet etmiş, ondan dini musikiyi öğrenmiş, manevi olarak da alacağını almış. Öte taraftan Mukim Tahir, Damburacı Derviş ve diğerlerinin müzik meclislerinde oturup kalkmış, onlardan beslenmiş, dünyevi müzik diyebileceğimiz kısmı da onlardan öğrenmiş. Yani çok yönlü. Pek çok alana da hâkim. Her türlü müziği çok iyi biliyor ve icra ediyor. Halk kültürümüzün bütün unsurlarını biliyor, öğretiyor. Bir de sadece kendine çalışmamış; öğrendiklerini isteyen herkese öğretmiş. Günümüzde bilinen otuzdan fazla öğrencisi var. Yani diğerlerinden çok farklı. Bunlar önemli şeyler. Onun için bunların çalışılması, akademik araştırmalara konu edilmesi lazım diye düşünüyorum.

M. Sarmış: Eyvallah! Allah ona ve tüm geçmişimize rahmet eylesin. Çok teşekkür ediyorum.

O. Güzelgöz: Ben de size yaptığınız çok güzel çalışmalar ve verdiğiniz emekler için teşekkür ediyorum.
-SON-