-Sen kimsin?

Doktor bağırıyor!..

Ben ürktüm, tırstım doğrusu.

- Sen kimsin?

Orada değildim, sadece haberden seyrediyorum.

Ürkmek ne kelime!..

*
Doktor öğrencilerim var, oldukça ..

Onlara gitmeye korkuyorum, gibi.

- Sen kimsin?

Ne cevap verebilirim ki!..

*
- Sen kimsin?

Desem ki " emekliyim"...

Bana " Haddini bil!.." denilecek.

Milletvekili olduğumu söylesem, inandırıcı olmaz.

Yanımda ne koruma var...

Hem, milletvekilinin sırada işi ne?

Randevu alır mı, gerçekten?

Vatandaş gibi sıraya girer mi?

Üst üste kulak tırmalayan ses:

- Sen kimsin?

*
Çok hasta bakmış olabilir.

Bir beş dakika işi olabilir.

Hepimiz insanız, nihayetinde.

Bir önceki hasta, belki sinirlendirmiş, sineye çekmiştir, Doktor.

Olabilir, meslekte kol kırılır yen içinde kalır.

- Sen kimsin?

Besbelli, sadece iki kelime.

Ne yapmasını beklersiniz?

Sus ve pus hali:

- Ben hastayım, hasta sahibiyim...

*
- Sen kimsin?

Suriyeli Genç, " Ben insanım!.." demişti.

Biri tıfıl çocuğa Çanakkale'yi sormuştu.

Çanakkale'de gün boyu dolaşsa Şam ve Halep katılımcılarını yazamaz.

Biri, dişlerini gıcırdatarak, " Sizlerden gıcık alıyorum." demişti, gibi.

Birileri, başka şeyler yumurtlamıştı.

Çocuk, hem çalışıp hem okuyordu:

- Ben insanım...

*
Meslekî zorluklar var, kuşkusuz...

Hasta, erken gitmek ister, hastahaneden.

Doktoru, maaş aldığı için görevini yapmamakla suçlar, kendince.

İnsanlar, robot değildir.

Doğrusu bu.

Şehir hayatı, insanı bunaltır oldu.

Ekonomik meseleler ve çıkmazlarla dolu bir şehir hayatı.

Yazıp yazmamak arasında med-cezir hali.

Git- Geller yaşadık, doğrusu.

*
Bakın, bizim de derdimiz Şehir.

Bazen bize de dokunan olur.

Yaşına, başına bakarız.

Edepli mi hırlı mı hırsız mı?

Bu soruyu da sorarlar:

- Sen kimsin?

Ötesini terbiyemiz el vermez, cevaplama için.

*
Çağrımız, herkesedir, böyle durumlarda:

- Ben insanım!..

İnsan olmayanlar, insan sûretine bürünmüşse ne demeli?

Mesele bu, aslında:

- Ben insanım!..