İnsanın mutluluğu esas alınır, her daîm siyasette. İnsanın huzuru, refahı, birlikteliği önemlidir.
Kültürle sanatla edebiyatla şehirle medeniyet kavramıyla iç içe yaşantımız, bizi düşüncelerimizi ifade etmemeye mahkûm kılamaz.
Gaye, insanlığa hizmet ise, insana hizmet götürmek ise, siyaset erbabı, bunu imkanları ölçüsünde gerçekleştirmek ister ve istemesi kadar tabiî bir farklı yol olmaz, olması düşünülemez.
Hepimiz sandık başına gitmeyi, vatandaşlık görevi ve hak olarak biliriz, bilmekteyiz.
Herkes sandık başında oyunu kullanır ya da gitmeyerek tepkisini dile getirir.
Buraya kadar her şey açık ve nettir.
*
Siyaseti kirli görme anlayışını öne sürmek ve uzak durmak, siyasette söz sahibi olanların her aldığı karara uymayı gerektiriyorsa kişinin istediğine ulaşma çabaları neden ve niçin hoş karşılanmaz, yaptıkları kendisine yakıştırılmaz?
Nihayetinde bu bir tercihtir ve herkesin hakkı iken, 'Kültüre ve sanata, fikir hayatına...' diye başlayan, uzun uzadıya süren nutuklara bakınca yapılan bir kabahatmiş gibi gösterilir.
Biz, bu cendere içindeyken siyasette olanların doktorundan mühendisine, her alanın profesöründen doçentine, sinema oyuncusundan muzisyenine varıncaya kadar lebabeb hali, bir halüsinasyon mudur, gördüğümüz kadarıyla?
Mesleğinde bir itibara sahip olmuş, kendisini kabul ettirmiş isimlerin bu yeni uğraşları ne mana ifade eder?
Bunca ilim ve irfan sahibinin burada ne işi var?
*
Bir başkasının yaptığı hata ya da yanlışlık, herkesi bağlamaz. Siyaset ehli, bilir ki doğrudan yana, mükemmeliyetten taraf, yanlışlardan uzak bir hayat, herkesin hakkı ve isteğidir.
Herkesin toplumu idare etmesi amaçlı koyulduğu yolda eksiklik de olur yanlışlık da.
Parti Başkanı bir yemeğe methiye dizmişse, kalkıp teşkilata aynı yemek zorla mı yedirilecek?
Başkan bir konuşma yapmışsa tümüyle kabul mümkün mü?
Eleştirme hakkın olmayacak ve yapılanı benimsemek mecburiyet mi?
Karadenizin Doğusu'nda yağmur varken Akdeniz'de hava güneşli.
Doğu'da kar varken Ege sımsıcak.
Ne olacak, bu durum ve hal!...
Biz doğrulardan kim ne zaman söylerse, söylemişse tarafız ve de yanlışlıklara yakın olmaktan uzağız.
*
Gayemiz, insanımızın huzur ve refah içinde yaşaması, hak ve hürriyet kapsamında sahip olduklarının farkında olmasıdır.
Kimseyi ya da kimseleri karalamadan, hiç bir menfaat beklemeden, insanımıza her şeyin en iyisini, güzelini, mükemmelini sunmayı gaye edinmiş olma şiarıyla yola çıkmışlığımız, bir tuhaf karşılanmamalı.
Bu ülkenin vatandaşı, yaşadığımız şehrin hemşehrisi, millî birliğe ve beraberliğe gönül vermiş olarak, siyasetin insanın doğasında olduğunu inkar edebilir miyiz?
Hiçbir şekilde dostlarımızı incitmeden, görüşlerine saygısızlıkta bulunmadan, kırıp dökmeden, fikir hürriyeti çerçevesinde siyasî teammül sahibi olduğunu ifade etme, ne zaman cürüm halini alır?
Biz şehirlerimiz için her şeyin en güzelini, mükemmel olanını, iyisini isteme yolunda siyaset ehliyiz.
*
Biz, şehir, kaza ve köyde insan varlığı yanında tüm canlılar için düşünürüz.
Biz, yaşamın kutsal bir hak olduğunu ifade eder, çevrenin de korunmasını dile getiririz.
Sevgili dostlar, siyaseti şehrimizin insanının mutluluğu için yol biliriz.
Vurmayla, kırmayla, parçalamayla yıkmayla bir yerlere varılması düşünülüyorsa bunun huzur ve mutluluk getirmesi düşünülemez.
Temiz, kirliliğe bulaşmadan insanının mutluluğu için iyi düşüncelere sahip olmak kötü değildir.
Bir çok imkanı elinin tersiyle reddetme kolay değildir.
Menfaat ve rant elde etme düşüncemiz olmadı, olması düşünülemez.
Kültüre, sanata, dostluğa, kardeşliğe, bu ülke insanımıza elimizden ne gelirse yazıyla hizmete devam ederiz.
Bir futbol liginde her takımın amacı, ilk sırada yer almaktır, kapasitesi ve oyucuları dahilinde.
Hiçbir futbol takımı, kulübü küçük düşürülmemeli.
Herkesin bu ligde ise, çalışmaları oldukça insanî karşılanmalı.
Biz, siyaseti yerelle sınırlı tutmaktayız.
Biz, futbol takımlarının holiganı değiliz.
Biz, iyiyi de kötüyü de biliriz, acıyı ve tatlıyı bildiğimiz gibi, doğruyu ve yanlışı ayırd etme melekesine sahip olduğumuz gibi.
Hiç bir kire ya da kirliliğe bulaşmadan, gayemiz insana hizmet ise, herkes gibi çaba içinde oluruz, herkesi kardeş biliriz, bilmekteyiz, aynı ağacın dalları gibi gövdemiz birdir, bizim.
Bu yazılarımızda hiçbir zaman tarafgîr olmadık, davranmadık, kimseyi ya da kimseleri tezyif edici ifadelerle zan altında bırakmayı marifet bilmedik, bilmemiz mümkün değildir.
Karalama ile çamur atmayla, iftirayla işimiz olmadı, olması mümkün değil.
İnsanımız için siyasetin içindeyiz, olmamamız hayırlı ise dışında olmasını biliriz.
Bu güne kadar yolumuz bu, çizgimiz bellidir.
Belki bu tür açıklamaların hem ilki hem sonuncusudur, bu yazı.
Bir başkası için uygun görülen senin için çok görülüyor ve eleştiriliyorsa, bunda ya haksızlık vardır ya çekememezlik...
Mal varlığımız belli, sadece ömür sermayemiz vardır, tükenmemiş olan.
Bunun için siyasetin gerekliliğini ifade ediyoruz.
Yönetilmekten yana şikayete hakkımız yok, yönetmeyi istemediğimiz vakit.
Siyaset kimin için değil?
Doğruyu söyleyen için şık değil imiş...
Söze yalan karışıyor imiş...
İhaleler var imiş...
Haksızlıklara karışmak olasılığı çok imiş...
Parası olanın işi imiş...
Fakir insanın seçim masraflarını karşılaması zor imiş...
Sırtı kuvvetli olmalıymış, siyasete girenin.
Onu destekleyenler güçlü olmalı imiş.
Şöyle kırk-elli gençle dolaşmalı imiş...
Reklam iyi olmalı imiş...
Gezmeler, ziyaretler, yakıt, yemek, etrafı memnun etme durumları önemli imiş...
Öyle dürüstlük, yalan söylememe, hava- civa imiş...
Kaç aileden kaç oy gelecekse o kadar kadro sözü gerekli imiş...
Yani bu siyaset işi, vatana ve millete hizmet için, parasız ve dahi pulsuz yapılmaz imiş...
Bu iş, böyle imiş...
Dün siyah dediğinize bu gün beyaz diyebilirmişsiniz...
Yirmi dört saat, siyaset için uzun zaman imiş...
Hem koskoca şehirde en az beş karargah olmalı imiş.
Çay, kahve, yemek elbette verilmeli.
Sandıkların her birinde olmak gerekiyor imiş...
Siyasete girilmemesi için dost tavsiyesidir, birer birer sıralanan.
İyi ve güzel de dürüst olanlara hiç yaşama şansı tanınmaz mı, bu kulvarda?
Hep zengin olanlar mı, mebus olacak ve siyasetçi kesilecek?
*
Bizim talebimiz haksız yere kimsenin eleştirilmemesi.
İsteğimiz insanca yaşam.
Haklının yanında haksızın karşısında yek vücut olmak.
Neden ve niçin?
İnsanımız için.
Siyasetin kirlenen mekanizması temizlenmeli.,
Sosyal adalet herkese ve kesime eşit ve ölçülü dağıtılmalı.
Kimse açlıktan kırılmamalı, mağduriyet yaşamamalı.
İnsanlar kavga etmemeli, didişmemeli, kalp kırmamalı...
Cezaevleri dolmamalı, taşmamalı.
Kandırma, gasp, hırsızlık olmamalı, yaralamalar ve cinayetler son bulmalı.
Ahlaksızlığın her çeşidine red ve uyuşturucu bağımlılığına evet dememe.
Meselelere çözüm bulmada gece ve gündüz çalışma.
Zerre kadar iyiliğin tarafında ve zerre kadar kötülüğün karşısındayız.
Madem inanıyoruz ve hesap vereceğiz.
İnandığımız gibi yaşamayı istiyorsak, yaşadığımız gibi hesap verme mecburiyetindeyiz.
Biliyoruz, bu piyasada tutunmak çok zor, kolay değil siyasî anlayışların çoğunu değiştirmek.
Doğrudan iyiden, güzelden yana olmak, insanın başına bela almasıdır.
Biz iyiysek, kendimizi yerelde iyi olmayanların yönetimine ' Evet!..' diyemeyiz.
'Siyaset mi? Aman biz yokuz.' diyenler var, şimdiden.
Her şey güzel de biz hicbir yerden nemalanmıyoruz, destek almıyoruz.
İnsanımız için yola çıkmaya niyet ettik ve çıkacağız.
' Evlad!..' dedi, bir yaşlı adam, ' Git, köyleri bağlayın, oy için söz verin, yemin içtirin, ayda bir hal hatır sorun.'
Şehirdekinin vereceği oylar, siyasette çok oynaklık- belirsizlik taşıyor imiş.
Şehirli, huzur istermiş, kavgadan uzak. Başa kim gelirse önemli değil imiş.
Okumuş insanın oyu kemikleşmiş imiş...
Çok şey öğrendik, kısa zamanda.
*
Siyaseti insanının mutluluğu, barışı ve kardeşliği için talipkar bilenlere selam olsun.