SEZAİ BEYİN DİRİLİŞİ'NDEN NEMÂLANMA ÇILGINLIĞI

Mütefekkir Sezai Karakoç'u rahmetle anıyoruz, bir daha.

Üstad Sezai Karakoç, son yüz yılımızın alanında seçkin bir ismiydi.

Diriliş Ekolünün Mimarı idi.

O, kendisini herkes gibi 'Diriliş Eri' bilir idi.

Kitaplar yazdı.

Dergiler çıkardı.

Mensup olduğu düşüncesinde zikzaklı bir hayatı olmadı.

Kendi dünyasında doğrularını her daîm dile getirdi.

Hayatını, dava bildiği düşüncesi etrafında şekillendirdiği Diriliş'e adadı.

Her türlü zorluğa, yokluğa ve yoksunluğa katlandı.

' Gün doğmadan neler doğar? ' sorusuyla muhattap kıldı, etrafındakilerini.

Hiç kimse yaşarken, kendisini eleştirmedi, açık yüreklilikle.

Kimselerle polemiklere girmedi, istisnalar dışında.

Dosdoğru yürüdüğü yolda düşe kalka tamamladı, dünya sürgününü.

Aç kaldı, bırakıldı adeta; eğilmedi.

Sıkıntılar yaşadı, mevkiî-makam kabul etmedi.

İstese etrafındaki halka genişler, kalabalıklar çoğalırdı.

O, kendi ilkelerinden taviz vermedi, emrolunduğu doğrultuda ilerledi.

Bir kasabadan ülkenin kalbi İstanbul'a taşıdı, dünyasını.

Doğudan gelen medeniyetinin sesini dünyaya duyurdu, kendince.

Kimselere yaranma, dünyalık peşinde koşuşturma karı olmadı, bunu meşguliyet bilmedi.

Vefatı ile birlikte kıymetinin bilinmediğini ifade eden edene...

Yaşarken kendisini anlamak istemeyenler, ardından timsah gözyaşlarını gizlemedi.

Gazetelerin manşetinden düşmeyen vefat haberleri revaçta oldu.

Yaşarken isminin gazete sayfalarına girmesine sıcak bakılmadı.

Televizyonlarda kendisine uygulanan sansürden haberdardı, sebebi Diriliş idi.

Hayattan izole edilmek istenen Diriliş, şimdi çoğu kimsenin ticarî kapısı olmaya mı, başladı?

Diriliş'in ne olduğu belli ne olmadığı da aşikar...

Sohbetleri ortada, kitapları ortada, makaleleri herkese açık.

Kendilerini gündeme getirmek, isminden ve Diriliş'ten nemalanmak artık, gizlenemez hal aldı.

Yazsanız bir dert, yazmasanız ayrı bir dert!..

Diriliş'i tümüyle kabul etmeme durumunda olanların, kendisini sadece ' şair' kabul ettiğini biliyoruz.

Diriliş'in ne olduğunu bilenlerin bu düşünceye kimi zaman muhalif durumları ortada.

O'nun Diriliş tarifine uymayanlarla bir işi olmadı, hiç bir zaman.

O halde bu ismin etrafında pıtrak gibi çoğalan ve Diriliş'ten esintilerden uzak çalışmalar neyin nesidir?

Biliyoruz ve bilmekteyiz durumu...

' Hatırlatalım' dedik.

Dirilişin ana merkezindeki manadan uzak, bî- haber olanların kalkıp kelime oyunları ile uğraşması üzücü olmaktan başka bir anlama sahip değildir.

O'nu anlamak, eserlerindeki ve yaşantısındaki mananın şekillendiği anlamda 'Diriliş Eri' olmaktan geçer.

' Akademisyenlik' adı altinda bir tür çelikten zırh giyenlerin O'nu anlaması, beyhude bir uğraştır.

Adına sempozyumlar düzenlenirken dile getirilenlerin çoğu doğru değil ve bilgiler birbirinin tekrarı olmaktan uzaktır.

Hayatta iken kendisini ziyaret edemeyenlerin (?) kalkıp ne denli yakınında bulunduğunu ifade, iki yüzlü madalyon tasvirinden farksız kişiliksizlik tarifi midir?

Vefatı sonrası çok kitap hazırlanacak, hazırlanmakta.

Biyografisini hazırlayanların kimisi kendisini 'Edebiyatçı' gösterir.

Kimisi ' Ikinci Yeni' diye adlandırır.

Bazısı gençlik dönemi şiirlerini ezberlediğini dile getirerek, pay almak ister, bu mirastan.

Söylenecek çok söz vardır, aslında.

'Sezai Bey' adına okuma grupları masum da ' Sezai Karakoç Yazarlık Okulu' ismiyle kurs düzenleme nasıl bir iştir?

Emin olun, kırk senedir Diriliş'i bildiğini sanan biz, şaşırdık, kalakaldık, kendi halimizde.

İzahı var mı, bu durumun?

Yaşarken kendisiyle konuşmayanlar, şimdi ne söyler, durur, kendince?

O, Yedi Güzel Adam Efsanesiyle birlikte anıldı.

Ashab-ı Kehf Ehli dururken, dizi nereden düştü, zihinlere?

Merhum Zarifoğlu'nun Ashab-ı Kehf'e telmîh şiiri, tefsire muhtaç şiir miydi?

Maraşlı, Eshab-ı Kehf'in ismini taşıyan mekanlarından birinin sahipliğini yapmıyor mu, halen?

Yedi Güzel Adam'dan bahsedip duranlar, neyin nesi?

Bu soruların cevabı bilinir de yeri burası değil.

' Taha' ismine sahip çıkan biliriz, yabancımız değil.

İyi hoş da 'Taha' bildiğimiz bir semboldür, kendi iç dünyasında.

Taha kimdi?

Kimler Taha idi?

Taha olmak için neler yapılmalıydı?

Herkes Taha olabilir mi?

Taha, sıradan bir kimse değildi.

Tevfik Fikret'in Halúk'u vardı, Mehmed Akif'in Asım'ı, Necip Fazıl'ın Mehmed'i vardı, Nazım Hikmet'in Memed'i.

Merhumun 'Taha' adıyla bir çocuğu yoktu, evlenmemiş idi.

Kimseye de ' Taha' adını vermedi.

Bu ismi, Inancının Kitabı Kur'an'dan aldı, Diriliş ile şekillendirdi.

Yazık ve günahtır, bu tür müptezel davranış içinde olanların Diriliş'e iftiraları ve kendince durumdan vazife çıkarmaları.

Hızırla Kırk Saati okumayan Diriliş'i anlamaz.

Diriliş, kimi düşünceleri kabul ettirmede promosyon olarak verilmek istenen met'a değildir, bu şeraitten mugayyirdir..

Bakıp görelim, Gün Doğmadan Neler Doğar?

Rahmetle anıyoruz, Sezai Bey'i, bu Ramazan içinde.

Dualarımız Şehzadebaşı'nda birleşsin...