SEKİZİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Sesini, okuyuşunu özellikle beğendiğiniz kurralar, hafızlar var mı?
Ö. Nacar: Var. Halil Hafız'ın (Uzungöl) okuyuşunu çok severim. Beraber çok okuduk. Kendisini de çok severdim. O da beni çok severdi. Mevlit oldu mu, gelip bizi götürürdü. Kendisi de sonunda bir aşir okurdu. Böyle çok kıymetli insanlar vardı. Kıymetini bilemedik maalesef.
M. Sarmış: Peki dünyada sevdiğiniz meşhur hafızlar var mı?
Ö. Nacar: Muhammed Sıddık El Minşevi'yi severim. Benim için bir numaralı hafızdır. Fırsat bulsam dinlerim.
M. Sarmış: Sizin sesiniz de çok güzelmiş. Sesinize, okuyuşunuza çok meraklı olanlar varmış. Siz nerede okuyorsanız, sırf sizin için o camiye gelirlermiş.
Ö. Nacar: He ya! Çoktu.
M. Sarmış: O dönemlere ait anlatmak istediğiniz hatıralarınız var mı?
Ö. Nacar: Çok şey oldu da, pek hatırlamıyorum.
M. Sarmış: Eskiden mağaralara yatıya giderlermiş. Orada zikir meclisleri olurmuş, mevlitler okunurmuş. Sizi hiç götürdüler mi?
Ö. Nacar: Yok. Ben hiç gitmedim. Yazın daha çok bağa giderdik.
M. Sarmış: O devrin tanınmış âlimleri, şeyhleri, hocaları var. Onlarla tanışıklığınız var mı? Mesela kimlerle aynı meclislerde bulundunuz?
Ö. Nacar: Var tabii. Şeyh Müslüm Hafız var, onun arkadaşı İsa Emmi (Sezer) var. İsa Emmi teyzemin kocasıdır. Babam da Nakşi tarikatındandı, onlarla tanışırdı. Ben de birçok isimle tanıştım, oturup kalktım. Şeyh Berces'i de iyi tanırım. Ayrıca Derviş Hoca, Arap Hoca… Arap Hoca ekseri Kıbrıs Tekkesi'nde otururdu. Ben giderdim, sohbetini dinlerdim. Daha birçok isim… Bazen onlar davet ederdi, bazen biz giderdik, sohbetlerini dinlerdik.
Bir gün Akif Baybostancı ile Bamyasuyu'na Şıh Berces'in yanına gittik. Bizden mevlit okumamızı istedi. Dedim ki, "Midem iyi değil, halim yok, nasıl okuyayım?" Dedi " Oğlum, öyle bir okursun ki! Öyle bir okursun ki!" Başladım okumaya. Aynen dediği gibi hiç zorlanmadan okudum. Hatta Mevlit'in dörtte üçünü okudum. Dörtte birini de Akif Hocaya bıraktım. Ayıp olmasa onu da ben okuyacaktım. Şıh Berces "Oğlum nasıl oldu?" dedi. Dedim ki "Sizin sayenizde oldu." Çok hoş insanlardı.
M. Sarmış: Siz Kur'an hafızlığı dışında ayrıca bir dini eğitim aldınız mı?
Ö. Nacar: Yok, almadım.
M. Sarmış: Şimdi başka bir konuya geçelim. O devrin hafız ve mevlithanlarının çoğu aynı zamanda müzikle de iç içeler. Halk müziğinden çok Türk sanat müziği... Sizin de çok iyi şarkı söylediğinizi biliyoruz. Bu müzik merakı ne zaman ve nasıl başladı?
Ö. Nacar: O diğerlerinden daha eski. Beş yaşından itibaren okumaya başladım. Kardeşim Şıhe Hafız'ın plakları vardı. Onları dinlerdik.
M. Sarmış: Mesela kimleri dinlerdiniz?
Ö. Nacar: Mesela Mualla Mukadder, Sevim Tanürek, Neşe Can, Sabite Tur Gülerman, Behiye Aksoy, Perihan Altındağ Sözeri, Zeki Müren… Bilhassa Müzeyyen Senar'ı severim.
M. Sarmış: Dinliyor ve eşlik ediyorsunuz. Kendi kendinize söylüyorsunuz…
Ö. Nacar: Şıhe Hafız söylemezdi, sadece dinlerdi. Ben söylerdim.
M. Sarmış: Peki ilk öğrendiğiniz şarkılardan aklınızda kalan var mı?
Ö. Nacar: Var.
(Biz şarkının adını söylemesini beklerken, o şarkıyı söylemeye başladı. Bestesi ve güftesi Zeki Müren'e ait uşşak makamındaki o meşhur şarkı:
"Bir gönül hikâyesi anlatırdı gözlerin
Uzaklarda olsan da senin kalbimde yerin
Anlatamam gönlümün macerası çok derin
Uzaklarda olsan da senin kalbimde yerin"
Sesi biraz kısık, ama vurguları yerli yerinde söyledi. Özellikle meyan bölümünü nasıl çıkacak diye beklerken, onda da fazla zorlanmadı. Hepimiz hem şaşkınlık hem hayranlık içinde dinledik.
Şarkı bitince "Pek iyi olmadı. Ses kalmamış." dedi, ama ben "Hayır. Çok güzeldi." dedim. Keşke sadece ses değil, kamera kaydı alsaydık diye de hayıflandım. M. S.)
M. Sarmış: O zamanlar müzik meclisleri var. Belli zamanlarda ve mekânlarda toplanıyor. Buralarda hafızlar ve ses sanatçıları bir araya gelip çalgı eşliğinde koro ve solo şarkı söylüyorlar. Siz de o meclislerin müdavimlerindensiniz. Başka kimler vardı?
Ö. Nacar: Çok isim vardı. Abdullah Balak, Şükrü Çadırcı, Culha Mahmut Hafız, Fazlı Öztop, Kürt Ömer Hafız, Halil Hafız, Cevher Hoca, Kazaz Fethi, Mustafa Şahin, Abdullah Uyanık… Ha bir de Dellek Mahmut Hâfız (Mahmut Akagün) vardı. Çok sanatkârdı. Beni çok severdi. Ben de kendisini çok severdim. Daha da var ama hepsini hatırlayamıyorum.
M. Sarmış: İlişkileriniz nasıldı? Nasıl görüşüyordunuz? Nerelerde görüşüyordunuz?
Ö. Nacar: Evlerde, sıra gecelerinde buluşurduk. Kasım Hafız'ın tekkesi vardı, orada buluşurduk.
M. Sarmış: Öyle mi? Kasım Hafız'la biz 2005 yılında Hacc'a gittik. Giderken de, orada da, dönerken de def eşliğinde çok söyledi. Biz de eşlik etmeye çalıştık. Tekkesi dediğiniz yer neresi? Onun kurduğu Mevlevihane Derneği mi?
Ö. Nacar: Yok, daha evvelki bir yer.
M. Sarmış: Meraklıları kayıt da alıyor tabii.
Ö.Nacar: Tabii tabii. Çok olurdu.