Doğal olan bireyin duygularını bir fikir çerçevesinde duyuma ulaştırmasıdır. Bireyi harekete geçiren duygudur, histir. Ancak birey harekete geçtikten sonra fikrin devreye girmesi ve söz konusu duyguyu tatmin etmenin yolunu göstermesi gerekir.

Nitekim doğup büyüdüğü toprakları vatan diye sevmek gibi ait olduğu kavmi sevmek ve onu kalkındırmayı arzulamak bir duygudur. Ancak bu duygunu gereğini yerine getirmek için fikrin devreye girmesi ve yol yöntem göstermesi gerekir.

Diğer bir ifade ile milliyetçilik ve vatancılık fikir olmaktan uzak birer duygudur. Hiçbir kavim milliyetçili ve vatancılık duygusuyla kalkınamaz. Dahası bu coğrafyanın halkları İslam ile müşerref oldukları günden bu yana milliyetçilik ve vatancılık duygularıyla hareket etmemişlerdir. İslam onları kardeş yapmış ve binlerce yıl beraber bir arada yaşamanın eşsiz örneklerini tarihe kazımışlardır.

1789 Fransız İhtilalı ile Avrupa'yı kasıp kavuran milliyetçi ve vatancı duygular fikir gibi algılanarak İslam alemine sirayet etmiştir. Fikren gerilemiş ve siyasi, kültürel, askeri ve ekonomik olarak gerileyen İslam alemi bu yıkıcı dalgaya karşı tepki verse de fazla bir direnç gösteremeyerek boyun eğmiştir. Bu yıkıcı dalganın siyasi ifadesi olan "self determinasyon" yeni; her halkın kendi kendini yönetmesi düşüncesi pandoranın kutusunu açmış, kötülük perisinin şişeden çıkmasını sağlayarak sonu gelmez savaş, kan, gözyaşı ve yıkımı beraberinde İslam coğrafyasına taşımıştır.

Bugün bölge hala aynı yıkım dalgasının artçı şoklarını yaşamaktadır. Arap Baasçılığı Arap halkını onlara devletçiğe bölüp Avrupa ve ABD'nin güdümüne sokarken, Türkçülük Türk dünyasını on yıllarca S.S.C.B.'nin ve Komünist Çinin insafına terk edilmesini netice vermiştir. Aynı yıkıcı dalga Kürt milletini de kayıt dışı bırakarak cezalandırmıştır.

Daha spesifik bir açıdan, özellikle Türkiye açısından konuya baktığımızda durumun vahameti kendini göstermektedir. Nitekim self determinasyon düşüncesinin kurdurduğu Türkiye Cumhuriyeti, bugün aynı düşünceyle parçalanmak istenmektedir. Zira eğer self determinasyon düşüncesi bir gerçeğe karşılık geliyorsa bugün Kürt halkının kendi kendini yönetme talebine hangi gerekçe ile karşı çıkacaksınız? Zira doğru herkes için ve her asırda doğrudur. Dün aynı gerekçe üzerinden bir siyasi yapı devşirmişseniz bugün aynı gerekçeyle kazılan hendekleri doldurmakla meşgul olmanız doğaldır.

Kısacası Türkiye Cumhuriyeti de bir self determinasyon ürünüdür. Mevcut varlığı korunarak ırk endeksli sorunların çözüme kavuşturulması eşyanın tabiatına aykırıdır.

Nitekim Kürt sorunu ırk endeksli bir sorundur. Bu sorunun çözümü ancak duygu buyotunu aşan evrensel bir düşünce ile olur.

Bu bağlamda Hilafet düşüncesi; içinde hayata dair çözümleri de barındıran gerçek evrensel bir düşüncedir. Bu topraklar bu düşünceyi tecrübe etmişlerdir. Mademki; yeni sistemlerin, anayasaların arandığı bir kavşaktayız, öyle ise bölge halklarının tarihine damgasını vuran Hilafet nizamını yeniden ikame etmek en doğru tercih olacaktır.

Selam ve dua ile!..