Bu yazının sonu nereye varacak diye doğrusu ben de merak içindeyim. Çünkü konumuz sevgi ve aşktır. Ucu açık, kitap ve fasiküllerin bile yetmediği bir konuyu özetlemeye gayret edeceğim.

Yüce Rabbimiz, Hz. Âdem aleyhisselamı yarattıktan sonra, insanlığın devamı için ona eş olacak Havva annemizi de yaratarak, insanlığın tamamı için olacak olan, onlara karşılıklı sevgi, saygı, edep, haya, ar ve namus vererek, birlikte dünya hayatını idame etme ve yaşama sevinci verdi.

Cennet'ten atıldıklarında ise değişik rivayetler olmakla beraber en yaygın olan 40 sene bir birilerini dünya üzerinde arayıp buldular. Bu aramaya sebep olan neden ise, Allah'ın onların biri birilerine karşı kalplerinde var ettiği sevgidir.

Dünya'nın kuruluşundan şimdiye kadar ve kıyamete kadar devam edecek olan, sadece insanoğluna bahşedilmiş sevgi ve bazen aşk şeklinde bu duygu kıyamete kadar devam edecektir. Fakat bu sevgilerin ve aşkların kalıcılığı yoktur. Dünyalıktırlar. Lakin bazı müstesna aşklar kişileri gerçek aşkla, yani Allah'ın ulvi aşkına ulaştırır. Allah ve peygamber sevgisi, sevgilerin en yücesidir… Hem dünya hem de ebedi olan hayatın lezzetine doyum olmaz. Kalıcı olan ise İlahi aşk'tır. Demek ki sevginin kaynağı ve sahibi her şeyde olduğu gibi yüce Allah'tır.

Tabi sevgi olayı sadece erkek kadın arasında olan bir kavram değildir. Anne baba sevgisi, evlat sevgisi ki çocuklar için cennet kokar denir. Kardeş sevgisi, akraba sevgisi, dost sevgisi, arkadaş sevgisi, komşu sevgisi vatan sevgisi, Erdoğan sevgisi gibi çoğaltılabilir. Özetle, insanlar arasında sevgi ve güven olmazsa, insanlığın olmazıdır. İlahi bir lütuftur. Sevgi; İnsanın içini ısıtan heyecanlandıran sözcüklerden biri de aşk'tır. Kişi sevdiğine muhabbet duyar ve o muhabbet ölçüsünde sevdiğine bağlanır.

Hevesi ve nefesidir. Gülüşünü sever, konuşmasını sever, her an onunla olmak onunla yaşamak ve onunla nefes almak ister. İsmini her tarafa yazmak ister, sokağa çıkıp haykırmak, ona aşığım diye bağırmak ister, maşuk'un hayali ile yaşar.

Sevgisiz, saygısız toplumlarda huzur asla olmaz. Bu anlamda, birbirimize karşı beslediğimiz sevginin devamı için, yapılan kusur ve hataları af ederek, hoş görülü ve mütevazı olarak, fedakarlık gösterip idare ederek sürdürelim ki Allah da bizi af etsin ve sevsin. Aksi halde, Allah muhafaza insanlar biri birilerine düşman olurlar, kin beslerler, nefret duygusu kabarır ki bu da insanlığın sonu demektir. Gerek gerçek, gerekse sanal alemde aşk ve sevgi üzerine çok konuşulur.

Ayrılanlar, barışanlar, yeni aşık olanlar, bir görüşte aşık olanlar ve şıp sevdiler yığınla ve sayları sürekli de çoğalıyor.

Lakin yaşadığımız bu zaman ile eski zaman sevgi ve aşklar arasında dağlar kadar fark var. Bazıları geçici heveslerine bile sevgi yada aşk adını koyuyorlar ve kısa sürede ayrılıklar, hüzünler dert yanmalar ben onsuz olamam o bensiz olamaz, gibi lüzumsuz laflar edilerek kısa süreli bir depremden sonra normal hayatlarına dönüyorlar. Ancak gerçek sevenleri ve aşıkları bunlardan ayrı tutmak gerek.

Çünkü gerçekten bazılarının sevgileri temiz, saf, dürüstler karşı cinsten faydalanma istek ve arzularının esiri değil, temiz sevgilerinin esiri olmuşlardır. Örnek verirsek: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber duymayanınız yoktur. Hangi zamanda ve nerede yaşadığı bilinmeyen bu efsanevi aşıklardan günümüze sadece adları ve dillere destan hikayeleri kaldı. Kimi sevdiği uğruna dağları dolanıp deldi, kimi aşkından yana yana küle döndü, kimi de Leyla'sında Mevla'yı buldu…

Günümüzde de böyle aşıkların olduğu kanısındayım…

Sevmek bazen uykusuz bırakıp geceleri uzatır, bazen de güçsüz ve çaresiz bırakır. Bazen aradaki mesafeleri dağları bucak, bayır ve ovaları aşarak gönülden maşuk'una ulaşır. Her kim neyi seviyor ise gönlünü sevdiğine çevirir ve ona benzemeye çalışır.

Düşünde bile sevdiğini görür. Hayal kurup hülyalara dalar. Sevmek, kuru bir sözden ibaret kesinlikle değildir. Birini sevdiğimizi söylediğimizde ise bunun ispatına da hazır olmalıyız, seven sevdiği için hiç düşünmeden canını ortaya koymalıdır. Çünkü sevmek ispat ister, güven ve fedakarlık ister.

Sonuç olarak herkesin içinde büyüttüğü bir sevgisi, sevgilisi, aşığı, maşuk'u mutlaka vardır. Sevmek ve sevildiğini bilmek insana güven, huzur, mutluluk ve yaşama hevesi verir.

Yeter ki biz kimi, nasıl ve niçin sevdiğimizi, ayrıca kimler tarafından sevildiğimizin bilincinde olmamız gerek diye düşünüyorum. Daha fazla uzatamıyorum çünkü çok uzun yazıların okunmadığını biliyorum ve son vermek zorundayım. Özellikle bölgemize, ülkemize, İslam coğrafyasına sevgi ve kardeşliğin hakim olması dileklerimle.

Sevgi ile kalın…